evet 2o1o'un ilk saatleri.
deli diilim.
karşıdan eve dönerken hissetiklerimi paylaşmak istedim.
hava ılık ve daha tam açmamışken.
acaba sabah 7'de çevirme olur mu sorularıyla boğuşurken cıktım yola.
tam bi 2oo9'dan kalmaydım çünkü.
köprüden geçerken yaptığım cd'de MJ'in 'will you be there' şarkısı çalmaya basladı.
rüzgar eserken havadaki o renkler.
ve bu şarkı.
bu şarkı cünkü girişinde yavaşça başlıyo;
nı nınınını nınınınıı nınııı nı nıııııı......
hımmmmmmmmm nınınınını hımmmmmmmmmmm hımmm hımmm hıımmmm...
o ilk saniyelerde sesini açıyorum hep.
nasıl bi gazdır.
hani bu kahramanlık şarkıları dediğimiz şarkılardan belki ondan.
ya da dediğim de diyebiliriz.
neyse ..
sonuç olarak hala tam alkolü atamamışken;
bu sabah..
bu hava..
bu şarkı da yanında..
çok hosuma gitti.
kendime inanamadım ama hafifçe gözlerim sulandı huzurdan.
e oluyo bazen.
hayat BBG diil ki her an videoya çekilesin.
anca böle anlatıyosun..
o kadar.
geriye okuyanın gözünde canlandırması kalıyo.
kolay gelsin.
bu sene hepinize iyi gelsin*
s*
31 Aralık 2009 Perşembe
12 Aralık 2009 Cumartesi
Les sirènes du port d'Alexandrie*
bu aksam cok eğlendim.
bu cümleyle baslamak biraz ezik geldi biraz ama olsun.
önce yemek yedik.
fransız mangalı diyebiliriz.
raclette diyo onlar.
üste etleri koyuyosun alta da garnitürleri kaşarla beraber.
baya bi tıkındıktan sonra.
martini-limonçellolarımızı hazırladı italyan dostlarımız.
sonra tv karşısına geçtik.
la bataille des chorals vardı.
korolar savaşıyor diye çevirebiliriz.
bizde de yapmışlardı bu formatı.
cıkan bütün sarkıları ve sarkıcıları tanıyor olmam
odadaki herkes şaşkına çevirdi.
açıkçası bende baya şaşırdım kendime.
dany brillant amel bent falan vardı.
hepsini bildim ve ezbere söledim.
ingilizce ve fransızca konusmamdan sonra
bi de bu şarkıları sölemem o kadar garip geldi ki insanlara.
bir türk olarak kendimle gurur duymadım desem yalan olur.
sonracııııııma.
nargile içmeye gittik
beni expert zanneden arkadaslarım nasıl içildğini öğretmemi istediler
bende narsistim ya
anlat da anlat
sana çok bomba bi şeymiş gibi =)
sonra bi bara geçtik.
kop kop.
dj'den Claude François'dan Alexandrie Alexandra adlı yepyeni güzide parçayı istedim.
ve bağırarak söyledik Emma ve Lucy'le.
bayılıyorum bizim kızlara.
sense of humour'larına falan.
simdi eve geldim.
saat 4 bucuk.
açıkçası cok güzel bi geceydi diyebilirim.
dolu ..
ve baya fransız..
maintenant c'est le temps de dormir =)
dormiration da diyebiliriz.
serena's creative french dictionary'den alınma bir sözle.
iyi geceler dostlarım.
s*
bu cümleyle baslamak biraz ezik geldi biraz ama olsun.
önce yemek yedik.
fransız mangalı diyebiliriz.
raclette diyo onlar.
üste etleri koyuyosun alta da garnitürleri kaşarla beraber.
baya bi tıkındıktan sonra.
martini-limonçellolarımızı hazırladı italyan dostlarımız.
sonra tv karşısına geçtik.
la bataille des chorals vardı.
korolar savaşıyor diye çevirebiliriz.
bizde de yapmışlardı bu formatı.
cıkan bütün sarkıları ve sarkıcıları tanıyor olmam
odadaki herkes şaşkına çevirdi.
açıkçası bende baya şaşırdım kendime.
dany brillant amel bent falan vardı.
hepsini bildim ve ezbere söledim.
ingilizce ve fransızca konusmamdan sonra
bi de bu şarkıları sölemem o kadar garip geldi ki insanlara.
bir türk olarak kendimle gurur duymadım desem yalan olur.
sonracııııııma.
nargile içmeye gittik
beni expert zanneden arkadaslarım nasıl içildğini öğretmemi istediler
bende narsistim ya
anlat da anlat
sana çok bomba bi şeymiş gibi =)
sonra bi bara geçtik.
kop kop.
dj'den Claude François'dan Alexandrie Alexandra adlı yepyeni güzide parçayı istedim.
ve bağırarak söyledik Emma ve Lucy'le.
bayılıyorum bizim kızlara.
sense of humour'larına falan.
simdi eve geldim.
saat 4 bucuk.
açıkçası cok güzel bi geceydi diyebilirim.
dolu ..
ve baya fransız..
maintenant c'est le temps de dormir =)
dormiration da diyebiliriz.
serena's creative french dictionary'den alınma bir sözle.
iyi geceler dostlarım.
s*
5 Aralık 2009 Cumartesi
4 days being parisienne and now proud to be nancienne*
evet su an paris'ten döndüm.
paris inanılmazdı mükemmeldi deli manyaktı.
ama nancy bi başka.
bunu trenden inince anlıyorum.
her nerden dönersem döniyim..
nancy bi başka.
gara ayak bastığım o ilk saniye içimi bi huzur kaplıyo..
insanların alışkanlığı olsa gerek.
alışıyoruz ya her şeye.
buralı hissetmeye başladım kendimi.
önceleri reddediyodum ama şimdi o kadar seviyorum ki.
YES
it was good being parisienne but i feel the privilege of being nancienne.
s*
paris inanılmazdı mükemmeldi deli manyaktı.
ama nancy bi başka.
bunu trenden inince anlıyorum.
her nerden dönersem döniyim..
nancy bi başka.
gara ayak bastığım o ilk saniye içimi bi huzur kaplıyo..
insanların alışkanlığı olsa gerek.
alışıyoruz ya her şeye.
buralı hissetmeye başladım kendimi.
önceleri reddediyodum ama şimdi o kadar seviyorum ki.
YES
it was good being parisienne but i feel the privilege of being nancienne.
s*
3 Aralık 2009 Perşembe
ohio'nun oralardanım*
paris 2. gün:
demin kapının önünde çok cici bi amerikalıyla tanıştım.
kendisi fransızca konuşabilen nadir amerikalılardan sanki.
çok şirin bi şekilde grammaire hatası yapmamaya çalışarak
konuşmaya çalıştı benle.
konuştu da.
ona grameri düşünmemesini ve içinden geldii gbii konuşması gerektiğini söyledim.
yoksa insan akıcı konusamaz ve hep hata yapmamak için uğraşır.
bu dili yavaşlatır.
çirkinleştirir.
daha sonra uykusu geldiği için yuları çıkan dostumuz.
2 dakika sonra kendi doldurduğu bi CD'yi vermek için geri geldi.
'je veux vous donner cd CD' diyerek.
bende bana vous demesine gerek olmadığını ve çok sevindiğimi söyledim.
ne kadar güzel ya.
sadece kapının önünde meraba dediğin biriyle tanışmak.
biriyle değil aslında birçoğuyla.
işte bu yüzden utanmamazlığı seviyorum.
herkesle konuşucaksın.
herkesle iletişim kurucaksın.
hayat renkleniyo işte böle bi anda.
teşekkürler amerikalı dostum.
mutlu ettin beni.
s*
demin kapının önünde çok cici bi amerikalıyla tanıştım.
kendisi fransızca konuşabilen nadir amerikalılardan sanki.
