29 Aralık 2011 Perşembe

dostlar sağolsun*

bir çocuğum olursa eminim ki
onu çok iyi anlicam,
ona çok iyi bakıcam.
arkadaşlarım sağolsun =)

s*

28 Aralık 2011 Çarşamba

iki bon bon iki*

insanların hayatları hakkında konuşmaktan..
onları dinlemekten..
kendiminkinin ne alemde olduğunu unuttum.
bu da iyi bi şey!

teşekkürler =)

s*

26 Aralık 2011 Pazartesi

alan delon mu*

hayal gücüm bana ait.
belki ben öyle düşünmek istiyorum ?
hop.
düşünüyorum =)
ha ha
halen düşünüyorum =)
kısacası,
sizinle sizin aranıza giremeyecekleri tek yer hayal gücünüzün sınırladığı alan.

o ye.

s*

hohoyt*

duygu grafiği var ya..
şekerden yapsınlar yerim onu ben =)

s*

24 Aralık 2011 Cumartesi

On/OFF*

Bitti buraya kadarmış dedim
Unuttum bile dedim
Avuttum kendimi sözde
Ama yinede akıyor gözyaşlarım
Islatıyor yastığımı
Seni özlediğim gecelerde..

Ne güzel demiş Candan..
Al işte bulduk yine bi şarkıda.
Kapa diyorum şu radyoyu!
kapa!

s*

üzgünüm*

üzgünüm.
bu üzgünüm yazı dilinde olduğu için;
hakikatten üzgün müyüm?
yoksa sarkazm mı yapıyorum?
üzgünüm diye.
al işte.
karar veremiyo insan.
her duyguyu anlatamazsın.
dokunmak gerek.
hissetmek gerek.
bunu böyle aşamazsın.

s*

22 Aralık 2011 Perşembe

git git git
çık çık çık
çık git hayatımdan yaaaaaaaaaaaa
yeterli.

19 Aralık 2011 Pazartesi

tekerrür*

eski defterlerimi açtım okuyorum.
hayır ciddiyim.
eskiden yazdığım defterleri buldum.
büyük zevk!

s*

geçmiş zaman*

tek fotoğrafımızın ikimizin de tanımadığı bir insan
tarafından çekilmiş olması ne acaip di mi ?

bencede.

s*

18 Aralık 2011 Pazar

Mendi*


Mendi'yle ilgili bi şey.

s*

17 Aralık 2011 Cumartesi

boşluktaki fil*

bu aralar en sevdiğim egzersizmiş;

-boşluk doldurmaca.

s*

13 Aralık 2011 Salı

hey ya*

hayat cok acaip.
istediğimi aslında istemediğim için
istiyomuş gibi hareketler yapıp aslında
lütfen olmasın diye yalvarıyorum.
dengesizlik bu olsa gerek.

s*

8 Aralık 2011 Perşembe

yer, zaman, tad, sınır bla bla bla*

bazı şeylere sınır koyamıyorum.
nasıl desem 'dur' diyemiyorum.
sanki sonuna kadar yaşamazsam anlamsız olarak
tarihe gömülücekmiş gibi geliyo.
normal midir ?
değil midir ?
bilemeyiz tabi.
fakat sınır koymakla, tadında bırakmak arasındaki
'incecik çizgiyi' tanıyorum.
he olur ya bazen şaşırıyor olsam da..
çoğu zaman tutturuyorum.
bu durumdan rahatsız oluyo muyum ?
hayır olmuyorum.
bilakis, kendime özgü bir sistemmiş gibi görüyorum.
böyle sinema filmi ismi gibi
'Serena, sonuna kadar!'
AMA doğrudur ki..
bazen de kesip atmak en güzelidir.
zorlamadan.
rahat, rahat.
ama bunların gerçekleşebilmesi için gerekli olan,
'Belirsizlik' şeridini doğru ayarlamak lazım.
Net olunduğu zaman belirli olunur.
Belirlilik hoşgeldiği zaman ise
Sınır koymak zorunda kalmaz,
Tadında, zamanında ve yerinde çok güzel bırakabiliriz.
Esen kalın dostlarım,

s*

7 Aralık 2011 Çarşamba

di mi a ma ?*

yalan çok yanlış bi şey cık cık cık.

s*

5 Aralık 2011 Pazartesi

e-go awaaay*

egosuz insan
legosuz cocuğa benzer
cocuk da bi insan olduğu için
oynamaya hakkı vardır
oynadıkça legolar güzelleşir büyür
büyük yapılar olur
şişen insan egosu gibi
ama unutma ki
insanın dünyada canını en acıtan şey
cıplak ayakla bi legonun üstüne basmaktır
bu yüzden ego dediğin,
kolayca yıkılır,
tatmin olması cok da kolay diildir.

felsefe günlerimiz.

s*

1 Aralık 2011 Perşembe

merci*

teşekkür ederim sana.
bi'tanesin =)

s*

29 Kasım 2011 Salı

doğru söz mü*

Vaayyy.. Doğrudur..
Beğendim bunu.

Kadın kapris yapıp alınganlaşıyorsa sorun yok.
Bir çözüm aradığını gösterir bunlar.
Bil ki asıl sorun, sustukları zaman başlar.

s*
(uzun)bi sürelik çevrimdışı.

s*

23 Kasım 2011 Çarşamba

bir martıya bakış acısı gibi*


bugün güzel.
hatta en güzeli.
aslında bilmiyorum.
çünkü ben söz vermiyorum.
kim bilir,
aslında kısmet de diyebiliriz.
aslında onu da bilmiyorum.
herkes bakarken dalgasına,
ben etrafta çok gezmiyorum.
safım ben.
ama siz öyle sanıyosunuz.
kelime oyunu seviyorum ben.
ama siz anlamıyosunuz.
anlamazsınız da.
bugün güzel bi gün hatta en güzeli.
saçımın rengi kadar parlak bi güneş vardı sabah.
turuncu.
evet.
demek istediğim,
varolduğun için çok mutlu olduğum.
demek istemediklerim ise,
onları sürekli söylüyorum ya bilirsin.
gün bitmeden,
sana batmadan.
elveda demeden,
elveda.
ben kaçtım.
nice senelerin uğruna.

s*

21 Kasım 2011 Pazartesi

mumumumutluluuuuuk*

hadi hayırlısı.
kısmet diyelim =)

s*

16 Kasım 2011 Çarşamba

du tout*

ou je t'ai trouvé ?
ou suis tombé a.. ?
je peux pas m'exprimer avec cex mots clichés.
mais n'oublie pas,
quand tu décides de me retourner
je te regarde pas du tout.
je te vois pas du tout.
je t'entends, técoutes pas du tout.
car tu ne mérites pas
DU TOUT.


ALINTI '21 EKİM 1996'

s*

15 Kasım 2011 Salı

büy*

hayatın karması,
basitliği,
karmaşası,
acımasızlığı,
öyle ya da böyleliği,
BENİ BÜYÜLÜYOR.

S*

13 Kasım 2011 Pazar

hadi*

her şeyi yapabilirsin ama,
lütfen canımı acıtma.

son zamanların en uzun şiiri
BEN
.
geçen gün gençken gittiğim bi pasaja girdim tesadüfen,
gençken aldığım 'ergen' duvar yazılarını tekrar gördüm.
gözlerim doldu.
'hayat zor ama ben de kolay biri sayılmam' ve daha niceleri..
gözümde canlandı o günler,
çok faklı kafalardı.
her değişen sezonda,
hep değişen insanlarız.
sabit duramayız.
durdurulamayız.


s*

gidiyoruz*

hadi bakalım.
ON Y VA!

s*

10 Kasım 2011 Perşembe

Farkınd'alıntı' *

İnternette gezerken buldum bu yazıyı.
Radio Voyage'ın 29 Temmuz programından alınmış.

"An"ı kaybetmeyelim farkinda olmaya calisalim derim !
Her insan mutlu olamaz...
Çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını. Ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü...
Her insan mutlu olamaz...
Çünkü gereğinden fazla özler hayatından çıkanları, hak ettiğinden daha büyük umutlarla bekler hayatına girenleri. Ve asla göremez yanı başındakileri...
“Lev Nikolayeviç Tolstoy”
Çağın hızından, teknolojiden artık "An"ı yaşayamadığımızı iddia etsek de bakın Tolstoy bu sözleri 1800lerin sonlarında söylemiş, yani insanoğlu hangi çağ olursa olsun “An”ı yaşamayı bir türlü becerememiş ve halen de beceremiyor.
En sevdiğimiz bir yiyeceği mesela çukulatayı yerken, aynı anda başka şey düşünmekten onun tadını nasıl alamıyorsak, işte bize hediye edilen “An”ları, hayatı da aynen öyle tüketiveriyoruz. Bir varmış, bir yokmuş misali...
Takvim yaprakları bugünü, saat şu anı gösteriyor ama biz ya 2 gün geride ya da 2 gün ileride bambaşka saatlerde geçiriyoruz o “An”ı.
Halbuki şu “An”, tecrübeleri ile dünü, potansiyelleri ile yarını da kapsamıyor mu, bizi sınırsız haliyle kucaklamıyor mu zaten? Gelin bir kez daha deniyelim; "An"ı kendi tadıyla yaşayalım, hissedelim.
dimi..........
------------------------------------------------------

Biz'e An'ı yaşattığımız için teşekkür ederim.
Bana an'ı yaşatan tek insan olduğun için daha çok teşekkür ederim.
Ama kendime de teşekkür etmem gerek.
An'ı yaşamada harcadığım çaba için.
Düşüncelerim için.
Tanrı her şeyi bilerek yapıyor.
'Farkında'
Bizim de öyle olmamız gerek.
Elden bir şey gelmiyo belki ama 'farkındalık' olmalı.
O olmazsa gerçekten yaşadığımız çoğu An boşuna.
Ama abartmamak lazım.
Değer bilmek.
O kadar.

s*

9 Kasım 2011 Çarşamba

la la la *

hayatının bi tarafı rayına girerken
diğer tarafının çıkması
falan..
biliyoruz bunları biz.
zaten sürekli dengede olsa yaşayamayız ya.
kulakları duymak istediklerini duyarken,
yaşlanıyoruz biz.
on sait qu'il ny a pas de fin.
yazılarım dadaist yazılarmış gibi algılansada
hep insanlardan ve benden parçaların birleştirilmesine dayanıyor.
zaten hepimiz aynı kuyunun dibinde debelenmiyor muyuz ?
huyumuz suyumuz bir değil mi.
değil tabi de benzer.
kafam dağıldı.

s*

6 Kasım 2011 Pazar

beğendim bunu*

acimasiztweet
Birinden bir hoşlanıyor bir nefret ediyorsan, bir trip atıyor bir alttan alıyorsan, bir yakın bir uzak duruyorsan; müsait bir yerde aşık var.

