yapıcak bi şey yok tabi.
o kadar can sıkıntısına ne iyi gelebilir ki ?
kolay mı peki böyle.
soruya soruyla cevap vermek.
ancak iyi bi cevabın olmadığında olur.
korktuğunda, tepkiyi tahmin edemediğinde..
karşındakini tanıyamadığında.
soru sorarsın.
cevaplardan kaçarsın.
neden kendine bu acıyı çektiriyosun ki?
neden üzüyosun ?
bu kadar basit bi şey için.
kendini dünyanın merkezinde sanmak çok kolay.
çünkü direk ortaya koyuyosun.
yer/yön problemin olmuyo.
belki de o sana gönderilmiş bi hediyeydi.
öyleydi.
değerini bilemedin belki de.
şarkı sözüne benzedi bi an yukardakiler.
ama şöyle ki..
bir şarkı kadardı zaten.
noluyo biliyo musunuz
karşımıza çıkıyolar beklemedik anda.
fırsatlar.
ama o fırsatlar ne zaman ki
sinir yapıyolar, geleceği kapatıyolar,
ilerisini göstermiyolar, can sıkıyolar..
işte o zaman geçersiz oluyolar.
ben böyle fırsatın... diyoruz.
hediyene çok iyi davrandın.
hediyen de beklemiyodu bu ilgiyi senden.
onu kucakladın.
yanına aldın.
ama kendini daha çok seviyosun.
olay orda.
ÖNCE, herkesten önce kendini seveceksin.
yoksa yaşayamazsın.
hani böyle 'inanılmaz aşklar' var ya.
onlar da bile kişi ilk kendini düşünür.
kendi mutluluğunu.
karşındakini düşündüğünü sanar, çok aşıktır.
ama aslında karşındakinin mutlu olması,
onun mutluluğu olduğundan, bak dönüşlü fiil gibi..
yine kendisi için.
sevilmeyi çok seviyoruz.
değer verip/alırken problem yaşıyoruz.
bu gerçekten böyle.
benciliz.
ama bencil negatif anlamda değil.
bencil olmak zorundayız.
sen, kendin.
çok önemlisin.
şimdi bi düşün,
ya aynalar olmasaydı ?
ya yanımızdaki tarif etmek zorunda olsaydı bize kendimizi ?
hah işte o zaman çok zorlanırdık.
bizi, bizim gördüğümüz kadar güzel göremez hiç kimse.
bencil yaratıklarız.
aşk oyununda bile.
s*
25 Aralık 2010 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder