31 Mayıs 2009 Pazar

tarkan'ı sabote eden kız*

demin bi taşın üstüne oturdum.
kendimi hamti damti gibi hissettim.
baya cool'du.
sonracııma.
bugun bubu'yu yıkadılar.
o kadar temiz oldu ki dokunamıyorum.
alışık diilim.
bildiin bubu kırık beyazdır.
öyle suyu pek sevmez.
kuşlar ona bayılır.
hele 1 tanesi var.
adamlar baya uğraştılar dışkısını çıkarabilmek için.
olsun sonuçta mis oldu.
ayrıca bu aralar tarkan sevdam geri döndü.
ama sadece karma cd'sini dinliyorum.
bi de seneler evel aldığım fake 'best of' cd'sini.
tarkan'ın şarkıları bi şekilde beni mutlu ediyo.
bi anım var tabi yok diil.
seneler evvel cümbür cemmat ailelerle bi konserine gittik.
o kadar bayılıyorum ki şarkılarına habire eşlik etmek istiyorum.
sıra unutmamalı ya geldi.
tarkan başladı 'unuttu dediler'
arkadan cırtlak minik bi ses 'hiç sevmedi dedileeeeeeeeer'
tarkan duraksadı nası yani? dedi ve baştan başlıyalım dedi orkestraya.
'unuttu dediler' ' hiç sevmedi dediler'
arkadan ses 'yıkıldım yaaaaaaar'
tarkan yine durdu.
bu sefer dayanamadı.
'nerde o minik kız?' deyiverdi.
heycandan ölmekle beraber bütün ısrarlara karşın ayağa kalkmadım tabi ki.
yaşım 8 ya da 9 fazla diil.
bütün kızlar ayağa fırladı.
'benimmm benimmm' diye çığlıklar.
ne kadar istemiştim tarkan'la tanışmak oysa ki.
'şarkıyı sabote eden minik kız' olarak.
tabi ki sonra izin verdim söylesin diye.
neyse bu da bi anı olarak kaldı akıllarda.
ben en iyisi biraz dizi izliyim.
gutnayt.

s*

fırtına sonrası sakinlik*

uzaklaşmalısın.
biraz olsun uzaklaşmalısın.
paket programlar çok yoruyo insanı.
anlatmak istediklerimi anlatabilmem için
çok uzaklara gitmem gerek.
çünkü dilini bilmediğim her yer bana mükemmel.
herkes beni dinlicek
ama kimse beni anlamicak.
birazdan bubu'yu yıkatmaya gidicem.
içimdeki karmaşayı ne dökebiliyorum buraya.
ne dökmek istiyorum.
isteyip istemediğimi bilmiyorum.
burası sanki bi duvar.
gerçi mor renkte bi duvarım olsun isterdim.
mor.
ama bayarsa diye hep düşünmeden edemiyorum.
ama hayatımı ya bayarsa ? diye düşünmekten
gına geldiğini bliyorum.
napiyim böyleyim.
size iyi günler.
serena must have some rest.
s*

29 Mayıs 2009 Cuma

role models & kids*

geçen gün otobüs durağındayım.
çocuk yetiştirme konusunda fikir sahibi olmamı sağlayan
bi konuşmaya tanık oluyorum.
kadın ve annesi konuşuyolar.
işim yok dinliyorum.
kadın : hakan (oğlu) bana geçen gün anne sana iğne yaparım.
yaramazlık yapma dedi sonra da kafama 2 kere vurdu.
annesi : ahahahahaha.
kadın : anlamadım ki niye böyle yapıyo.
serena(iç ses) : farkında mısın acaba sen çocuğa böyle öğrettiğin için olmasın ?
kadın : sonra da doktor Fatma'yı ararım sana kızar ve aşı yapar dedi.
annesi : hahahahahaha.
sonuç olarak dinlerken üzüldüm.
dinlerken düşündüm.
çocuklar ebeveynlerini aynı şekilde taklit ederler.
ne yaparlarsa aynısını yaparlar.
bu böyledir.
eğer ki sen ona vuruyosan şakadan da olsa ya da
bitakım 'sana iğne yaparım , polis çağırırım' diyosan.
onun da sana böyle demesi çok muhtemeldir.
hatta kesindir.
örnek alıcağı tek kişi sensin.
bu yüzden çocuk yetişmek zor konu.
evet eskiler annelerimiz babalarımız da çok deneyimli değillerdi.
az çok fireyle yetiştik biz de.
ama dikkat etmek gerek.
farkında olmak gerek.
doktor Fatma eminim bunu duysa çok üzülürdü.
tabi burdaki olayda kadının kendi annesinin verdiği tepkilere
bakarak da fikir sahibi olmak çok zor diil.
günlük bi konuyu paylaşmak istedim.