Hoşuma gitti aliyim dedim.
Çok iyi ya =)

s*

Mutlu, üzgün, kızgın, şaşkın bla bla bla*

duygu grafiğimi takip edemiyorum bariz.

s*

lettre a mon chou*

on a deja compris qu'on sera comme ça.
c'est vrai.
j'ai des indices inscrits.
cest pas toi, mais cest pas moi aussi.
mais on sait deja que la vie nous trait comme maintenant.
cest normal.
je veux bien te montrer tout mais pendant ces 2 mois..
oui.
jai fait bcp de choses.
et jai pas te les dit.
et personne ne te les raconte.
on a essayé.
c'était magnifique je n'oublie jamais.
je t'aimerais bcp.
tu serais tjrs dans ma tete et dans un lieu privé dans mon coeur.

biz.

s*

4 Kasım 2011 Cuma

mank*

onca paylaştıklarından sonra.
insan nasıl uzaklaşır ki.
bi anda.
hayatımın ekstrem olduğunu hep biliyodum.
iniş çıkışların.
grafiğimin.
her şeyimin.
ama bunları kaldırabilecek yüreğim olduğunu
ya da olmadığını bilmiyorum.
her seferinde bi şekilde kurtuluyorum.
uykuya dalmak gibi hani.
o an'ı bilmezsin ya.
hep merak edersin.
işte o an gibi hayatım.
o bilmediğimiz,
hep bilmek istediğimiz uykuya dalma an'ı gibi..

s*

3 Kasım 2011 Perşembe

sevgi kalır*

kızın 2 kalbi var.
hatta 3 hatta 4.
hepsi seviyor.
hepsi özlüyor.
bölünmüş.
onunki de öyle işte.
derler ya
gözden ırak gönülden ırak.
doğrudur.
doğruymuş.
etki edemediğin,
değiştiremediğin bir duygu eksilmesi.
yaşamayınca bilemiyosun.
belki de ambiyans, ortam değişiminden kim bilir?
kimse bilemez.
yaşayınca da o kadar garip ki.
olsun.
kısmet diyoruz.
her şey olucağına varmaz mı ?
varır.
ama sevgi her zaman baki kalır.

iyi geceler,

s*

19 Ekim 2011 Çarşamba

Neden İşi Kalmadı ki ?

açıklayamıyorum çünkü anlatsam da anlaşılamıyorum.
bu asla karamsar bir yazı olmamakla beraber,
can sıkıntısı da barındırmamaktadır.
the thing is;
ay yine başladım dilleri karıştırmaya.
o kadar tatlı ki.
tam bir ebeveyn figürü.
hayatımda olmasını istediğim biri.
niye bu insanlardan çok az var.
ah işte burda yaşadığım duygu yoğunluklarını özlicem.
mutluyken çok mutlu, üzgünken çok üzgün.
Club Med kafası diye buna deniyo galiba.
Neyse gençler, dilerim iyi geceler.

s*

18 Ekim 2011 Salı

nickelodeon sabahları gibin*

Yaşadığım sınırsız hayatın bir iki haftaya bitecek olması beni üzüyor.

Club Med sen neymişsin ama ya.

herkese günaydın dostlarım,
kavaltıya gitmekle,
gitmemek arasında gidip geliyorum.
düşük cümlemden bunu anlayabilirsiniz.
iyi günler dilerim.

s*

8 Ekim 2011 Cumartesi

abu dabi köşkü*

insanın hiç beklemediği bi anda
ruh ikizi diye tanımladığı kişiyle tanışması çok değişik.
çok acaip.
sadece 3 gün tanıyosun.
sonra gidiyo.
ama 2 gün konuşmuyosun.
zar zor naber ha he falan.
3. gece konuştuklarının inanılmaz olduğunu farkediyosun.
o benim, ben o diyosun.
ama sonra bakıyosun.
güneşin doğuşunu izleyip ayrılıyosun.
hem de saçma bi demet akalın şarkısıyla.
gözler şişmiş..
uyumamışsın.
çünkü hiç istememişsin gecenin bitmesini.
ama her şeyin sonu yok mu.
yanlış yer yanlış zaman diyemiyosun ..
çünkü doğru yerde..
zamansız karşılaşıyosun.
gerçek dünyaya döndüğünde azıcık farkediyosun.
gerçi ben halen hayal dünyasında yaşamakla beraber,
sahip olduğum duyguların kontrolünü ele geçirememiş olduğumu düşünüyorum.
sanki benden ayrılar.
film gibi olurdu.
en azından 1 günümüz daha olsaydı.
ama iyi ki o 1 gün hiç gelmedi..
özlem bir ömür sürer, tanışmak konuşmak anlatmak ortak özelliklerini bulmak 1 dakika.
ama yetmez
yetmiyor da zaten.

s*

11 Eylül 2011 Pazar

Klop Meditegane*

simdi geldim.
burasi cok acaip bi dunya gercekten.
alistigimi soyluyolar.
evet biraz kendimi buldum.
o zaman alistim demektir.
ama cok da sevmek istemiyorum.
o zaman gitmem zorlasir heralde.
Club Med"de 11. gunum.
ama sanki senelerdir burdayim falan.
oda arkadasimin bilgisayarini kullandigim icin
harfler dogru fuzgun cikmasa da dedigimi anlamissinizdir.
icimden geldikce yazicam
merak etmeyin
iyiyim burda.

=)

s*

29 Ağustos 2011 Pazartesi

aradere*

hani buraya böyle duygularım yoğunlaşınca yazıyorum ya
ha o anlardan bitanesi
2 gün sonra bambaşka bi dünyaya giricem ya hani
hani severim ya ben rutini
hem de baya
o rutinden çıkıcam hani
acaba sıkıntı olur mu diye düşünmekten kendimi de alamıyorum
ya illa ki olur
ama kalbim çığlık çığlığa demek istemesemde
biraz öyle gibi sanki
hani arada bir derede kalmış.
tamam sakin olucam
cünkü bunu hep yaşıyorum
oraya gidince oraya adapte olucam
kendimi tanıyorum
ama bu arayı böyle atlatmam lazım o da ayrı bir gerçek
şimdi uyumaya geri dönüyorum ama döndüğümde
öyle güzel rüyalarda olucam ki.

s*

6 Ağustos 2011 Cumartesi

güle güle*

s*

4 Ağustos 2011 Perşembe

asjdkhsakdjha*

cest toi qui jadore passe le temps avec.
donc,
personne ne me touche pas.
d'accord?
oui.
si vous me comprenez,
ça sera magnifique
bonne nuit alors.

s*

1 Ağustos 2011 Pazartesi

öylesine*


günaydın.
dün gece çok sevgili bir dostumla sohbet ettim.
yine yine çok keyif aldım.
söyledikleri doğru gelse de
uygulaması kolay olmayacak =)
ama yapabileceğime inanıyor,
önüme bakıyor,
ha bi de şu an aşk-ı memnu izliyorum =)
esen kalınssssss

s*

öylesine*

günaydın.
dün gece çok sevgili bir dostumla sohbet ettim.
yine yine çok keyif aldım.
söyledikleri doğru gelse de
uygulaması kolay olmayacak =)
ama yapabileceğime inanıyor,
önüme bakıyor,
ha bi de şu an aşk-ı memnu izliyorum =)
esen kalınssssss

s*

30 Temmuz 2011 Cumartesi

hayatın önemli bi parçası*

arkadaş çok önemli bi şey.
ciddi anlamda.
ve bence en önemlisi de
tam da üstüne
osho'nun dediği;
insanın arkadaşı
onun kendi kalitesini belli ediyor. (osho)
çok memnunum seçimlerimden.
pişmanlıklarım var ya da yok farketmez.
gidenler & katılanlar.
geri dönecekler.
kararsızlar.
bunların hepsi birer tecrübedir.
yaşamak gerekir.
zaten denemediğin bir şey hakkında yorum yapma
hakkına sahip misin ki ?
malesef.
kimse üstüne alınmasın.
genel konuşuyorum ben.
ama tekil olabilen, kendinden sorumlu olan arkadaşlarım var.
benim problemlerime yardımcı olan fakat,
bunları kendi problemi olarak görmeyen,
ona göre de davranmayan.
anlatabiliyorum heralde.
herkes kendinden sorumlu bu dünyada.
bunu unutmasın insan.
beraber yaşıyoruz ama..
söylemek istemezdim,
live together, die alone.
şu an tv de gossip girl izliyorum kafam da oraya gitti.
o zaman devam etmiyorum.
yarıda kalmış bu hayat dersini daha sonra tamamlamak üzere..
burada bırakıyorum.