çok şirin bi şekilde grammaire hatası yapmamaya çalışarak
konuşmaya çalıştı benle.
konuştu da.
ona grameri düşünmemesini ve içinden geldii gbii konuşması gerektiğini söyledim.
yoksa insan akıcı konusamaz ve hep hata yapmamak için uğraşır.
bu dili yavaşlatır.
çirkinleştirir.
daha sonra uykusu geldiği için yuları çıkan dostumuz.
2 dakika sonra kendi doldurduğu bi CD'yi vermek için geri geldi.
'je veux vous donner cd CD' diyerek.
bende bana vous demesine gerek olmadığını ve çok sevindiğimi söyledim.
ne kadar güzel ya.
sadece kapının önünde meraba dediğin biriyle tanışmak.
biriyle değil aslında birçoğuyla.
işte bu yüzden utanmamazlığı seviyorum.
herkesle konuşucaksın.
herkesle iletişim kurucaksın.
hayat renkleniyo işte böle bi anda.
teşekkürler amerikalı dostum.
mutlu ettin beni.
s*
2 Aralık 2009 Çarşamba
la retrouvailles*
8 sene.
daha evel de yazdım.
8 sene evel sadece 1 hafta fransızca konuşuyo diye arkadaş olduğum insan.
8 sene sonra 3 gün geçirdik.
ben bu kadar eğlendiğimi daha hatırlamıyorum.
aynı şeylere gülmek,
aynı şeyleri anlamak,
birlikteyken pot kırmamak.
nasıl olabilir ki ?
gerçekten inanamadım.
çok çok yazmak istiyorum.
şimdilik fotraflar her şeyi anlatıyo.
flu olamicak kadar güzel.
özledim.
daha 1 gün oldu.
olsun.
s*
daha evel de yazdım.
8 sene evel sadece 1 hafta fransızca konuşuyo diye arkadaş olduğum insan.
8 sene sonra 3 gün geçirdik.
ben bu kadar eğlendiğimi daha hatırlamıyorum.
aynı şeylere gülmek,
aynı şeyleri anlamak,
birlikteyken pot kırmamak.
nasıl olabilir ki ?
gerçekten inanamadım.
çok çok yazmak istiyorum.
şimdilik fotraflar her şeyi anlatıyo.
flu olamicak kadar güzel.
özledim.
daha 1 gün oldu.
olsun.
s*
26 Kasım 2009 Perşembe
8 yıl. koskoca 8 yıl. *
kocaman 8 sene.
evet inanamıyorum halen.
8 senede insan değişir mi ?
tanır mıyım ?
ama ikimizinde belirli tipleri olduğundan pek değiştiğini sanmıyorum.
daha dame de sion'a ilk başladığım sene.
preparatoire bitti.
yazın adaya gittim.
yazın ortalarına doğru sokakta fransızca konuşan sarışın
cici bir çocuk gördüm.
kaçar mı
hemen bonjour diye gittim yanına minicik fransızcamla
heycanlıyım tabi 1 sene öğrendim
bakalım konuşabiliyo muydum.
cok nazikti gerçekten.
bütün bi hafta boyunca sohbet muhabbet
ingilizce,fransızca,body language
o zamanlar cok ingilizcesi yoktu
şimdi sular seller gibi mail yazıyo =)
o bütün hafta boyunca herkesle tanıştı
erkeklerle maç yaptı.
bizimle nargile içti.
tam bi ada tayfası şeklinde yaşadı.
amcamlarla bile tanışmıştı =)
gideceği gece herkes üzgündü.
adreslerimizi aldık birbirimizin.
penfriend olucaktık.
ilk mektup 1 ay sonra geldi.
ben de ona yazdım.
ama yazık.
adres kesin diildi.
gitmedi.
bi daha denedim bi daha denedim.
yaşadığı yerin belediyesine kadar buldum mail attım.
ama onun adresini bulamadım.
2. mektup 3. mektup derken..
her gittiği yerden kartlar mektuplar yolladı.
3 4 sene sonra ise aklıma başka bi fikir geldi.
adını ve soyadını 38408340834038 farklı şekilde
394830840384 farklı maile uyguladım
ve hepsine mail attım.
şansa bakın 1 tanesi tuttu.
cok eğlenceli bi şekilde cevabı geldi.
evet artık yazmıyoduk.
mailleşebiliyoduk.
ben fransızca yazıyodum.
o ingilizce cevap veriyodu.
e herkesin geliştirmesi gereken bi dili var..
şimdi 8 sene sonra 2009 da
ben fransa'da erasmus yaparken..
buluşmadığımız takdirde gerçekten dommage olucağını konuştuk.
evet cok sevgili isviçreli dostum haftaya beni ziyarete geliyo.
gerçekten garip 8 sene sonra..
o kadar zaman geçtikten sonra.
bakalım tanıyabilicek miyim..
görücez.. =)
s*
evet inanamıyorum halen.
8 senede insan değişir mi ?
tanır mıyım ?
ama ikimizinde belirli tipleri olduğundan pek değiştiğini sanmıyorum.
daha dame de sion'a ilk başladığım sene.
preparatoire bitti.
yazın adaya gittim.
yazın ortalarına doğru sokakta fransızca konuşan sarışın
cici bir çocuk gördüm.
kaçar mı
hemen bonjour diye gittim yanına minicik fransızcamla
heycanlıyım tabi 1 sene öğrendim
bakalım konuşabiliyo muydum.
cok nazikti gerçekten.
bütün bi hafta boyunca sohbet muhabbet
ingilizce,fransızca,body language
o zamanlar cok ingilizcesi yoktu
şimdi sular seller gibi mail yazıyo =)
o bütün hafta boyunca herkesle tanıştı
erkeklerle maç yaptı.
bizimle nargile içti.
tam bi ada tayfası şeklinde yaşadı.
amcamlarla bile tanışmıştı =)
gideceği gece herkes üzgündü.
adreslerimizi aldık birbirimizin.
penfriend olucaktık.
ilk mektup 1 ay sonra geldi.
ben de ona yazdım.
ama yazık.
adres kesin diildi.
gitmedi.
bi daha denedim bi daha denedim.
yaşadığı yerin belediyesine kadar buldum mail attım.
ama onun adresini bulamadım.
2. mektup 3. mektup derken..
her gittiği yerden kartlar mektuplar yolladı.
3 4 sene sonra ise aklıma başka bi fikir geldi.
adını ve soyadını 38408340834038 farklı şekilde
394830840384 farklı maile uyguladım
ve hepsine mail attım.
şansa bakın 1 tanesi tuttu.
cok eğlenceli bi şekilde cevabı geldi.
evet artık yazmıyoduk.
mailleşebiliyoduk.
ben fransızca yazıyodum.
o ingilizce cevap veriyodu.
e herkesin geliştirmesi gereken bi dili var..
şimdi 8 sene sonra 2009 da
ben fransa'da erasmus yaparken..
buluşmadığımız takdirde gerçekten dommage olucağını konuştuk.
evet cok sevgili isviçreli dostum haftaya beni ziyarete geliyo.
gerçekten garip 8 sene sonra..
o kadar zaman geçtikten sonra.
bakalım tanıyabilicek miyim..
görücez.. =)
s*
11 Kasım 2009 Çarşamba
Dans son petit monde*
evet uzandım biraz.
fizy'de med cezir 'i açıp.
ama ceza'nın diil.
levent yüksel'inki.
çok güzel bi şarkı.
rahatlatıyo.
amerikalı teenagerlar gibi oldum biraz.