s*

26 Mayıs 2009 Salı

hepi*

şubidibapdupap.

19 Mayıs 2009 Salı

gereğinden fazla olunca*

değer konusu çok fena.
dozunu kaçırdın mı başlıyo acıtmaya.
sıkmaya, germeye.
hele hele küçük kafalı insanlar
onlar cok fena.
bi anda yüklendiğinde.
iyilik yapıcan diye
şımarmak.
cok yazık biliyo musun.
cok yazık.
daha evvel bu kadarını görmemiş.
tamam can sıkar..
ama aynı zamanda üzücü , çok hem de.
acımama sebep oluyo.
benim herhangi birine / bi şeye acımam demek
o kişinin / şeyin gerçekten gözümden düşüşü demek.
acımak dediğimiz o kadar zor ki.
her istediğinizde acıyamazsınız.
zor bi duygu.
kısacası,
gereğinden fazla değer afallatır.

17 Mayıs 2009 Pazar

elalemneder*

etrafımdakiler ne der acaba diye yaşamaktansa ,
çok şık bi restoranda , elit insanların önünde 'mavii mavii masmavii gözleri boncuk maviii' türküsünü yanık yanık söylemeyi tercih ederim.

s*

14 Mayıs 2009 Perşembe

insanın morali bukalemun gibi.
bazen dayanılmaz oluyo.
idare ediyorum.

s*

10 Mayıs 2009 Pazar

dancinginthemoonlight*

tamam.
itiraf: bu sabah mcondald's söledim.
ilk defa her dediğimi tam yaptılar ve gerçekten süperdi.
bunu geçelim.
bugüne dair şöyle ki,
yaz havası.
ılık meltem rüzgarları falan filan derken.
odamdaki camı açtım.
ışığım tabi ki loş.
perdelerim uçmuyo çünkü uçan türden diiller.
hani böyle bi şarkı dinlersiniz ya.
her şey o kadar rahatlar ki gözünüzde.
benim aklıma hep amerika'da pikap'a binip bi kolunu camdan çıkaran
insan profili gelir.
güneş var , rüzgar esiyo , o süper şarkılardan biri çalıyo.
hayat ona güzel şeklinde..
bazen çiftlikte yaşamayı düşünmüyo diilim.
ama sonra diyorum ki ' serena ya sen yapamazsın bi yere kadar'
ama hayatımın çoğunu oraya taşırsam insanlarıyla beraber
güzel güzel de yaşayabilirim.
neyse bu kadar geyik bugünlük yeterli heralde.

s*

9 Mayıs 2009 Cumartesi

hava çok güzel *

hayır.
pizza söylemedim.
tuttum kendimi. (1oo puan)
hava o kadar fazla çok çok güzel ki.
cümlenin düşüklüğünün bile farkında varmıyorum.
evet o filmi seyrettim.
zaten oturup etkilenmeyi bekliyodum.
sürekli bi analiz.
sürekli bi sinyal tartışması.
bunlara gerek yok diyolar.
ha bi de evleniceksen geç evlen mesajı var.
güzel film.
ama sonuçta adı üstünde film.
neyse,
izlerken eğlendim mi ?
yes.
değişiklik en kimsenin ağlamadığı yerde ağladım mı ?
yes.
o zaman bu film güzel bi filmdir benim için.
hava çok güzel.
tekrardan.
neyse odam deniz manzaralı ya çok fiyakalıyım biraz mavi gördüğüm için.
siz dışarı çıkın.
ben evdeyim =)

s*

8 Mayıs 2009 Cuma

akılsızağzıncezasını*

saat 4:40.
akıllanmadım.
yine çi köfte.
bu sefer eşlik edenler de vardı.
jalapeno tanecikleri.
evet yedim.
şu an mı ?
yanıyorum.