esen kalın,
s*

29 Temmuz 2011 Cuma

9 dakikalık beyin tomografisi*

bazen yetmeyebilir anlamaya kelimeleri
beyin içindeki hücreleri
orda durur düğmeleri
kafası çalışsın diye
çevirmeli dümenleri
hayır mecaz diil
gayet realist
gayet sözlük anlamı
ilk kelime
şu anda içimden geleni yazıyorum
anlam aramak yanlış olur
dahası
kayb-ı vakit olur
başarıcam inanıyorum.
ağzım mühürlü
hareketlerimden anla ne dediğimi
ne yaptığımı
benden uzak dur demicem
cünkü duramazsın
dediğimde karışıcak olan kafanın
sorumlusu emin ol ki ben diilim
çünkü bu kadar sevgi olmasa ortada
unutur giderdin
ama halen peşimdesin
beni yaşatanlardan birisin
helal olsun
ben böyle yürek görmedim
böyle sevgi
şimdi çocuk büyümekte gün be güüüüüüün
diye devam eden şarkılarda buluruz belki seni beni
onu, bizi hepimizi.
bye bye love
bay bay hepiniz.
işte böyle bi şey benim masalım.
güneş gitmeden havuza girmem.
dalga yoksa denize girmem.
insan arınmalı
farkında olmalı
şu an parmağımdan ne çıkıyosa yazıyorum
aynı Küçük İskender gibi
triplenmiş ellerim
bastıkça basıyolar
ah şu teknoloji sen nelere kadirsin
elimde kalem olaydı yazamazdım böle
şu an trans halinde gibiyim
çok acaip
kendimi garip hissediyorum
beyaz kiraz reçeli ordan bakıyo
ben bunu kendim için yazıyorum
galiba yeni bi yöntem buldum
kafa dağıtmak için
hah işte aynen uyguluyorum
yoruldum şu an.

iyi günleriniz olsun,
esen kalın,

s*

haydi gel oynayalım*

beni her geçen gün olgunlaştırdığınız için
sizi seviyorum.
ama çok devam etmeyin,
yoksa çocukluğumu unutucam.
derler ya..
bi gün yaşlanıcam ama asla büyümicem.
aynen.
sizinle oynayabilirim..
her zaman..
ama aynı kafada olamayız.
çünkü sayenizde büyüdüm ben.
dedim ya olgunlaştım.
bu yüzden sadece oyun arkadaşı olabiliriz.
beklerim bizim mahalleye.
oynarız biraz,
eski günlerin hatirinde.

s*

21 Temmuz 2011 Perşembe

2046 yılının Aralık ayı.

Aralık 2046,

bugün kafamdan hayatımın bi bölümünü yazıyodum.
daha doğrusu yazıya döküyodum ama kafamda.
Şöyle başlıyo,
Siz adayı bilir misiniz?
Ama öyle herhangi bir ada değil.
Büyükada.
Hani herkesin hayatında birkaç kez uğradığı,
Kimisinin yazlığa sahip olduğu,
Yaşadığı.
Hah işte ordan bahsediyorum.
Tabi siz bilmezsiniz.
Siz yenisiniz.
Adayı hiç böylesine hissedemezsiniz.
Sert çıktım belki ama üzgünüm, bazı gerçekleri değiştiremiyoruz.
Neyse o.
Burda büyüdüm ben.
Dönemlerim oldu gelmedim, gelemedim.
Dönemlerim oldu yetişemedim.
Ama hiç küsmedim.
Halen vapurdan indiğim anda yaşadığım mutluluk,
toprağı öpme isteği, havasını içime çekme durumu var.
Devam ediyor.
Hiç bitmedi.
Çocukluk arkadaşlarım var benim,
ergenlik arkadaşlarım var benim,
çok arkadaşım var benim.
Allah hepsini korusun.
Hatırlarım 22-23 yaşlarındaydım.
O yaz adaya fena tutulmuştum.
Hani kışları giderdim ara sıra ama o zamanki gibi değil.
Sanırsam 2010 sonbaharıydı, arkasından gelen 2011 kışı.
O dönem, çok geldim adaya.
Çok yaşadım.
Çok gördüm.
Çok tanıdım.
Kimisinde bohem hayatın dibine vurdum,
Kimisinde yanlızlığın keyfini çıkardım.
Ayrı güzel zamanlar.
Ben o dönem az da olsa adalı oldum.
Sohbetleri anladım.
Muhabbetlere takıldım.
Derlerdi 'değişik be kanka' diye.
Gerçekten değişikti.
Şimdi 52 yaşındayım.
Halen herkesle selamlaşırım.
Kimisinin saçı beyazladı, kimisi çoluk, çocuk, toruna karıştı.
Ama hepsi halen aynı temiz yüreklilikle ve gülen yüzüyle selamını verir.
2 kelam sohbetini yapar.
İşte ben bunu severim.
Çok anı biriktirdim bugüne kadar.
Bu da hayatımın bir dönemi işte..
İnsan tanıyabildiği kadar kişi tanımalı,
Tanımakla yetinmemeli, konuşmalı tanışmalı, vakit geçirmeli.
Hayat değer kazanıyor.
Gerçekten.
O çok farklı pürüzler var ya.
Hah işte onları zımparalıyor.
Güneşin altında, hiç esmeyen bir havada.
O güzel işte.
Herkes anlayamaz.
Herkes hissedemez.
Adayı bilmek, tanımak,
Onu yaşamak çok farklı.

Aralık 2046

s*

Nası biliyo musun ? *

Değişik.

6 Temmuz 2011 Çarşamba

bozmada*

adaya geldim.
çok fazla mutluyum.
bozmaz.
bozmaz bozmaz bozmaz bozmaz dediler.
bozmadı.
bozmaz.

bozmaz ya =)
ada bizim sonuçta.
seviyorum her şeyini.
havasını, suyunu, kedisini, köpeğini..
her yerini.

s*

2 Temmuz 2011 Cumartesi

Dolaşıyorum avareeeeeee*

şu anda ofiste kulaklıklarla son ses
Sezen Aksu'nun yeni şarkısı 'Unuttun mu beni?' ya da 'Avare'yi dinliyorum.
Şarkının bi başında bi ortasında acaip hosuma giden bi melodi var.
'Unuttun mu beni..' ve 'Avare' kısımları
haha.
şimdi gördüm şarkıya ismini veren kısımlarmış zaten =)
O melodiler insanı yakalayan melodiler aslında.
Nasıl desem..
Hani biçok insanı aynı anda çekebilen bir nota dizisi.
Dün konuştuk daha, hep söylerim,
Tarkan'ın albümünü alıp 2. kez dinledikten sonra beğendiğimiz şarkıları anlarız.

-Alakasız-

Ara sıra saçmalamak lazım, spontanlığın dibine vurmak lazım.
Dünkü programımı yapmama olanak sağlayan patronuma çok teşekkür ederim.
Kafama esti, gittim adaya..
En eğlencelisi o zamanlar işte.
Herkes orda, yanında.
Eğlenmek var sadece.
En güzeli.. çünkü ara sıra,
Kendimize CANLI olduğumuzu hatırlatmamız ve ispatlamamız lazım.

A Bientot,

s*

24 Haziran 2011 Cuma

nasılmış bu işler ?

etrafıma bakıyorum da..
o kadar çok insan var ki mutsuz olan.
her şeye sahipken daha fazlasını isteyen.
hiçbir şekilde mutlu olamayan.
çok üzülüyorum.
ama yapıcak bi şey yok bu durumda.
onları mutlu etmeye çalışmaktansa uzaklaştırmak..
ya da onlardan uzaklaşmak en güzel seçim..
çünkü;
mutsuz insan demek,
negatif enerji demek.
negatif enerji insanı mafeder.
başka insanların mutsuzluğuyla beslenen insanlar;
işte onlar en korkunçları.
ne yapın edin uzak durun.
tıkayın kulakları,
mutluların yanına kaçın.
yanlız kaçın derken,
arkadaşlarınız mutsuzken onları dinlemekten bahsetmiyorum,
yaşam tarzları bu olan insanlardan uzak durun.
televizyonlarda sürekli görüyoruz,
bütün ünlüler,
dizilerdeki karakterler..
niye böyle dicem ama..
biz severiz onları izlemeyi.
ama sadece izlemeyi.
çünkü gerçekleri..
evet gerçekleri yaşanıcak gibi değildir.
kendinize yazık etmeyin.
en önemli varlık sizsiniz.
ne olursa olsun.
ilk kendinizi seveceksiniz.
bu işler böyle.

iyi geceler.

s*

23 Haziran 2011 Perşembe

ba ba ba ba Looo*

Dün akşam mezuniyet balomuz vardı.
Mükemmel yapılmış bir organizasyon.
Kimsenin beğenmediği ama benim bayıldığım somon fümeyle başlayan yemek.
Canlı müzik. (ki söyleyen çocuk kimse helal olsun efsane bir repertuardı)
Sürekli yenilenen içkiler. (şaka değil, bir yudum alıyoduk, anında geri doluyodu)
Dostlarım.
Sevdiklerim, az sevdiklerim, merabalaştıklarım.
hepsi oradaydı.
O KADAR ÇOK DANS ETTİM,
O KADAR ÇOK KAHKAHA ATTIM,
O KADAR ÇOK EĞLENDİM Kİ...
bu sabah boşluğa düştüm.
ya napıcam ben ya ?
diye.
ben gerçekten birbirimizi bu kadar çok fazla sevdiğimizi bilmiyordum.
yaşamış olduk hep beraber.
hepiniz benim canımsınız.
sürekli gözlerim doluyor..
sürekli ağlayasım geliyor.
lisede de böyleydi ama en azından okumaya devam ediyoduk.
şimdi değil.
şimdi hayata falan atılmak gerek.
açıkçası..
istemiyorum.
Bahçeşehir güzeldi.
çok güzeldi.
Kep töreninde görüşmek üzere gençleeeeeer =)
Kalbimdesiniz hepiniz.

s*

17 Haziran 2011 Cuma

arınım*

şimdi farkediyorum
ne kadar etkilenmişim bu negatiflikten
adeta düşüncelerini kendi düşüncelerim sanmışım
neden ben etrafımdakilere böyle davranmışım?
ne kadar kötü bişey
insanın karşısındakinin dediklerini kendi düşünceleri sanması.
beyninin bi şekilde yıkanması.
iyi olayım diye geldiğim noktayı görünce üzülüyorum bazen.
ama sonra diyorum ki onlar da farkındalar senin neden böyle davrandığının
ama herkes bu kadar kolay kabul etmez.
denicez.
görücez.
ben insanseverim.
hayat tarzı bana uymuyo diye itelemem aksine nasılmış diye dinlerim.
arınmak bu olsa gerek.
kendi fikirlerini geri kazanmak,
bu yüzden rahatlamak olsa gerek.
herkese iyi günler dilerim,

yarın sondan 2. sınavım var da =)

s*

6 Haziran 2011 Pazartesi

Daha mutlu olabilir miyiz ?

son karar;
etrafından,
negatif enerji yayanları,
dırdır edenleri,
trip atanları,
gereksiz can sıkanları,
yolgeç olmayanları,
tatlı gözüküp cadı olanları,
seni üzenleri,
sana bağıranları,
uzattıkça uzatanları,
çıkarmak gerek.
DESEM DE,
inanmayın çünkü onları çıkarırsanız yanlız kalırsınız.
Ama başka çözüm sunmak gerekirse,
Daha basit,
başarabiliyorsanız eğer 'takmayın' 'sallamayın',
bırakın konuşsunlar, bırakın uzatsınlar..
hem onları kendi haline bırakmış olursunuz,
hem kendiniz mutlu olursunuz!
2 taraf da rahat olur =)

Hoşgeldin yaz!
Seni özledik..
daha mutlu da olamam =)

s*

5 Haziran 2011 Pazar

yuppi yuupi ye ye*

üzgünüm kızlar amaa...
ben kazandım!!
ahaahha =)
ama diğer açıdan bakarsak ki..
baktığımızda.
ben de kaybettim.
ama buna kaybetmek diyemeyiz.
sadece dönemi kapatmak diyebiliriz.
o da güzel olur.
jötemöreee =)

s*

2 Haziran 2011 Perşembe

mezuniyet geldi çattı yaa*

kısmetse yakın bi zamanda üniversiteden mezun olurken..
bi anda geliyolar böyle..
büyüdüm ben diye.
ya biliyorum aslında büyümedim tamam.
ama yine de.
sanki bi kaç sınıf birden atlamış gibi hissediyorum.
benimle birlikte birçok arkadaşım var mezun olacak.
bu karmamkarış hayata atılacak.
kimisi staj yapıyo,
kimisi çalışıyo,
kimisi halen küçük şeylerle uraşıyo,
kimisi kariyer, kimisi tatil peşinde,
kimisi okul bitti diye sevinirken,
kimisi niye bitti ya diye ağlıyo,
kimisi yaşının 22-23 olduğunu unutmuş geziyo..
o kadar çok var ki..
rutin değiişikliği..
iş hayatı..
artık olmayacak sabah kahvaltıları..
bu kadar depresif olduğuma bakmayın,
son finallerimden birine çalışıyorum da ondan böyleyim.
gayet iyiyim, sevdiğim bi ders ikna =)
çalışırım ben ya.

s*

22 Mayıs 2011 Pazar

yine mi dedim..

bir an korktum..
yine mi dedim..
sonra ışığa baktım..
ŞAMPİİİİİİYOOOOOOOOOOON BİZİİİZZZZ dedim =)

tebrikler Fenerbahçe.
Sen bizim,
HER ŞEYİMİZSİN!

s*

21 Mayıs 2011 Cumartesi

yumuş falan yaa*

tavada pizza yaptık geçen gün
acaip oldu
ve hiç bi zaman
karşımdakine
bana yaptıklarının aynısını yaparak
üstüne mantar yeşil biber kırmızı biber
ve kaşar rendesi koyduk
herkes bayıldı çünkü
böyle pastane pizzası gibi hani
tepki vermem
çünkü çok yazık
o kadar basit bi şey
ama uzattıkça uzatmak
kendini sıkar, kendini üzer, intikam duygusu kişinin
kendisini mafeder
böyle yumuşak olur ya
mini pizzaların büyüğü gibi biraz
özgün olmalı insan..
her türlü durumda..
yedikten sonra da yeni pazar mönüsüne eklendi
teflonda yapılan tavada pizza.

Afiyet olsun,
Yolun açık olsun,

s*

17 Mayıs 2011 Salı

*********

ya ben özledim.

S*

13 Mayıs 2011 Cuma

apolocayz*

Apologizing does not always mean that you are wrong and the other person is right. It just means that you value your relationship more than your ego.

Çok hoş ve anlamlı diil mi ?

Ama bence bu bi ikilem.
çünkü biz insanlar olarak, eğer ki biri özür diliyosa bu 'kendini suçlu hissettiği içindir' diyoruz. fakat kimi zaman olay uzamasın diye dilenen 'bi özür' anlaşılmadığı zaman çok daha rahatsız edici oluyo.
bazen karşımızdakini susturmak, bazen kırmamak, bazen yıpranmayı önlemek için özür diliyoruz.
ama ne zaman hangisi olduğunu anlamak..
işte o, insanları tanıyan ve 'objektif' bakabilenler için geçerli.
üzgünüm.
herkes anlayamaz.
anlasaydı dünya daha güzel bi yer olurdu demiyorum,
çünkü herkes anlasaydı, bizim bir farkımız olmazdı.
iyi geceler dilerim,

s*

30 Nisan 2011 Cumartesi

iyi ki doğucam*

birazdan 1 mayıs ya.
aksileniyorum her zamanki gibi..


s*

28 Nisan 2011 Perşembe

mankeray*

facebook'um açıldı ya.
resimlere baktım tabi.
Fransa resimlerine baktım daha çok.
Hatırladım bi anda;
ne çok ağlamıştım ben giderken...

s*

25 Nisan 2011 Pazartesi

günlerden bir gün*

kurallara uymak istemiyorum
kim ister ki
açık söyliyim bazen kuralları seviyorum
güzel de geliyolar
ama neden bu düzen her zaman
neden herkes kendi klanına ait
neden gruplar var
niye bunlar
seviye diye bi kelime olmasaydı ?
ne dicektik onun yerine ?
düzey ?
o da olmasın.
eşitlik, zıtlık, aynılık, farklılık..
bunlar da olmasın.
abarttım.
ama istemediğim anlamlarıyla olmasınlar.
cok rahatsız ediyolar.
bu koca dünyada kurtuldum diyelim
filmlerdeki gibi olucak mı her sey ?
olmicak.
filmler de bitiyo.
sonra yine başlıyo.
bitiyo.
aynı konu 934834803 kere gösteriliyo.
neyse uzatmıyorum.
ama kendi içimde 3948349830 saat düşünücem.
ondan kendime uzatıyorum.
siz merak etmeyin.
iyi sabahlar.

s*

23 Nisan 2011 Cumartesi

ç-o-c-u-k*

bütün çocukların,
kendini çocuk hissedenlerin,
çocuk olup da farkında olmayanların,
çocuklaşanların,
çocuğum olmadan asla diyenlerin,
çocuklarla iletişimi güçlü olanların,
ya da olmayanların,
hayatlarında çocuklar olanların,
çocuk ruhlu olanların,
ruhu çocuk olanların,
çocuk kelimesini anlamsızlaştırana kadar kullananların,
kısacası
HERKESİN 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN!

s*

18 Nisan 2011 Pazartesi

peki peki ya ben olmasaydım ?*

peki şimdi sevgili dostlarım;
et si tu n'existais pas (eğer sen olmasaydın) adlı güzide şarkıda biraz deformasyon yapsam ?
böyle biraz narsist, kendine bayılan insan profiline uydursam ?
nasıl olur acaba ?
deneyelim mi ?
evet evet bi bakalım =)

Et si je n'existais pas (eğer ben olmasaydım)
Dis-toi pourquoi t'existerais? (söyle kendine, neden sen varolaydın?)
Pour traîner dans un monde sans moi (bensiz bir dünyada yaşamak)
Sans espoir et sans regret (şüphesiz ve pişmanlıksız)
Et si je n'existais pas (eğer ben olmasaydım)
Tu t'essaierais d'inventer l'amour (aşkı keşfetmeye/yaratmaya çalışırdın)
Comme un peintre qui voit sous ses doigts (aynen parmaklarıyla gören bir ressam gibi)
Naître les couleurs du jour (günün renklerinin doğuşu)
Et qui n'en revient pas (ve o kim ki gelmeyen..)
Et si je n'existais pas (eğer ben olmasaydım)
Dis-toi pour qui t'existerais (söyle kendine, neden sen varolaydın?)
Des passantes endormies dans tes bras (çeviremedim)
Que tu n'aimerai jamais (aynen çeviremedim)
Et si je n'existais pas (eğer ben olmasaydım)
Tu ne serais qu'un point de plus (bir parça bile fazla olmayacaktın)
Dans ce Monde qui vient et qui va (bu gidip gelen dünyada)
Tu te sentirais perdu (kendini kaybolmuş hissedicektin)
T'aurais besoin de moi (ve bana ihtiyacın olacaktı)
Et si je n'existais pas (eğer ben olmasaydım)
Dis-toi comment t'existerais (söyle kendine, sen nasıl varolacaktın?)
Tu pourrais faire semblant d'être toi (kendine benziyomuş gibi yapabilirdin..)
Mais tu ne serais pas vrai (ama gerçek olmazdın)
Et si je n'existais pas (eğer ben olmasaydım)
Tu crois que tu l'aurais trouvé (bulduğunu zannedecektin)
Le secret de la vie, le pourquoi (hayatın sırrını.. nedenini..)
Simplement pour me créer (basitçe.. beni yaratmak..)
Et pour me regarder ( ve bana bakmak için..)
Mm mm mm mm mm mm mm
Mm mm mm mm mm mm mm

bak seen bak seen.
bi anda deişen şarkıya bak.
sadece 'JE' leri 'TU'yaparak, yalvaran, seven, ağlayan bi adamı bi anda megoloman narsist bi manyak yapabiliyoruz..
bu kadar minik şeylerle koca şeyi deiştirmek..
işte bunu seviyorum!

s*

17 Nisan 2011 Pazar

juno etkisi vol.93840*

evet yine juno.
yine zırlamalar.
yine hayatı bu sefer anladım demeler falan.
karşındakinin seni olduğu gibi sevmesi.
seni sabahın köründe de, gece karanlığında da..
hastayken de, terliyken de, kokarken de, koşarken de,
zıplarken de, içerken de, yerken de, yürürken de,
rüya görürken de, uyurken de, spor yaparken de,
başkalarıyla konuşurken de, ...de ...de ...de...
Aynı görmesi.
işte onu bulunca bırakmamak lazım.
her juno izlediğimizde aynı durum söz konusu olur zaten.
ama gerçek bu.
ha öyle birini bulmak mı?
pardon biz avcı diiliz.
öyle biriyle karşılaşmak mı ?
belli olmaz.
belki çok yakınınızda..
belki dünyanın öbür ucunda..
kendinden ödün vermeden..
sabah uyanınca yanında olan.
+ çaba gerektirmeyen insan.

s*

addiction FR.* (ZAZ)

ZAZ dinliyoruz. Fransa'nın yeni bağımlılığı.
ve Frankofonların yeni tercihi.