ışıklar kapalı.
sadece dışardan gelen hafif akşamüstü hafif gece karışımı hava var.
sonra burnumun tıkandığını hissedip
spreyimi ararken ışık açtım.
PUF.
bütün ambiyans yokoldu bi anda.
kapatınca geri gelicek mi diye düşünürken.
VUİYT.
skype'tan mesaj geldi.
noldu ?
gerçek hayata döndüm bi anda.
dün akşam burdaki ispanyol arkadaşlarımdan biri
durdu ve şöyle dedi
'Vous savez pourquoi j'adore Serena ?'
'Parce qu'elle vis dans son petit monde'
'C'est pas facile de la comprendre.'
'Mais j'aime d'essayer'
teşekkür ederim.
burda da bu izlenimi yarattım ya.
Teşekkürler Dani.
Gracias.
s*
fizy'de med cezir 'i açıp.
ama ceza'nın diil.
levent yüksel'inki.
çok güzel bi şarkı.
rahatlatıyo.
amerikalı teenagerlar gibi oldum biraz.
ışıklar kapalı.
sadece dışardan gelen hafif akşamüstü hafif gece karışımı hava var.
sonra burnumun tıkandığını hissedip
spreyimi ararken ışık açtım.
PUF.
bütün ambiyans yokoldu bi anda.
kapatınca geri gelicek mi diye düşünürken.
VUİYT.
skype'tan mesaj geldi.
noldu ?
gerçek hayata döndüm bi anda.
dün akşam burdaki ispanyol arkadaşlarımdan biri
durdu ve şöyle dedi
'Vous savez pourquoi j'adore Serena ?'
'Parce qu'elle vis dans son petit monde'
'C'est pas facile de la comprendre.'
'Mais j'aime d'essayer'
teşekkür ederim.
burda da bu izlenimi yarattım ya.
Teşekkürler Dani.
Gracias.
s*
6 feet aşağısı*
senelerdir arkadaşlarım söylüyodu.
izle şu six feet under'ı tam sana göre bayılıcaksın diye.
burda başladım izlemeye.
(diziizle.com'a teşekkür ediyorum)
o kadar hoşuma gidiyo ki.
evden cıkmıyorum diziyi seyrediyorum.
ilişkilere bayılıyorum.
yumuşak huylu david'e , kimsenin anlayamadığı ruth'a..
kendini bi şey zanneden brenda'ya..
gerçekten çok yakışıklı olan nate'e..
bi de billy'e bayılıyorum.
ama en çok claire'i seviyorum.
neden bilmem.
saçlarından mı bakışlarından mı ne identification yapmadan duramıyorum.
2. sezonun sonlarına doğru billy'le olan konuşmaları..
çok güzel.
o kızı çok seviyorum.
17 yaşında , küçük ama tam ben gibi sanki biraz azıcık.
billy'nin ona bakışı.
kendini tanıyıp , zarar verebiliceğini bildiği için dokunmayışı..
aralarındakini izlerken bazen tüylerim diken diken oluyo..
çok yazmak istiyodum ama pause a basıp koridora cıkınca yazıcaklarımı unuttum.
açıkçası burda odadan çıkıp tolete gitmek ayrı bi çaba gerektiriyo.
yüksek efor.
tabi yapmak lazım.
bugün çamaşır yıkamam lazım.
ama çamaşır suyumun kokusunu sevmiyorum.
yapıcak bişey yok..
yıkansın da gerisi önemsiz.
Fransa'da tatil bugün.
1.dünya savaşı'nın bitişiymiş.
ironiye bak sen..
bugün bayram demek ki..
ama ben erken kalkmadım.
s*
izle şu six feet under'ı tam sana göre bayılıcaksın diye.
burda başladım izlemeye.
(diziizle.com'a teşekkür ediyorum)
o kadar hoşuma gidiyo ki.
evden cıkmıyorum diziyi seyrediyorum.
ilişkilere bayılıyorum.
yumuşak huylu david'e , kimsenin anlayamadığı ruth'a..
kendini bi şey zanneden brenda'ya..
gerçekten çok yakışıklı olan nate'e..
bi de billy'e bayılıyorum.
ama en çok claire'i seviyorum.
neden bilmem.
saçlarından mı bakışlarından mı ne identification yapmadan duramıyorum.
2. sezonun sonlarına doğru billy'le olan konuşmaları..
çok güzel.
o kızı çok seviyorum.
17 yaşında , küçük ama tam ben gibi sanki biraz azıcık.
billy'nin ona bakışı.
kendini tanıyıp , zarar verebiliceğini bildiği için dokunmayışı..
aralarındakini izlerken bazen tüylerim diken diken oluyo..
çok yazmak istiyodum ama pause a basıp koridora cıkınca yazıcaklarımı unuttum.
açıkçası burda odadan çıkıp tolete gitmek ayrı bi çaba gerektiriyo.
yüksek efor.
tabi yapmak lazım.
bugün çamaşır yıkamam lazım.
ama çamaşır suyumun kokusunu sevmiyorum.
yapıcak bişey yok..
yıkansın da gerisi önemsiz.
Fransa'da tatil bugün.
1.dünya savaşı'nın bitişiymiş.
ironiye bak sen..
bugün bayram demek ki..
ama ben erken kalkmadım.
s*
10 Kasım 2009 Salı
sus.
gerek yok.
evet ki hayatında yaşadığın sayılı mutlu anlar
bu zaman dilimine sıkışmışlar.
evet anlatmak istiyosun.
cünkü sölicek başka bi şeyin yok.
nolurdu kalsaydı tavan arasında.
nolurdu..
orda.. burda...
çok mutluydun.
çok eğleniyodun.
berabercene bozduk.
tek başına diil.
beraberce bozdunuz.
simdi.
smdi mi ?
içinizden
gözlerim kapanıyo devam edeicemi
gerek yok.
evet ki hayatında yaşadığın sayılı mutlu anlar
bu zaman dilimine sıkışmışlar.
evet anlatmak istiyosun.
cünkü sölicek başka bi şeyin yok.
nolurdu kalsaydı tavan arasında.
nolurdu..
orda.. burda...
çok mutluydun.
çok eğleniyodun.
berabercene bozduk.
tek başına diil.
beraberce bozdunuz.
simdi.
smdi mi ?
içinizden
gözlerim kapanıyo devam edeicemi
6 Kasım 2009 Cuma
Lamor (la mort - l'amor d'une gomme) *
böyle bazen anlıyosun karşındakini
aslında seninle ne kadar eğlendiğini
yanında olmasan bile ne hissetiğini
biliyosun ya
o durumu baya seviyorum.
çünkü biliyorum.
keşke 'burda olsaydı' dediğini
duyuyorum.
fiziksel bi duyma değil.
karşındakini tanımandan ileri gelen.
uzun zaman geçti derken
bu satırlar teker teker ilerlerken
sabahki derste
fransızca metin yazarlığı.
konu: bir silginin ölümü
La mort d'une gomme
ya da L'amor d'une gomme.
metin yazarlığı bu
istediğini yapabilirsin.
yaratıcılığın sınırlarını zorlayabilirsin.
dedim ki.
-dünya bir daha hiç bu kadar temiz olmayacak..
neden ?
silgi aşkına.
bir silginin ölümü yüzünden.
tabi gel de bunları fransızca anlat.
umarım anlar sevgili hocam.
anlamicaktır.
tıpkı geçenlerde derse 15 dakika geç kalıp
t-shirtümü ters giydiğimi exposé'me baslamadan 2 dakika evvel
farkeden fransız arkadaşlarımın tolete gitmem için hocayı oyalamalarında olduğu gibi.
demek istediğini anlatamamak bazen
dil çok önemli.
bir dilde eğer duygularını ifade edebiliyorsan ilerlemişsin demektir.
o dili konuşuyosun demektir.
dil konusmak 'yemek,içmek,doyum' gibi duyguları giderebilmek değildir.
dil konuşmak
duygularını ifade edebilmektir.
sonuç:
her ne olursa olsun.
her ne geçerse geçsin.
done is done.
yaşandılar.
bittiler.
asla silinmicekler.
çünkü silgi zaten öldü.
artık silemez.
A+
s*
aslında seninle ne kadar eğlendiğini
yanında olmasan bile ne hissetiğini
biliyosun ya
o durumu baya seviyorum.
çünkü biliyorum.
keşke 'burda olsaydı' dediğini
duyuyorum.
fiziksel bi duyma değil.
karşındakini tanımandan ileri gelen.
uzun zaman geçti derken
bu satırlar teker teker ilerlerken
sabahki derste
fransızca metin yazarlığı.
konu: bir silginin ölümü
La mort d'une gomme
ya da L'amor d'une gomme.
metin yazarlığı bu
istediğini yapabilirsin.
yaratıcılığın sınırlarını zorlayabilirsin.
dedim ki.
-dünya bir daha hiç bu kadar temiz olmayacak..
neden ?
silgi aşkına.
bir silginin ölümü yüzünden.
tabi gel de bunları fransızca anlat.
umarım anlar sevgili hocam.
anlamicaktır.
tıpkı geçenlerde derse 15 dakika geç kalıp
t-shirtümü ters giydiğimi exposé'me baslamadan 2 dakika evvel
farkeden fransız arkadaşlarımın tolete gitmem için hocayı oyalamalarında olduğu gibi.
demek istediğini anlatamamak bazen
dil çok önemli.
bir dilde eğer duygularını ifade edebiliyorsan ilerlemişsin demektir.
o dili konuşuyosun demektir.
dil konusmak 'yemek,içmek,doyum' gibi duyguları giderebilmek değildir.
dil konuşmak
duygularını ifade edebilmektir.
sonuç:
her ne olursa olsun.
her ne geçerse geçsin.
done is done.
yaşandılar.
bittiler.
asla silinmicekler.
çünkü silgi zaten öldü.
artık silemez.
A+
s*
3 Kasım 2009 Salı
A+*
kafamın bozulduğu
canımın sıkıldığı zamanlar için kendime yeni bir yöntem buldum.
olayları farklı hayal ediyorm.
düşünüyorum
kendime söylüyorum
ve anlatıyorum
ay çok zevkli.
kendimi kandırmıyorum hayır.
sadece öyleymiş gibi düşünüp süreci uzatıyorum.
hafiflemesiiçin.
şimdi markete gitmem gerek.
A+
s*
canımın sıkıldığı zamanlar için kendime yeni bir yöntem buldum.
olayları farklı hayal ediyorm.
düşünüyorum
kendime söylüyorum
ve anlatıyorum
ay çok zevkli.
kendimi kandırmıyorum hayır.
sadece öyleymiş gibi düşünüp süreci uzatıyorum.
hafiflemesiiçin.
şimdi markete gitmem gerek.
A+
s*
1 Kasım 2009 Pazar
24 Ekim 2009 Cumartesi
seni özlediğini söyledi*
ne ?
seni özlediğini söyledi
ne ?
seni özlediğini söyledi
ne ?
büyük şoklar.
sevinç.
her şey karışık.
açıklayamama.
hafif bi acıma.
sonrasında gelen umursamazlık.
umursamazlığın yarattığı rahatlık hissi.
aynı zamanda sıkıntı.
tekrar tekrar okursun.
seni özlediğini söylemiş.
inanabiliyo musun ?
bilinçaltının bilinçüstünü ziyareti bu olsa gerek.
zaten bilmiyo muyduk titanik'in batıcağını ?
Alf'in kahverengi olduğunu ?
nutella'dan başka mükemmel pate a tartiner olmadığını.
ama bunu bilmiyoduk.
seni özlediğini bilmiyoduk.
fala inanmam diyenlere şöyle bi bakarım.
onlar da kesin benim gibidirler de göstermiyolardır.
fala inanırız biz.
ama inanmaktan korkucağımız için baktırmayız.
ya kötü bişey derse ?
ya canımı sıkarsa ?
ama seni özlediğini söylemesi.
işte onun gibisi var mı.
beklemediğin anda.
bir anda.
özlemiş seni.
uçuyordu havalarda.
s*
seni özlediğini söyledi
ne ?
seni özlediğini söyledi
ne ?
büyük şoklar.
sevinç.
her şey karışık.
açıklayamama.
hafif bi acıma.
sonrasında gelen umursamazlık.
umursamazlığın yarattığı rahatlık hissi.
aynı zamanda sıkıntı.
tekrar tekrar okursun.
seni özlediğini söylemiş.
inanabiliyo musun ?
bilinçaltının bilinçüstünü ziyareti bu olsa gerek.
zaten bilmiyo muyduk titanik'in batıcağını ?
Alf'in kahverengi olduğunu ?
nutella'dan başka mükemmel pate a tartiner olmadığını.
ama bunu bilmiyoduk.
seni özlediğini bilmiyoduk.
fala inanmam diyenlere şöyle bi bakarım.
onlar da kesin benim gibidirler de göstermiyolardır.
fala inanırız biz.
ama inanmaktan korkucağımız için baktırmayız.
ya kötü bişey derse ?
ya canımı sıkarsa ?
ama seni özlediğini söylemesi.
işte onun gibisi var mı.
beklemediğin anda.
bir anda.
özlemiş seni.
uçuyordu havalarda.
s*
22 Ekim 2009 Perşembe
intercultural relationships*
o kadar çok şey biriktirdim ki yazıcak bazen unutuyorum da.
ama şunu anlatmam gerek.
geçen gün dersteyiz.
hocamız tahtaya bir yuvarlak çizdi.
bölümlere ayırdı.
sonra bölümlerin yüzdelerini yazdı.
biz buna ne deriz?
pie graphic ya da pasta grafiği falan.
fransızlar CAMAMBERT (bir peynir türü) grafiği diyolar.
hoca bunu dediği an tepinerek gülmeye başladm.
tabi normal olarak açıklama beklediler benden.
bende onlara:
Mais madame vous etes tres française!!!! dedim.
tamam peyniri ünlü fransızların ama bu kadar olmaz.
çok teşekkür ederim.
camambert grafiğini de öğrendim ya.
---
bugün de hademe bayanlarla sohbet ediyodum.
baktım crocs giyiyolar.
dedim size elektrik çarpıyo mu kapı kollarına dokununca?
biz alıştık kızım dediler..
ama kapı koluna bi fular bağlarsan elektrik çarpmaz dediler.
mantıklı tabi.
fularımı bağladım.
sabahları rahatlıkla tolete gidiyorum =)
to be continued...
s*
ama şunu anlatmam gerek.
geçen gün dersteyiz.
hocamız tahtaya bir yuvarlak çizdi.
bölümlere ayırdı.
sonra bölümlerin yüzdelerini yazdı.
biz buna ne deriz?
pie graphic ya da pasta grafiği falan.
fransızlar CAMAMBERT (bir peynir türü) grafiği diyolar.
hoca bunu dediği an tepinerek gülmeye başladm.
tabi normal olarak açıklama beklediler benden.
bende onlara:
Mais madame vous etes tres française!!!! dedim.
tamam peyniri ünlü fransızların ama bu kadar olmaz.
çok teşekkür ederim.
camambert grafiğini de öğrendim ya.
---
bugün de hademe bayanlarla sohbet ediyodum.
baktım crocs giyiyolar.
dedim size elektrik çarpıyo mu kapı kollarına dokununca?
biz alıştık kızım dediler..
ama kapı koluna bi fular bağlarsan elektrik çarpmaz dediler.
mantıklı tabi.
fularımı bağladım.
sabahları rahatlıkla tolete gidiyorum =)
to be continued...
s*
11 Ekim 2009 Pazar
entourage*
her entourage izlediğimde çok garip şeyler hissediyorum
inanılmaz güzel bi dostlukları var
ve gerçekten kendimi orda hissediyorum.
kendi dostlarımı özlüyorum.
özlemem fransa da olduğum için olsa da.
normalde de sahip olduklarımızın farkına varmamı sağlıyo
evet 20 dakikalık HBO dizisi sayesinde oluyo.
vince, E, Drama ve Turtle gerçekten bana benim sahip olduklarımı hatırlatıyo..
hoşuma gidiyo.
elimde soda şişesindeki biramı içerken
entourage beni başka diyarlara götürüyo..
kızlar,
sizi seviyorum.
ne halt ederseniz edin.
sizi çok seviyorum.
s*
inanılmaz güzel bi dostlukları var
ve gerçekten kendimi orda hissediyorum.
kendi dostlarımı özlüyorum.
özlemem fransa da olduğum için olsa da.
normalde de sahip olduklarımızın farkına varmamı sağlıyo
evet 20 dakikalık HBO dizisi sayesinde oluyo.
vince, E, Drama ve Turtle gerçekten bana benim sahip olduklarımı hatırlatıyo..
hoşuma gidiyo.
elimde soda şişesindeki biramı içerken
entourage beni başka diyarlara götürüyo..
kızlar,
sizi seviyorum.
ne halt ederseniz edin.
sizi çok seviyorum.
s*
10 Ekim 2009 Cumartesi
la différence d'entertainment*
evet kocaman bi fark var.
fransız eğlence anlayışıyla
benim kendi eğlence anlayışım arasında ÇOOK BÜYÜK Bİ FARK VAR.
eğlenmeyi bilmiyolar demek istemiyorum.
ama hayır yani.
bu farklılık zaman zaman canımı çok sıkıyo gerçekten.
ama zaman zaman öyle güzel oluyo ki =)
paylaşiyim dedim.
s*
fransız eğlence anlayışıyla
benim kendi eğlence anlayışım arasında ÇOOK BÜYÜK Bİ FARK VAR.
eğlenmeyi bilmiyolar demek istemiyorum.
ama hayır yani.
bu farklılık zaman zaman canımı çok sıkıyo gerçekten.
ama zaman zaman öyle güzel oluyo ki =)
paylaşiyim dedim.
s*
7 Ekim 2009 Çarşamba
dışavurum no:439840340734*
süper paranoyak,
şizofren,
deli manyak,
stalky,
çatlak kişiliğim bir yana.
diğer her sey bir yana.
megolomanlığım tuttu.
ay daha ne kadar devam edicek yani.
durul durul hop ilgi çukuruna atlamaya çalış.
ilgiyi aldın evet ama görmüyosun.
işine yaricak mı ?
öf.
baydın,
baydım,
vallahi baydılar..
bye.
s*
şizofren,
deli manyak,
stalky,
çatlak kişiliğim bir yana.
diğer her sey bir yana.
megolomanlığım tuttu.
ay daha ne kadar devam edicek yani.
durul durul hop ilgi çukuruna atlamaya çalış.
ilgiyi aldın evet ama görmüyosun.
işine yaricak mı ?
öf.
baydın,
baydım,
vallahi baydılar..
bye.
s*
5 Ekim 2009 Pazartesi
özledim hafiften.*

internetim bağlanmadığı zamanlarda.
şu koca Fransa'da.
seneler evel çekilmiş ama hatırlamadığım videoları buluyorum.
bilgisayarda.
o kadar komikler ki.
her izlediğimde gerçekten ağlıyorum bi parça.
bu kadar duygusallık iyi diil.
özlemeyle çılgına dönmek arasındaki ince çizgiyi taşırmamam gerekiyo.
demin izledim.
aliş'in kimseye göstermemi istemediği dansını..
sinem'le idil'in seneler evelki hallerini..
mendiyle rositanın duman konserinde beklenmedik şekilde kopuşunu..
meral'le cemrenaz'ın çıldırma saatlerini..
annemin çılgınlıklarını..
allie'nin dilini deldirmesini..
rosita'nın taklitlerini..
sinem'in taklitlerini..
melis'in komikliklerini..
emir'in piano çalıp fransızca konuşmaya çalışmasını..
asım'ın türlü deliliklerini..
serge'in taklit bombardmanlarını..
elif,sinem,meral,idil,melis,duygu,cemrenaz'ı..
NDS'deki manyakları..
açıkçası..
hayatımın boşluktan ibaret olmadığını gösteren..
aksine 'PARDON BURASI DOLMUŞ' geyiğini hatırlatan her şeyi severek izliyorum.
üzgünüm..
dolu dolu seneler geçirmişim..
teşekkür ederim Yukardaki.
miss you all.
s*
4 Ekim 2009 Pazar
litrelik bardaklar*
evet oktoberfest yorgunuyum.
nedir öyle 1 litrelik bardaklar anacım.
iç iç bitmiyor.
neyse eğlendik biz de baya bi =)
seneye yolumuzu gözlerler heralde ordakiler.
sayemizde baya eğlendiler.
aslında bi mesaj bırakmak istiyorum.
ama gelmesi mi gerek önce?
sildim yedim bitirdim.
ha sonra süpürdüm.
tozlar kaldı birazcık.
üstü kapalı yazma sanatını ne zaman tam olarak öğrenicem ?
şu anda dersine girmediğim
notunu almadığım bir ödevi yapıyorum.
cok zekiyim galiba.
kendime inanamıyorum.
ara sıra özlüyorum.
ama üstünden geçen aylar beni durduruyo kimi zaman.
bakıyorum.
bazen rahatlıyorum.
kontrol altında olmasını seviyorum.
s*
nedir öyle 1 litrelik bardaklar anacım.
iç iç bitmiyor.
neyse eğlendik biz de baya bi =)
seneye yolumuzu gözlerler heralde ordakiler.
sayemizde baya eğlendiler.
aslında bi mesaj bırakmak istiyorum.
ama gelmesi mi gerek önce?
sildim yedim bitirdim.
ha sonra süpürdüm.
tozlar kaldı birazcık.
üstü kapalı yazma sanatını ne zaman tam olarak öğrenicem ?
şu anda dersine girmediğim
notunu almadığım bir ödevi yapıyorum.
cok zekiyim galiba.
kendime inanamıyorum.
ara sıra özlüyorum.
ama üstünden geçen aylar beni durduruyo kimi zaman.
bakıyorum.
bazen rahatlıyorum.
kontrol altında olmasını seviyorum.
s*
1 Ekim 2009 Perşembe
c'est la raison pour laquelle*
eskiden ne güzeldi durumu
evet eskiden ne güzeldi diyoruz hep
ama eski adı üstünde 'eski'
artık bitmiş
şimdi öyle diil.
sora diyoruz ki
ama bana böyle böyle demişti
e bunu da eskiden demedi mi ?
fikrini deiştirdi şimdi işte.
kimsenin lafına güvenmemek lazım
gerçekten
hepimiz böyleyiz ama bu karşımızdakilerin suçu diil sadece
bu bi suç diil zaten
kimse dediği her şeyi uygulamaz
uygulayamaz.