s*

6 Mayıs 2009 Çarşamba

keyf-i need*

çok yoruldu gözlerim.
sanki yıllardır bilgisayarla bakışıyorum.
beraber yaşıyorum.
yine bağlandım.
ama bugün dedim ki kendime.
bırak serena.
offline ol biraz.
tamam iç ses.
o iğrendiğim yeşil çayı aldım.
chris de burgh'ün 98 model model love songs CD'sini koydum.
babam sağolsun bayılır retro olan her şeye.
koltuğa uzandım.
ama yarım.
çünkü 'disgusting' yeşil çayı içebilmek için.
aslında noluyo ?
böyle yaptığım zaman düşüncelere dalıyorum.
ve müziği ignore ediyorum.
bi yerden sonra opss diyorum dur!
dur çünkü yine yorulucaksın.
amaç dinlenmek diil mi ?
yes.
şimdi bunu yazdım.
ve içeri gidiyorum.
müziği dinlemek , düşüncelere dalmamak için.

s*

3 Mayıs 2009 Pazar

çi köfte ft. kabus *

geldim eve.
açım.
ne yesem diye düşünürkeeeen
buzdolabını bi açtım.
ne göriyim ?
daha hiç dokunulmamış çi köfteler.
üzgünüm dedim.
saat 5 te oturdum yedim.
sonrası şöyle ;
önce binlerce borcum olduğunu öğrendim,
daha sonra bu borçlarımı hemen ödemem gerektiğini,
ayrıca hızlı trenin yakınında durup ezilmemeye çalıştım,
solucanlarla dolu bir yere düştüm,
ödeyemediğim borçlarım yüzünden mahçup oldum,
gözüme tuz kaçtı,
çıkarmak için su bulamayıp kola kullandım.
bunlar hatırladıklarım.
neymiş ?
saat 5 te çi köfte yersem,
kabuslar peşimi bırakmazmış.
siz siz olun o saatlerde daha hafif yemekler yiyin.
yoksa benim gibi 'artık uyanmak istiyorum' tribine girip,
uzun süre kıvranırsınız.
bu da bana ders olsun.

s*

1 Mayıs 2009 Cuma

gariplik*

küçükken olurdu.
geçiceğini düşünürdüm.
ama halen var.
'gariplik'
küçükken annemlerin odasına gidip 'anne bana gariplik geliyo' derdim.
'serena nedir gariplik?' diye sorduklarındaysa cevap veremezdim.
gariplik işte! açıklaması mı var ?
gariplik geliyo minicikkenden beri geliyo.
daha biraz evvel tekrar geldi.
anneme sarıldım.
biraz gider gibi oldu.
ama sonra anladım.
bazen kendimi cok rahat anlıyorum.
doğumgünüm ya ilgi yoğun.
e noldu ? rutinden çıktım.
yani ?
rutinim bozulduğunda ben de garipleşiyorum.
dün gece çok eğlendim.
spontane bi şekilde.
bu sabah da iyiydim.
ama şimdi gariplik gelince bi 'ıeurjdfkjdsfş' oldum.
tanımsız biraz ama.
neyse bekliyorum.
serena 10 dakika sendromuyla atlatıcam sanırsam.
mutlu bayramlar.

s*

aradan çıksın*

bugün benim doğumgünüm ama sabah (yoğun bir geceden sonra)
uyandığımda aklıma Ahmet Buhan'la Bedir Çankaya geldi.
Küçükken sürekli bu 2 sini karşılaştırıp dururduk.
Tabi ki Ahmet Buhan kazanırdı çünkü bütün soruların cevapları arkada vardı hem de işlemleriyle beraber.
Bedir Çankaya ise saman kağıda , iç kapatıcı ve cevapsız bi kitaptı.
Hep Ahmet Buhan'dan ödev verilsin diye dua ederdik.
Neyse sonuç olarak bugün '1 mayıs'.
Kardeşimle de aynı gün doğduk.
Hadi anne iyisin 1 günde bitiyo işler.
Aradan çıksın hadi hadi.

s*