Je Veux d'l'amour, d'la joie, de la bonne humeur, ce n'est pas votre argent qui f'ra mon bonheur, moi j'veux crever la main sur le coeur papalapapapala allons ensemble, découvrir ma liberté, oubliez donc tous vos clichés, bienvenue dans ma réalité.

ne diyo ZAZ?
ZAZ diyo ki;
aşk istiyorum, mutluluk istiyorum, iyi niyet istiyorum, beni mutlu edecek şey paran değil..
sonra da diyo ki bütün klişeleri unutun.. benim gerçekliğime hoşgeldiniz..

bu kelimeleri kaç bin tane şarkıda duymuşuzdur kim bilir ?
nasıl kolayca ezberliyoruz bütün şarkıları sanıyosunuz ki ?
tanıdık tamlamalar, tanıdık cümleler, tanıdık kelimeler..

ama burdaki olay biraz daha farklı;
ZAZ bu klişeleri değişik bi melodide birleştiriyor..
ha aşktan meşkten bahsediyor belki ama arkadaki müzik hem sözleri ezberlememizi,
hem şarkıyı anlamamızı kolaylaştırıyor bi yerde.

dinleyin, dinletin.
başarılı bi iş.
tavsiye ederim.

s*

16 Nisan 2011 Cumartesi

tamsilME*

böyle gecenin (sabahın) bi köründe gelip,
fena gözüken makyajı siliyorum.
gözüm görmediği için gece..
sabah uyandığımda..
kendimi mutlu hissediyorum.
çünkü tam çıkmamış ve bi çıtırdan kalmış makyaj..
insanı çok güzel yapıyo.
söyleyeyim deee.
kimse makyajını tam silmesin.
sabah kendinizi iyi hissedin diye.
Lütfen.

s*

14 Nisan 2011 Perşembe

je peux pas, jamais*

il faut que je me kjsdklajs.
et aussi,
il faut que je me jkdlsjdska.
parceque sinon, ça sera ksjdlajskda.
quand on a passé qqchose comme ça, il faut qu'on asdjlsaksad.
si je continue comme ça..
les deux seront lajskdjkasdj.
et aussi aıjdlsakdjad.

ahh je veux haykırmaaak!
mais c'Est kajdklsajdkasjd.
ou je sais..
c'est lajsljdalksjd...

je t'sakdjsakljd.

<3

s*

7 Nisan 2011 Perşembe

hikayesi olanları*

demin bi arkadaşımla sohbet ederken söyledi
'sen ekşiyi ve acıyı seviyosun' diye.
evet.
bu ne demek acaba ?
sanki böyle yoğun tatlardan hoşlanıyomuşum gibi,
kendini bana belli eden tatlara ilgim varmış gibi.
gibi diil nitekim öyle.
hayat da böyle geliyo bana.
yani bana böyle gelenlere daha çok ilgi duyuyorum.
daha derin daha içten.
yüzeysellik bi yere kadar sanki.
hani tatlılık tamam.
tuzluluk bi yere kadar.
ama acıyla ekşi çok farklı sanki.
hissediyosun.
farkındasın.
'ben burdayım' diyo sana.
insanlar da öyle.
acı insanlar.
ekşi insanlar.
ben severim o insanları.
hikayesi olanları..

s*

6 Nisan 2011 Çarşamba

daha dün gibi mi ? *

daha dün 18 yaşına girmiştik.
daha dün ehliyet sınavına girmiştik.
daha dün barlara rahat girmenin heycanını yaşıyoduk.
daha dün 'ben büyüdüm' triplerine giriyoduk.
daha dün gibi bütün anılar..
ne ara olduk 22-23-24..
çok hızlı geçti her şey.
koca eşşek olduk.
istemiyorum ben büyümek ya dur biraz yavaş.
sakin ol.
20'lerine geldi mi insan daha bi farklı bakıyo dünyaya.
ne kadar küçükmüşüm.
ne kadar çocukmuşum diyo kendi kendine.
oysa halen çocuk olmak istiyoruz.
ama bi yaştan sonra yakıştıramıyosun kendine.
yaptıkların geride kalıyo, düşüncelerin geride kalıyo..
hakatten böyle miymişim ? diyosun..
aa ben bu kişiyle arkadaş mıydım diyosun..
ben en çok 17 mi özledim galiba.
yok 16.
yok yok 15 de olabilir.
kısacası 20 öncesini özledim.
şu an'ı da seviyorum.
ama bi o kadar düşünüyorum.
büyüdükçe düşünüyorum.
eskiden ne güzeldi demiyorum.
çünkü eskiden de düşünürdüm.
meditasyon, yoga falan da sökmez bana.
ne güzel sürekli kendimi anlatıyorum.
yazarak.
bayılıyorum.
bi anda.
saniyeler sürüyo içimi dökmem.
sonra da yok oluyo.
şu anda bi arkadaşımın fizy listesini dinliyorum.
farklı tatlar güzeldir.
her zaman.

s*

5 Nisan 2011 Salı

47 saniye*

şu an o kadar neler hissettiğimi bilmiyorum ki
içimden neler geçiyo anlatmaya çalışsam beceremem
çizsem yamuk olur
şarkı yapsam sıkıntı olur
hayat nasıl da karşındakinin sana yaptığını gösterince
oha ya bunu bende yaşadım diyosun
hepimiz aynı durumdayız
hepimiz aynı şeyleri yaşıyoruz
o farklı olanlar var ya onlar da aynı
ama hissiyat farklı olan aslında
sen kendini farklı hissediyosan
sen farklısındır
bugün ben kendimi cok mutlu hissediyorum
halen de öyle.
şükrediyorum
hep şükrediyorum
ama bildiğimiz şekilde değil
farklı yollarla
bu benim farklı olduğumu gösterir mi?
hayır
ben rutin aşığı bi insanım
bunu 39483049843 kez söylememe rağmen doymadım
doyamadım
ben her şeyin planlı olmasını aslında olmamasını istiyorum
ben manyak mıyım ?
ne kadar da 'BEN'cilim
ama işime gelince çok da güzel sencilim.
onculum.
bizcilim.
sizcilim
onlarcılım.
eke bakar mısın
Türkçeye bakar mısın
ne kadar zengin ne kadar da kafiyeli
ne kadar da kullanılabilir bi dil
ne kadar cok kelime oyunları var
işte o bütün oyunlar benim
benim derken
ben ben değil
sahip olma anlamı taşıyan 'benim'
ben kimim ?
ben mi kimim ?
ben dert dinlerim
ben saatlerce dert yanarım
araya espriler katarım
cünkü ben ağır öfkeye ağır sinire gelemem
hemen duygusallıktan ölürüm
oracıkta ölürüm
gerçek anlamda değil
mecaz anlamda
beni bitirir ben biterim.
geri dönemem
dönüşüm o kadar uzun sürer ki
kinsiz insanlara imrenirim
o kadar çok imrenirim ki bazen onlar gibi olmayı hayal ederim
o kadar çok hayal kurarım ki
çılgın bediş yanımda solda sıfır kalır.
bunları yaklaşık 39 saniye içinde yazdım ve şimdi de
salona gidiyorum
cünkü büyümüş de küçülmüş kardeşim şov yapıyo.
biraz onu dinliyim.
çok şanslıyım.
o'na sahip olduğum için.
beni her türlü zorluktan kurtaran o.
tahtalara vururum her zaman.
onu çok seviyorum.
her zaman yanımda.
bi insanın onu anlayan bi kardeşi olması.
işte o paha biçilemez.

s*

4 Nisan 2011 Pazartesi

efsane mi ?

hah.
bu soğuk halimse, sıcak halim seni yakmasın ?

hahayt, bu laf tarihe geçer.

s*

2 Nisan 2011 Cumartesi

kurşun*

herkesin bi not defteri vardır..
hatırı olanları yazdığı.
kimisi tükenmezle kimisi kurşun kalemle..
kurşun kalemle yazılanlar muallakta olanlar.
silinme ihtimali olanlar..
ama unutma ki..
kurşun kalemle yazılmış bi yazı seneler üstünden geçtikten sonra tam olarak silinmez..

s*

31 Mart 2011 Perşembe

İşin aslı sevgilimm, hmmm... boşver =)

Zuhal be..
Ne güzel söylemişin be kuzum..
hatırlıyorum, kardeşimin doğduğu seneydi..
gençtik.
altımızda ayak altından geçmeli taytlar,
üstünde çizgfilm karakterli t-shirt'ler.
nerde değişik şey varsa onu beğenirdik.
güzel şarkıydı takmıştık.
hatta başında 'koktü,koktü' tarzında bi kısım var.
biz ona 'off koktu koktu' derdik.
güzel günlerdi.
5 yaşındaydım aslen.
o kadarda büyük değil.
bi kardeşim olduğu için kıskananlardan değil,
sevinenlerdendim.
kendimden hiç beklemezdim.
heralde aileme borçluyum bunu da.
ilgiyi 2'ye bölmüşler.
kendimi övmek için değil ama evde sevginin eşit dağıtılması çok önemli bence.
ve bunu başaran aileme teşekkür ederim..
her ne kadar çatlak kardeşim 'ooo ilk gözağrınız tabi daha önemlidir' tarzı espriler yapsa da..
o da biliyo ki evde herkes herkesle aynı seviyede yakın.
baksanaa..
nerden nereyeeeee...
inşallah bende bir aile kurduğumda bunu başarabilirim.
olmadı 2. çocuğu verir, 1'iyle eğlenirim di mi ? =)
aahahah.
sözlerini yazıyorum şarkının dinleyin bi.
'bizim jenerasyon çocukluğunu az çok hatırlayacaktır'
esen kalın =)


Fazla İyisin - Zuhal Olcay (1993)
Şarkı söylerim beğenmezsin, konuşurum dinlemezsin
Şakalarıma gülmezsin
İşin aslı sevgilim
Sen bana fazla iyisin, iyisin
Fazla!