şimdi blogumu takip edenler bi olay yaşadım da bunları yazıyorum sanabilirler
ama korkmayın
sadece aşk-ı memnu izlerken adnan bey'in eskiyi düşündüğü sahneyi
gördükten sonra aklıma geldi.
evet bihter eskiden adnana karşı daha ilgiliydi cünkü o zamanlar behlül daha
meydanda yoktu.
c'Est pour ça qu'elle est comme ça.
özür dilerim bazen fransızcası geliyo.
tutmiyim diyorum kendimi ahahah =)
sonuç olarak
bu yazıyı tamamen alakasız bir şekilde
süper ingilizce hocam 'esra hoca'nın lafıyla bitirmek istiyorum.
**first love never dies , it kills.**
ayrıca şu anda somon yesem mi yemesem mi savaşı veriyorum kendi içimde
sonucu size yarın söyleyebilirim.
cünkü bugün , yarın eskide kalmış olacak.
öyle değil mi ?
s*
evet eskiden ne güzeldi diyoruz hep
ama eski adı üstünde 'eski'
artık bitmiş
şimdi öyle diil.
sora diyoruz ki
ama bana böyle böyle demişti
e bunu da eskiden demedi mi ?
fikrini deiştirdi şimdi işte.
kimsenin lafına güvenmemek lazım
gerçekten
hepimiz böyleyiz ama bu karşımızdakilerin suçu diil sadece
bu bi suç diil zaten
kimse dediği her şeyi uygulamaz
uygulayamaz.
şimdi blogumu takip edenler bi olay yaşadım da bunları yazıyorum sanabilirler
ama korkmayın
sadece aşk-ı memnu izlerken adnan bey'in eskiyi düşündüğü sahneyi
gördükten sonra aklıma geldi.
evet bihter eskiden adnana karşı daha ilgiliydi cünkü o zamanlar behlül daha
meydanda yoktu.
c'Est pour ça qu'elle est comme ça.
özür dilerim bazen fransızcası geliyo.
tutmiyim diyorum kendimi ahahah =)
sonuç olarak
bu yazıyı tamamen alakasız bir şekilde
süper ingilizce hocam 'esra hoca'nın lafıyla bitirmek istiyorum.
**first love never dies , it kills.**
ayrıca şu anda somon yesem mi yemesem mi savaşı veriyorum kendi içimde
sonucu size yarın söyleyebilirim.
cünkü bugün , yarın eskide kalmış olacak.
öyle değil mi ?
s*
29 Eylül 2009 Salı
OMG!!! ****
İ N A N A M I Y O R U M!
je ne crois pas!!!!
gerçekten inanılmaz.
bi kere daha inanılmaz dersem ben de inanmicam galiba.
hayattaki tesadüfler.
bi şeyi çok isteyince olması falan filan.
var anasını satiyim
var bunlar
secret ta var
karma da var
her sey var
inandığın zaman her sey var.
ÇOK MUTLU olduğumu sölemek istiyorum ama nazardan korkarım
bu yüzden
iyiyim rahatım diyerek geçiştiriyor
ve mutluluğumu sizlerle paylaşıyorum.
ne olduğunu sölemesem de mutlu olmama mutlu olan insanların arasında olmak beni gerçekten çok mutlu ediyor.
s*
je ne crois pas!!!!
gerçekten inanılmaz.
bi kere daha inanılmaz dersem ben de inanmicam galiba.
hayattaki tesadüfler.
bi şeyi çok isteyince olması falan filan.
var anasını satiyim
var bunlar
secret ta var
karma da var
her sey var
inandığın zaman her sey var.
ÇOK MUTLU olduğumu sölemek istiyorum ama nazardan korkarım
bu yüzden
iyiyim rahatım diyerek geçiştiriyor
ve mutluluğumu sizlerle paylaşıyorum.
ne olduğunu sölemesem de mutlu olmama mutlu olan insanların arasında olmak beni gerçekten çok mutlu ediyor.
s*
28 Eylül 2009 Pazartesi
skype kamerası*
insanın kendine olan saygısını yitirme durumu.
yaşamayın.
yaşamamaya bakın.
çok fena.
nerden cıktı su anda bilmiyorum ama
gerçekten tenceremi ve tek kabımı yıkamak istemiyorum.
gerçi yıkamam gerekiyo cünkü sabah konfleks yiyebilmem için
plastik kavanozumun temiz olması gerek.
ama domates soslu kaşarlı makarna yaptığımdan dolayı
yıkamak biraz sıkıntı veriyor.
gerçekten büyük ikilemler,üçlemler hatta yirmibeşlemlerdeyim.
ne yazık.
ama bu söylediklerimin insanın kendine olan saygısıyla hiç mi hiç ilgisi yok.
bugun cemrenaz bana zayıflamışsın dedi.
bu aralar herkes bunu söylüyo.
bende 'skype kamerasındandır' diyorum.
yoksa gerçekten zayıfladım mı ?
resmen beklemediğim bi anda olmuş.
hani mesaj gelsin diye bekleyince gelmez de
telefonu baska bi yere koyunca mesaj gelir ya
öyle bi şey.
tamam 3 haftadır burdayım
3 haftadır non stop yürüyorum.
zayıflamam normal.
okey bu bi mucize diil.
kabullendim.
iyi geceler =)
s*
yaşamayın.
yaşamamaya bakın.
çok fena.
nerden cıktı su anda bilmiyorum ama
gerçekten tenceremi ve tek kabımı yıkamak istemiyorum.
gerçi yıkamam gerekiyo cünkü sabah konfleks yiyebilmem için
plastik kavanozumun temiz olması gerek.
ama domates soslu kaşarlı makarna yaptığımdan dolayı
yıkamak biraz sıkıntı veriyor.
gerçekten büyük ikilemler,üçlemler hatta yirmibeşlemlerdeyim.
ne yazık.
ama bu söylediklerimin insanın kendine olan saygısıyla hiç mi hiç ilgisi yok.
bugun cemrenaz bana zayıflamışsın dedi.
bu aralar herkes bunu söylüyo.
bende 'skype kamerasındandır' diyorum.
yoksa gerçekten zayıfladım mı ?
resmen beklemediğim bi anda olmuş.
hani mesaj gelsin diye bekleyince gelmez de
telefonu baska bi yere koyunca mesaj gelir ya
öyle bi şey.
tamam 3 haftadır burdayım
3 haftadır non stop yürüyorum.
zayıflamam normal.
okey bu bi mucize diil.
kabullendim.
iyi geceler =)
s*
25 Eylül 2009 Cuma
jayjay*
bugün jay jay dinliyim dedim.
açtım media player'da.
bi baktım senelerdir anlamadığım
ya da dinleyip de takmadığım kısımların
ne olduğunu anlamaya başlamışım.
vay dedim serena
senin ingilizcen baya iyi oldu burda.
meğersem
But now all turns to grey, so farIt's oh so strangeWhen centimetres feels like milesSeconds like hoursNow it's true love has diedNo more roads left to try, far away
diyomuş adamcağız.
anlayınca da o kadar hoşuma gitti ki.
paylaşiyim dedim =)
s*
açtım media player'da.
bi baktım senelerdir anlamadığım
ya da dinleyip de takmadığım kısımların
ne olduğunu anlamaya başlamışım.
vay dedim serena
senin ingilizcen baya iyi oldu burda.
meğersem
But now all turns to grey, so farIt's oh so strangeWhen centimetres feels like milesSeconds like hoursNow it's true love has diedNo more roads left to try, far away
diyomuş adamcağız.
anlayınca da o kadar hoşuma gitti ki.
paylaşiyim dedim =)
s*
22 Eylül 2009 Salı
la nuit & teo
bu aksam bardan cıktım.
bisikletimi gardan aldım.
telefondan teomanı açtım.
burda gece bağırmak yasak diil ya.
pedal çevirirken de vargücümle bağırarak şarkı söylemenin
zevkine vardım.
cok güzeldi.