Yemeklerimden yemezsin arkadaşlarımı sevmezsin
Saçlarımı beğenmezsin
İşin aslı sevgilim
Sen bana fazla iyisin, iyisin
Fazla!

Ben hiç mükemmel değilim, belkide sıradan biriyim
İşin aslı sevgilim sen bana fazla iyisin

Çok gülerim kızarsın
Ağlayınca kaçarsın
Güzel bile bulmazsın
Sen bana fazla iyisin fazla

Ben hiç mükemmel değilim, belki de sıradan biriyim
İşin aslı sevgilim sen bana fazla iyisin..


s*

29 Mart 2011 Salı

sıpanak*

saat 01:42 ve ben ıspanak sapı yiyorum.
annem bu ıspanaklarla ne yapiyim dedi ?
bende ıspanak püresi yap dedim.
sanırsam püre yapacak ıspanak bulamayacak sabaha.
çünkü bunların tadı acaip güzel ya =)

s*

27 Mart 2011 Pazar

Minik Serçe ft. Serena*

Kanlıca’nın orta yerinde bi taşa uzansam aslında..
Gözümün yaşını yüzdürürdüm Hisar’a doğru..
Gerçekten yapacak hiçbir şey yok
Gitmek istedi gitti, onun seçimiydi.
Hem anlıyorum diyorum ama..
Hem çok acı ah.. tek taraflı bitti

Lazım olanlar; bi lodos, bi kürek bi de minik bi kayık..
Zulada da birkaç şişe yakut.. her yer kırmızı..
Ben sövmem gelmişine geçmişine..ayıptır.
Ama severim.
Akşamdan kalma sabah yıldızı düşünce üstüme..

Ah İstanbul İstanbul olalı
Görmemiştir böyle keder..
Baksana!
Geberiyo aşkından..
İstanbul!
Duysana!
Gururdan eser kalmadı..

İnsan kendine ne kadar yenik, ne büyük bi acı ama..
İhanetin ilacı bulunmadı.. yürekse koca bir karadelik.
Ha bi de gönül bu sevdi, yapacak hiçbir şey yok.
Yeni bir ten yeni bir heyecan..
Ben bilmem..
Üstelik..
Severim.

s*

26 Mart 2011 Cumartesi

tam 1 ay oldu*

26 Şubat'ta yazdığım yazıya ithafen;
Helal olsun sana.
Dediğim dediksin, dedi..
yakın bi dostum.

teşekkürler =)
darısı başınıza,

s*

20 Mart 2011 Pazar

bana bir masal anlat Yukardaki*

aslında bu yaşadığımız ayrılıklar,
kavgalar,
nefretler,
öfke seansları,
aşklar,
biten aşklar,
başlayan aşklar,
imkansız aşklar,
flörtler,
tek gecelik aşk masalları,
siyah geceler,
ah geceler,
sensiz geceler,
kabuslar,
v.s.
bunların hepsi Tanrı'nın bize birer hediyesi.
neden mi ?
çünkü;
daha sonra bunları 'hayatımızın kitabı'na yazabilelim de para kazanalım,
ve gülebilelim diye.

s*

18 Mart 2011 Cuma

ne ka ekmek o ka köfti*

'ne kadar ekmek o kadar köfte'
söyleminde;
köfteye gerek yok ekmeği yolla diyen biriyim ben.
tanıştığımıza memnun oldum.

s*

16 Mart 2011 Çarşamba

Hayat öğretiyo aslen*

dün gerçekten hayatımda yapmayacağım bi şey yaptım.
hani bazı insanlar işine gelmeyince dokunmazlar ya hiç bi şeye.
hah onun gibi aynen.
adadaki evdeki su vanası mühürlenmiş.
e haliyle sular akmıyo.
ev soğuk.
içinde oturunca üşüyosun.
ayaklar da üşüyo.
tolet ihtiyacı artıyo.
olmayan suyla da sifonu çekemiyosun.
kısacası hepsi birbirine bağlı.
n'apmam gerek ?
Faturalara bakıldı.
ve İski'nin yolu tutuldu.
İski'deki abilere derdimi anlattım.
borç kağıdımı çıkarttılar.
borcumuzu ödemek için bankayla irtibats.
işlem tamamlanınca,
İski arandı.
Mühürü açar mısınız sevgili abi'm,
dendi.
ve İski'deki abilerim çok geçmeden gelip mühürü kaldırdılar.
Ne mutlu bizlere.
Sonra döndüm aynaya baktım;
'Eyt be Serena.. İşin düşmese hayatta bunlarla uğraşmazsın ammaaa..'
dedim kendime.
sonra da şuna vardım;
'hayat bazen bize seçenek bırakmıyo, öğretiyo bi şekilde'
evet öğrenmeye açık olmak gerek.
her zaman.

s*

nefsine hakim olabilité*

uzun zaman olmuştu.
teşekkürler devlet!
yazacak o kadar çok şeyim vardı ki oysa ki..
ki çokluğundan napacağımı şaşırsam da şu an..
neyse..
facebook'suz (hayatımın aşkı) 1 hafta 3 gün oldu.
aramıyorum.
huzuru buldum diyorum herkese.
yalan da söylemiyorum hani.
insan aşık olunca bi başka.
bilirsiniz..
kendini kaptırmak.. ondan kopamamak..
facebook öyle bi aşk benim için.
orda yaşıyorum ben.
aynı eve çıkmış 2 sevgili gibi.
şimdi n'oldu ?
biraz ara verdik.
ara yalandır derler ama..
ben soğumadım ondan.
eminim o da beni özlemiştir.
neden özlemesin ki ? onunla o kadar çok ilgilendim ki..
facebook bi köpek olsaydı.. peşimden koşar ağlardı..
ama insan olsaydı bunalırdı.
bu kadar ilgi ve sevgiden kaçardı.
nereye bağlicam yine konuyu ?
facebook'unu ne zaman açıcaksın ? diyolar..
bilmiyorum diyorum.
bu aşk site yayından kalkana kadar sürücek.
olurda bi gün kalkarsa bi anda boşluğa düşmeyeyim..
psikologlara nakit akıtmayayım diye denemeler yapıyorum..
biraz da nefsime hakim olma çabalarındayım aslında.
nitekim olabiliyomuşum.
yapamam sanıyodum.
kimse yapabileceğimi düşünmüyodu.
aynı benim gibi.
kaç tane nerdesin sen ? iyi misin ? mesajı aldığıma inanamazsınız.
3 gün sonra açarsın sen.. diyenlerin çokluğu da bi kenara.
niye anlatıyorum kendimi böle ballandıra ballandıra ;
çünkü insan çok değişik bir varlık.
öncelikle kendinizi durdurmanız gerek.
karşındakini durdurmak emin ol kendine laf geçirmekten daha kolay.
bu yüzden;
biz, kendimiz, önceliğimiz biziz.
önce kendimize söz geçirebilmeliyiz.
halen deneme sürecindeyim..
bakarsınız açarım şimdi, ya da yarın, ya da 2 ay sonra..
ama ben gördüm ya şunu yapabiliyorum 1 hafta..
bunu gördükten sonra gam yemem asla.
siz siz olun;
önce kendi vicdanınıza, kendi beyninize, kendi midenize;
kendi boğazınıza, kendi kişiliğinize,
kendi kararlarınıza, kendi düşüncelerinize v.s.
söz geçirin..
ondan daha zor bi şey yok şu dünyada.
Esen kalın,

sizi özleyen bloggerınız,

s*

1 Mart 2011 Salı

??

insanlar bloglarına yazı yazamıyomuş.
gerçek mi ?

26 Şubat 2011 Cumartesi

buraya kadar*

bırakıyorum.
beni üzen,
mutsuz eden her şeyi bırakıyorum.
hayırlısı.

25 Şubat 2011 Cuma

hayat mı ? *

demin yeni yapılmış bi binanın önünden geçiyodum.
bi anda düşünceler sardı. (değişiklik)
peki bu binayı yapıyosunuz ediyosunuz.
ya satın aldıkları mobilyalar ?
ya onlar yaptığınız hiç bi kapıdan sığmazsa ?
hadi apartman kapısından girdi diyelim, ilk girişten.
ya sonra ?
evin kapısından sığabilicek mi ?
bunlar ayarlanan şeyler mi ?
buraların planlarını çizenlere sesleniyorum..
kafamda deli sorular!
nasıl oluyo bütün bunlar ?
ya tabi ki bi yere bağlicam.
bağlamazsam ayıp =)
sonuç olarak,
acaba sonunu düşünerek mi hareket etmeliyiz?
yoksa geldiği gibi mi yaşamalıyız?
bu ikilem ne zaman biter ?
hani evi yaptın okey cok güzel.
ama ya sonra?
ikea'dan ordan burdan aldığın ,
güzelim koltuk
o kadar beğenerek aldın.
ama kapıdan girmiyo ?
bunu düşünmeli miydin ?
bunu yapan kişi düşünmeli miydi bu durumu önceden ?

hah işte..
hayat bu sorulara cevap vermeye çalışırken,
geçen zamanın adı.

kolay gelsin,

s*

23 Şubat 2011 Çarşamba

Bitane'm, yemeksepeti'm, çağrılarıma kulak verdi*


Bu hediyeyi alabilmek için 2 haftada 93840983493898430 sipariş verdim ama değdi mi ?
Değdi!
Çok teşekkür ederim Yemeksepeti.
Sen benim en kıymetlimsin.
Bunu iyi bilirsin.

Hiç çıkma hayatımdan.
Çünkü sen benim bitanemsin!

s*

21 Şubat 2011 Pazartesi

reytingleri düşür, mutluluğu yükselt*

insanlar niye bu kadar acımasız ?
neden düşünmüyolar ?
niye bunları yapıyorum diye ?
insanlar neden bu kadar düşüncesiz ?
niye ?
Yukardaki herkese teker teker akıl mantık her şeyi verirken.
yine takıldım yemekteyiz'e, bi de yeni yarışma çember'e.
insanlar öğrendiklerinde karşılarındakini dinlemeyi o kadar rahatlicaklar ki.
bi tarafın nasıl davranması gerektiğini bilmesi,
diğer tarafın işine yarar belki ama..
haklılık , haksızlık..
bunun takdiri sadece Yukardakine kalmış aslında.
dinlemeyi öğrenmeli insanlar.
yoksa bi anda hüküm giydirmek çok kolay.
işte bu yüzden bu yarışmalar bu kadar reyting alıyolar.
bi kesim aynı kalabilir.
sadece konuşurlar.
cünkü reytinge ihtiyacı var kanalların.
medyanın ihtiyacı var bu insanlara.
ama diğerleri..
onlar aynı kalmasın.
dinlesin.
'karma'ya inansınlar.
ne ekersen onu biçersin desinler.
what goes around comes around desinler.
ama dinlememeden yorumlamasınlar.
zaten yorumlayanlar direk televizyonlarda başgösteriyorlar.
konuşuyolar.
arkadan arkadan.
kameraların arkasından.

siz siz olun reytingleriniz düşük olsun, önemli olan mutluluğunuz yüksek olsun.

s*

19 Şubat 2011 Cumartesi

ap - ansızzz*

evet.
yazılara evet diye başlamak alışkanlık oldu ya.
hoşuma gitmiyo değil =)
yaklaşık 5. kez mustafa ceceli'nin 'dön' şarkısını dinliyorum.
galiba ya dikkatimi vermiyorum diye oluyo,
ya da ben bu kadar fazla dinleyemem.
yani dinlerim de istemem.
şimdi her yerde duymak isticem.
beklentilerimi yükselticem falan gereksiz yani.
neyse asıl söylemek istediğim,
demin 'evet küçük sırlar izledim'
hah işte o diziyi izlerken,
ordaki hanımlardan biri şöyle dedi;
'insanları çikolata yerken fotoğraflamak istiyorum'
nası bi yüz ifadesine bürünüyoruz acaba.
nasıl bi mutluluk yaşıyoruz.
bi dahakine aynaya bakmak istiyorum.
bu kahverengi madde sayesinde bu kadar mutlu olmak nasıl bi şey ya.
uzatmayalım..
dizideki kadından aldığım fikrin üzerine gitmeyi düşünüyorum..
yemeksepeti duy sesimi!
senelerdir hediye seçeneklerinden 'Yalçınlar Fotoğrafçılık'tan 4 haftalık
Fotoğraf Eğitimi'ni seçiyorum.
artık beni kaale alın da alayım şu hediyeyi ben!
işte belki o zaman..
'insanların çikolata yerken aldıkları zevki' fotoğraflayabilirim.
profesyonel bir şekilde.
gerçi bakmayın kafamdaki düşünce hep şudur;
Önemli olan profesyonel makineyle güzel fotoğraf çekmek değil,
Basit bir makineyle, duyguyu veren, bol bakış açılı kaliteli fotoğraf çekmektir.'

Ben daha evde durmayayım.,
Selametle,
İyi akşamlar dilerim,

s*

12 Şubat 2011 Cumartesi

><(((((>

insan tekdüze olmasın.
her şeye açık olsun.
yeri gelince onu yeri gelince bunu yapsın.
ama hiç bi zaman yerinde saymasın.
değişiklik olsun.
yeni tatlar olsun.
bugün hayatımdaki farklı ve hatırlanası günlerden biriydi.
en güzeli de tabi ki..
spontan olması.
balığa çıkmak.
daha evel bu aksiyonu çok yapmış olmama rağmen
ne kadar bilgisiz olduğumu farkettim.
zor bi iş olmasının yanında cok heycanlı.
hayat da öyle diil mi bazen ?
o ağı çekerken kimbilir neler çıkacak içinden diye düşünmek.
süprizler.
ondan diyorum kimse fal baktırmasın.
bırakın hayat size gelsin, ister iyi ister kötü..
siz önceden şekillendirmeden gelsin.
süpriz olsun.
insanın beklentisi olsun.
beklentinin yarattığı heycan olsun.
çünkü o heycan olmadan gitmiyo ileriye.
o heycan olmadan yaşayamıyosun o merak ettiğin duyguları.
Zaten neredeyse her şey o heyecana bağlı olduğundan, sahip çıkıcan.


Sevgili Gökhan ve Kerem,
tekrardan her şey için teşekkürler.
şimdi usturmaçaları çıkarıp, tekneyi sancağından yanaştırıp, ağlardaki kekemozları çıkarıp, sonra da istifleyip, öğrendiklerimi not almaya gidiyorum.
her şey sırayla.
unutma ne demişler ?
'gündoğusu keşişleme, yat aşağı iş işleme'

hadi, hayırlı sabahlar.

s*

9 Şubat 2011 Çarşamba

neler oluyor hayatta ? bi de şu gerçek rüya olsa*

dün gece acaip bi rüya gördüm.
kıyametti galiba.
o sırada benim odamda kardeşimle oturuyoruz.
annemle babam girdiler eve.
karşıdan gelen roket gibi bir şey gördük.
annemleri yanımıza çağırdım.
4 müz elele tutuştuk.
olucaksa hep beraberken olsun dedik.
büyük bi sarsıntıdan sonra.
hava bembeyaz oldu ve biz bir şekilde dışarı cıktık.
çığlıklarla.
arabamızı almaya gittik.
cok ilginc bi şekilde;
kim olduğunu su an hatırlamadığım ama
beklemediğim bi insana mesaj attım.
-yaşıyorum de.
diye.
yoğun bir ağlama nöbetinden sonra.
adımız okundu.
evimize yürürken uyandım.
etraf yıkık döküktü.
biz sağ kaldık.
telefondakini hiç öğrenemedim.
iletim raporu da gelmemişti zaten..

zorlu bi geceydi.
atlattım.
ama yorgun kalktım.
darısı şimdidinin başına..

s*

8 Şubat 2011 Salı

bii*

Sabah kafayı İTÜ metro çıkışındaki arılara taktım.
nedir o arılar öyle ya ?
insan bi yüzünü güldürür onların, ne biliyim bi atraksiyon yapar.
zaten arılarla aram iyi diil bi de her sabah onları görünce..
içim gıcıklanmıyor değil.

s*

7 Şubat 2011 Pazartesi

bir başka dönüyor başım*

bir başka dönüyo başım bu aralar.
nasıl anlatsam..
hayat böyle çok hafif..
hayat bazen öyle hafif ki.
ama kimi zaman da ;
rüyana gelen karabasan yüzünden bağıramadığın anlar gibi ağır.
anlat anlat, anlamasın kimse..
tutturama frekansı.
oluyo öyle.
ama bir başka dönüyo başım bu ara.
rutinim yine değişti.
galiba artık alışmam gereken şey,
normalde rutinimin bozulmasına alışamamam olacak.
buna alışmam gerek,
çünkü ancak o zaman döngüyü kavrayabilicem.
ancak o zaman o hafifliğin tadına hep varabilicem.
gözlerimi her kapadığımda,
her yanlız kaldığım anda,
her düşüncelere daldığımda..
o ağırlığı hissetmemek,
kısır döngüde boğulmamak için..
diyorum ya sürekli..
nasıl da benciliz ama.
olduğu gibi bırak.
cünkü bi şeyler değişecekse zaten değişir.

yine karmamkarış, ağır mı ağır bi yazı oldu bu..
ama beni bilirsiniz başladı mı kontrol edemiyorum.
plansızım.
spontanım.
ama beni mutlu eden kendi kararlarım.
hayde,
aynen devam,
baksın herkes dalgasına..

s*

1 Şubat 2011 Salı

Başucumda Pasiflora*


başucumda pasiflora
dönerim bir sağa bir sola
girdi mi insan bi yola
içesi bile gelmiyor kola

bazen duruyorum
veriyorum bir mola
ama başucum boş kalıyor
olmayınca pasiflora

her derde devasın
adamı koltuğa mıhlarsın
gücün büyüktür
kaybolmazsın,
2 kaşık alınca
moral bozmazsın.

sabah akşam farketmez
pasiflora hiç naz etmez
olunca yanında, özletmez
bir dediğini 2 etmez.

pasiflora pasiflora
sana yazdım biraz burda
sanma ki bayılırım sana
kalbimde yerin vardır illa.
hadi yükseğe zıplasana,
pasiflora bana el sallasana.