şimdi odama geldim.
1.45 euro'ya aldığım karamel&çukulatalı cornflakes'imi yiyorum.
neymiş ?
insan hareket ettiği sürece varmış.
neymiş ?
bağırmak insanı mutlu edermiş.
neymiş ?
aşk nedensiz sevmekmiş.
s*
bisikletimi gardan aldım.
telefondan teomanı açtım.
burda gece bağırmak yasak diil ya.
pedal çevirirken de vargücümle bağırarak şarkı söylemenin
zevkine vardım.
cok güzeldi.
şimdi odama geldim.
1.45 euro'ya aldığım karamel&çukulatalı cornflakes'imi yiyorum.
neymiş ?
insan hareket ettiği sürece varmış.
neymiş ?
bağırmak insanı mutlu edermiş.
neymiş ?
aşk nedensiz sevmekmiş.
s*
17 Eylül 2009 Perşembe
I (L) Nancy
umursamıyorum evet
unutuyorum cünkü
ama öyle bi yerleşmiş ki kafama
izin vermiyo
boş kaldığım an saldırıyo
atlıyo
'ben burdayım' diye çığlıklarla.
demin yazmam gerekiyo dedim
yazmazsam rahatlamicam
gece yarısı ayakta başka işim yok
sinirlenmek istiyorum
hayır
duraksıyorum
yanlızım burda zaman zaman
o zamanlarda da bunlar aklıma geldiği zaman
zaman yetmiyo sanki
atıyorum durmadan.
kızıyorum kendime sürekli
hadi serena saçmalama.
bundan sonra eve dönerken müzik alsam yanıma
aslında iyi olur
kafam tek bi yerde durur
ama sonra diyorum ki ara sıra bilinçüstümü ziyaret eden
bu sıkıntılar
hiç gelmezlerse gece uykumda bulurlar beni
işte onu sevmiyorum
kabuslarla baş edemiyorum.
gelsinler gerçi
ara sıra bulsunlar beni
10 dakika sendromumu yaşatsınlar
ama fazla uzun sürmesin.
düşünceler hapsolmasın,
sadece süreyi uzatmasın.
3. hafta
ne olursa olsun.
I (L) Nancy.
s*
unutuyorum cünkü
ama öyle bi yerleşmiş ki kafama
izin vermiyo
boş kaldığım an saldırıyo
atlıyo
'ben burdayım' diye çığlıklarla.
demin yazmam gerekiyo dedim
yazmazsam rahatlamicam
gece yarısı ayakta başka işim yok
sinirlenmek istiyorum
hayır
duraksıyorum
yanlızım burda zaman zaman
o zamanlarda da bunlar aklıma geldiği zaman
zaman yetmiyo sanki
atıyorum durmadan.
kızıyorum kendime sürekli
hadi serena saçmalama.
bundan sonra eve dönerken müzik alsam yanıma
aslında iyi olur
kafam tek bi yerde durur
ama sonra diyorum ki ara sıra bilinçüstümü ziyaret eden
bu sıkıntılar
hiç gelmezlerse gece uykumda bulurlar beni
işte onu sevmiyorum
kabuslarla baş edemiyorum.
gelsinler gerçi
ara sıra bulsunlar beni
10 dakika sendromumu yaşatsınlar
ama fazla uzun sürmesin.
düşünceler hapsolmasın,
sadece süreyi uzatmasın.
3. hafta
ne olursa olsun.
I (L) Nancy.
s*
9 Eylül 2009 Çarşamba
La chick française*
Fransa'dan sevgiler.
Şimdi baktım da baya uzun zaman olmuş yazmayalı.
ama anlatıcak o kadar çok şeyim var ki.
o yüzden buraya yazacaklarımı ileri zamanlara bırakıyorum.
A+
s*
Şimdi baktım da baya uzun zaman olmuş yazmayalı.
ama anlatıcak o kadar çok şeyim var ki.
o yüzden buraya yazacaklarımı ileri zamanlara bırakıyorum.
A+
s*
25 Ağustos 2009 Salı
yerim oni ironi*
ay bugün itfaiyenin önünden geçiyodum.
tabi ki yine düşündüm
acaba itfaiyeciler aralarında konuşurken;
'abi ya bugün de hiç iş yok'
mu diyolar ?
ya da mezar arabacıları veya taşçıları;
'abi ya işler kesat'
tarzı konuşmalar yapıyolar mıdır ?
tabi ki yine ironiden doğan gülme krizine girdim.
ama içimden =)
s*
tabi ki yine düşündüm
acaba itfaiyeciler aralarında konuşurken;
'abi ya bugün de hiç iş yok'
mu diyolar ?
ya da mezar arabacıları veya taşçıları;
'abi ya işler kesat'
tarzı konuşmalar yapıyolar mıdır ?
tabi ki yine ironiden doğan gülme krizine girdim.
ama içimden =)
s*
18 Ağustos 2009 Salı
sigara ft. the moment*
bazen bi anda bi istek geliyo böle insanın içinden
ama onu yapmaması gerek.
ne kadar yoğun olursa olsun durmayı düşünmek gerek
insan kendini tutabildiği zaman en güzel.
her zaman yazarım/söylerim.
serena 10 dakika sendromu diye.
eğer o isteğe 10 dakika hakim olabilirsek
gerisi cok rahat.
sigarayı bırakanlar gibi
eğer o kriz geldiğinde kendimizi tutabilirsek
sonrası o kadar iyi ki.
sonuç olarak
tutmak , tutabilmek.
insanın kendi yararına.
s*
ama onu yapmaması gerek.
ne kadar yoğun olursa olsun durmayı düşünmek gerek
insan kendini tutabildiği zaman en güzel.
her zaman yazarım/söylerim.
serena 10 dakika sendromu diye.
eğer o isteğe 10 dakika hakim olabilirsek
gerisi cok rahat.
sigarayı bırakanlar gibi
eğer o kriz geldiğinde kendimizi tutabilirsek
sonrası o kadar iyi ki.
sonuç olarak
tutmak , tutabilmek.
insanın kendi yararına.
s*
13 Ağustos 2009 Perşembe
düşünmekten yorulanlar klubü*
ellerim terlemiyo o kadar artık
düşünmekten yorulmak böyle bişi olsa gerek
yukarı bakıyorum
tavanlara
konan böceklere bakıyorum
gece ışığa gelen.
ne kadar zor hayatları
onları düşünüyorum.
yoruluyorum.
aklımda o kadar çok soru var ki.
yarısı cevaplanmış
diğer yarısını cevaplamaya çalışırken
yeni sorular üretiyorum.
ne kadar doğru..
ne kadar ileriye dönük.
cok hızlı bu hayat
cok..
yetişemiyorum bazen
yakalamak cok zor.
yaşananları bi kalemde silmek
sonra beyaz sayfa
hadi
yeni baştan başla..
bi koruma tutmak istiyorum kendime
her türlü korkuma karşı
haber versin bana.
yokum burda.
bedenen varım.
çoğu zaman.
düşünme sporu ..
detaylarr..
hayatı ne kadar güzelleştirsede..
düşünmekten yorulanlar klubü.
evet ben klubün asil üyesiyim.
s*
düşünmekten yorulmak böyle bişi olsa gerek
yukarı bakıyorum
tavanlara
konan böceklere bakıyorum
gece ışığa gelen.
ne kadar zor hayatları
onları düşünüyorum.
yoruluyorum.
aklımda o kadar çok soru var ki.
yarısı cevaplanmış
diğer yarısını cevaplamaya çalışırken
yeni sorular üretiyorum.
ne kadar doğru..
ne kadar ileriye dönük.
cok hızlı bu hayat
cok..
yetişemiyorum bazen
yakalamak cok zor.
yaşananları bi kalemde silmek
sonra beyaz sayfa
hadi
yeni baştan başla..
bi koruma tutmak istiyorum kendime
her türlü korkuma karşı
haber versin bana.
yokum burda.
bedenen varım.