Rahatlayın gençlik.
Sizi seviyorum.

s*

mini mini insanlar*

bu sabah uyandığımda kar yağıyodu.
hani böyle bi anda aklıma küçüklüğüm geldi.
çok da uzak diil aslında.
4-5 sene evelinden bahsediyorum.
halen kar'ın okulu tatil edeceği düşüncesi varken.
diğer bi deyişle hayat yeni başlarken.
hah o heycana kapıldım birden bire.
sonra hatırladım bi anda..
o günler nerdee..
biz neredeyiz..
ama en azından halen canlı olmasına sevindim.
(marcel proust'u analım)
peki ya siz..
minik insanları tanır mısınız ?
hani böle küçücük.
kendine güvensiz.
ben onları gördüğümde içim gidiyo biliyo musunuz ?
bana da oluyo aynısından.
herkese olur aslında.
özgüven kaybı yaşadığımız anlar.
ama bunu hayatın kendisi haline getirmek.
hele hele onunla yaşamak..
ne büyük acı insanın kendisi için..
bi de bilinçsizce yapılan üste çıkma durumu..
aslında bunların hepsi o özgüven eksikliğini kapatmaya çalışmaktan kaynaklanıyor.
bunu ben söylemiyorum tabi ki.
bunu psikologlar, psikaytrlar söylüyor..
hatta kelimeleri doğru yazmamdan bile anlayabilirsiniz.
kısacası dostlarım..
özgüven eksikliği kimsenin suçu değildir.
sadece ailenindir.
ama bi bakıma kısır döngü de diyebiliriz.
çünkü bunu çocuğuna yapan ailenin kendi ailesi de yapmıştır..
onların ailesi de..
onların ailesi de..
nerden mi cıktı bütün bunlar ?
geçen akşam yemekteyiz izlerken geldi aklıma.
cevap bulamadıkça üste çıkmaya çalışan insanlar.
nasıl da belli oluyo kameraların önünde.
kimin tepkisinin rahatsız ediciği olduğu..
yemekteyiz belki şov amaçlı bir program ama..
insanı, bizi, hepimizi anlatan bir şov.
insanın gerçekliğinin ta kendisi..
kaçıcak delik arayanın sığındığı..
kurtulmak isteyenin kaçtığı..
ama gerçekte kaçamadığı.
cünkü kaçamadığımız tek gerçeklik KENDİMİZİZ.
bunu en iyi biz biliriz.
hani suçlu veya sıkıntılı olduğumuzda tam yutağımızdan sonra bi yumru oluşur ya.
rahatlayana kadar da gitmez.
onu bile kendi vücudumuz yapar.
yani bağlanıyoruz yine kendimize.
bize.
biz kendimizin en iyi dostuyuz.
annemize, en yakın arkadaşımıza bile yalan söyleriz ama..
Kendimize asla.
sonuç mu?
sonuç; hepimiz ara ara küçük insan oluruz ama..
ne olursa olsun kendinize güvenin.
kaçmayın, küçülmeyin..
cünkü baskalarının gözünde küçülmemiz kendi gözümüzde kendi benliğimizin küçülmesinin yanında hiç bi şey..
iyi akşamüstüler,

s*

24 Ocak 2011 Pazartesi

kapasiten neyse o'sun*

Ezel nasıl aşık olunur bilmiyomuş.
bak seeen.
olunca nasıl anlaşılır,
nasıl yaklaşılır,
bilmiyomuş.
bak seeeen.
Sadece sarılmak yeterliymiş,
bak seeeeeee hooop.
sarılmak ?
sarılmak mükemmel bi şey aslında.
varolan birçok temas yönteminden daha sıcak,
daha duygusal,
daha kendini anlatan,
belli eden..
gerçekten.
kendime not: klostrofobik manyak falansın ama seversin sarılmayı.
bu aralar neye taktım biliyo musunuz?
fişteklemek ve doldurmak.
birini önce doldurursun,
sonra fişteklersin.
laflara gel ama.
cok iyi ya.
daha da güçlü olmasını istiyosan.
doldurmadan evvel,
süslersin,
abartırsın,
uydurup çoğaltırsın.
ama dikkat etmelisin.
kendi uydurduklarına kendin inanmayasın.
sonra fiştekle,fiştekleyebildiğin kadar.
çünkü malın hazırdır.
fişteklenmeyi bekliyodur.

ne kadar uğraşırsan uğraş,
ne derler ?
anlattıkların,
doldurmaların,
fişteklemelerin,
var ya..
onlar karşındakinin beyninin algıladığı kadar işlerler.
sen ne kadar uğraşırsan uğraş.
karşındakinin kapasitesini geçtiysen..
uğraşmana değmez.

Ezel'e de bak seeeen.
Nasıl aşık olunur bilmiyomuş..
Öğrenir, elbet öğrenir..
Ama beynindeki 'aşk' bölümünün algılayabildiği kadar öğrenir.

Hayat böyle tabi..
Kapasiten neyse o'sun.

Sevgiler,
Saygılar,

s*

16 Ocak 2011 Pazar

yap/et/sev (ma-me) , DÜŞÜN/(ME)*

hayatın cok amaçsız geldiği anlar,
günler,
saatler oluyodur illa ki.
hepimize olmaz mı zaten ?
hani bi an bi sorgulama başlar böyle.
kısır döngüye gireriz.
yemek yiyoruz, tolete gidiyoruz, tekrar yiyoruz.
bi sınıfı bitiriyoruz, diğeri başlıyo.
uyuyoruz, uyanıyoruz, tekrar uyuyoruz.
vücut hep ihtiyaç duyuyo.
Neden bunları yapıyoruz ? a takıldığımız anda,
düşünceler fıldır fıldır dönmeye başlıyo.
naapmamız lazım?
sorgulamamak gerek.
din gibi, aşk gibi..
kabul etmek gerek.
cevap aramadan.
kafa sallamak.
takılmican.
tutulmican.
düşünmicen.
derine inmicen.
bunların hepsi kendi sağlığın için.
çünkü bi kere döngüyü anlamaya çalışmaya başladığı zaman insan,
o zaman yavaştan aşağıya,
yavaştan dibe gidiyor.
pi sayısının bile neredeyse sonu yok.
sonu olmayan bir şeye kafayı takmak.
işte o sonun başlangıcı diye tabir ettiğimiz durum.
gerek yok bunlara.
konuşmak kolay böyle ama,
sorgulama,
kafa yorma,
dur de merakına,
devam et yoluna.
hah işte.
aynen bunu diyorum.

s*

14 Ocak 2011 Cuma

mrls*

ben eski günleri çok özlemişim.
bu gece çok duygulandım.
ve,
hepinizi çok özlemişim.
o birliktelik duygusunu senelerden sonra tekrar tattım ya,
iyi ki varsınız.
iyi ki benim canımsınız.

s*

12 Ocak 2011 Çarşamba

spontanada*

ah ne güzel gündü ama.
çılgınlar gibi spontan.
en sevdiğim ya.
çok özlemişim.

10 Ocak 2011 Pazartesi

tüketimçılgınlığı*

çok çabuk tüketiyoruz.
çok sinirlendim şu anda.
bende farksız diilim.
ama bu kadar çabuk tüketmek.
bugün yine inception'u izledim.
çok kızıyorum.
bi şeye bağlanıyosun.
sorun nerde biliyo musun
gerçekliği şaşırıyosun.
kendi gerçekliğini yitiriyosun.
bi yerden sonra ince çizgiyi kaçırıyosun.
görmüyosun.
üstüne basıyosun.
şaşırıyosun.
çünkü anlamıyosun.
sana anlatıyolar.
inat ediyosun.
ama bu normal bi inat diil.
şaşırılmış gerçeklik,
kaçırılmış ince çizginin izin vermediği,
senin gözünü kapattığı, inat.
bi insanı, eğer kararlıysa,
ya da kararlı gibi gözüküyosa,
bunun yanında içten içten ödü patlıyosa,
ikna etmek çok zor.
yok edemezsin.
kendi saçma gururu yüzünden.
bunu bi kere dedim.
dönemem!
tribi yüzünden.
ikna edemezsin.
bitmiştir.
naparsın biliyo musun ?
inception'daki gibi biraz.
fikrin, kişinin kendi fikri olduğuna onu inandırırsın.
bi şekilde, kararı kendisinin verdiğini hissettirirsin.
bunu yapmak kolay mıdır ?
diildir.
ama denemeye değerdir.
karşındakini kurtarabiliceğini,
veya inadını kırabileceğini düşünüyosan,
denemeye değerdir.
siz siz olun.
bokunu çıkarmayın,
çabuk tüketmeyin.
sonra..
sonrasını yaşayanlar bilir..
kendinizi üzmeyin.
üzmelerine izin vermeyin.

s*

6 Ocak 2011 Perşembe

dinlermiş*ilgilenirmiş*bitaneymiş*her şeyi bilirmiş*

onu bunu bırak daa
en iyisi ya.
diğerlerine benzemezmiş.
dinlemeyi bilirmiş.
ilgilenirmiş.
kendin olurmuşun.
oynamazmışın.
omuzlarını kaldırıp indirmezmişin.
ara ara özlermişin.
arkadaşın/dostun olurmuş.
onu öylece severmişin..
kalbinin en şefkatli yerine yerleştirirmişin..
anlaşırmışın.
uzatmazmışın.
dengelermiş.
tüketmezmişin.
o bilirmiş.
sevmeleri de.
gitmeleri de.
dost bilirmişin.
kendini öyle gösterir de.
öylece severmişin.
şansı açık olsun.
hep yanındaymış.
mutlu olmak hakkıymış.
hakkı da.
güneşler açsın yolunda..
yıldızlar da aydınlatsın o yolları ama geceleri.
unutmaz o sevmeleri.

p.s. bi anda çıkıverdi, kimse benle felsefe yapmayınca böyle oluyo..
yarınki sunum yüzünden bunlar. biliyorum.

s*

2 Ocak 2011 Pazar

2o11*


hoşgeldinonbir.
aşçı olmaya karar verdim.