çoğu zaman.
düşünme sporu ..
detaylarr..
hayatı ne kadar güzelleştirsede..
düşünmekten yorulanlar klubü.
evet ben klubün asil üyesiyim.
s*
12 Ağustos 2009 Çarşamba
yinternet*
ah bu ferahlık hiç bırakmasın peşimi.com/anasayfa/serenasezer/hadibakalım/gülegülegit/abbooooaaav.html
9 Ağustos 2009 Pazar
çimen*
evet bugünkü yazım aylardır bana bi blogu olduğunu söylemeyen.
ve buna dün karar veren dostum hakkında.
bizim ilginç bi ilişkimiz olduğu söylenebilir.
hatta baya ilginç ve grafiği de son zamanlarda sabit olsada
seneler boyunca yukarılı aşağılı bir yol izlemiştir.
bu dostumla yaklaşık 3 sene aynı sınıfta okuduk.
hazırlıkta tanışıyoduk.
lise 1 'in başında boşboğazlığım yüzünden kavga ettik.
lise 1 'in ortalarında ise pek sevmediğim fransızca öğretmenimin
hayatında yaptığı en iyi şey sayesinde dost olduk.
bizi yanyana oturttu.
ve lise 1 onun yanında geçti.
o zaman konusmaya başladık.
en başta utanıp sıkılsamda.
sonradan ortak yönlerimiz ve 'farklılıklarımız' olduğunu kabullendik.
ama en güzeli izin problemimiz olmadan sabahlara kadar beraber oturabilmemizdi.
gerek TGI fridays'i beraber kapatmak.
gerek birbirimizin evinde.
bizim kafamız uyuşan nadir kafalardan.
çok eğlenirdim onunla.
çünkü beni anlamak onun özel bir yeteneğidir.
pek anlatmama gerek yok olayları.
girişi verdiğimde çözer gerisini kendisi.
en karmaşık 'ergenlik' çağımızda beraberdik.
hep.
tartıştık.
çok tartıştık.
yanlış işler yaptık.
uzun süre konuşmadık.
ama başıma gelen bütün 'bok' larda yanımda ilk kendisini buldum.
neden ?
açık görüşlü.
neden ?
çözüm üreten.
neden ?
çılgınlıktan korkmayan olduğundan.
neler yaptığımıza gelince.
o kısmı da bize kalsın.
çok eleştirdik birbirimizi.
hem de çok.
ama sonunda beraber ağlayabilitemiz olduğunu gördük.
ağladık.
bi dönem gerçekten uzaklaştık.
sonra büyüdük.
artık olgunuz.
hayati problemler yaşamıyoruz.
tek hatamız belki de sorun olunca söyleyememekti.
ama artık o da yok.
löp diye dile getirebiliyoruz.
açıkçası artık problem yaşamıyoruz.
o da diğerleri gibi yurt dışına kaçtı, evet beni bıraktılar.
önemi yok.
teknoloji saolsun.
daha fazla anlatmicam.
ama aramızdakinin tarifi gerçekten pek mümkün diil.
çünkü biz farklı dünyaları bir araya getirip, kesişim kümelerini birleşimden daha büyük yapabilen 2 insanız.
imkansız diceksiniz.
hah işte onu başaranız.
seni gerçekten çok seviyorum.
çatlak dostum.
okuduğunda gözlerin dolmasın.
çünkü duygusallık katmadım.
write up yazmayı pek beceremem bilirsin.
ya sen beni tanırsın ya.
beni bilirsin.
beni benden iyi bilirsin.
hadi kolay gelsin.
(L) cemmy.
s*
7 Ağustos 2009 Cuma
kabuk*
unutuyo insan
gerçekten bi iyi olay diğer bütün kötüleri unutturuyo
iyi bi şey mi?
evet bi yerde.
bence.
kötüleri hatırlamak da cok iyi olmasa da
bazen insan tam tamına unutmak istemiyo.
neden ağlayamadım ki
sevgi eksikliği mi
niye.
ama ota boka zırlamayı iyi bilir.
acaba büyük olaylar ruh sağlığını mı bozuyo.
her şey gelip geçiyo
belki o gelip geçme sırasında acısını yaşamak
onu biraz olsun tatmak istemek.
dahası özlemin yarattığı minik cızırtıyı içinde hissetmek.
yazmak yazmak
sayfalarca yazmak
klişelerin bokunu çıkarmak.
kullanmak sürekli.
ne kazandırıcak?
ne kaybettiricek ?
her şey aynı devam edicek.
rutinimden ayırmayın beni.
dönmem zor oluyo.
s*
gerçekten bi iyi olay diğer bütün kötüleri unutturuyo
iyi bi şey mi?
evet bi yerde.
bence.
kötüleri hatırlamak da cok iyi olmasa da
bazen insan tam tamına unutmak istemiyo.
neden ağlayamadım ki
sevgi eksikliği mi
niye.
ama ota boka zırlamayı iyi bilir.
acaba büyük olaylar ruh sağlığını mı bozuyo.
her şey gelip geçiyo
belki o gelip geçme sırasında acısını yaşamak
onu biraz olsun tatmak istemek.
dahası özlemin yarattığı minik cızırtıyı içinde hissetmek.
yazmak yazmak
sayfalarca yazmak
klişelerin bokunu çıkarmak.
kullanmak sürekli.
ne kazandırıcak?
ne kaybettiricek ?
her şey aynı devam edicek.
rutinimden ayırmayın beni.
dönmem zor oluyo.
s*
2 Ağustos 2009 Pazar
rut'in (L) alışabilite*
yenilikler oluyo.
diyoruz.
alışamam ben buna.
bal gibi de alışıyo insan.
facebook yenilendi 2 kere.
2'sinde de eskisini istiyoruz diye delirdik.
ama noldu ?
alıştık.
şimdi eskini dahi hatırlamıyoruz.
msn de de aynı şey.
yenisine geçmek insanı cok yoruyo.
işte hep dediğime geliyo zaten.
rutinin bozulması.
insanı önce bi sarsar kızdırır.
sonra yavaştan alıştırır.
ama o alışma süreci off off.
alışmayı aşan , yeniliğe di takmaz.
sancılı dönemi atlatınca insanın bişeyciği kalmaz.
s*
diyoruz.
alışamam ben buna.
bal gibi de alışıyo insan.
facebook yenilendi 2 kere.
2'sinde de eskisini istiyoruz diye delirdik.
ama noldu ?
alıştık.
şimdi eskini dahi hatırlamıyoruz.
msn de de aynı şey.
yenisine geçmek insanı cok yoruyo.
işte hep dediğime geliyo zaten.
rutinin bozulması.
insanı önce bi sarsar kızdırır.
sonra yavaştan alıştırır.
ama o alışma süreci off off.
alışmayı aşan , yeniliğe di takmaz.
sancılı dönemi atlatınca insanın bişeyciği kalmaz.
s*
relaksasyon*
ohh
coktandır beklediğim ferahlık sonunda geldi beni buldu.
buldu da öyle güzel bi zamanda buldu ki.
havalar bi acaip bu aralar.
bi açık bi kapalı
olsun
seviyorum.
s*
coktandır beklediğim ferahlık sonunda geldi beni buldu.
buldu da öyle güzel bi zamanda buldu ki.
havalar bi acaip bu aralar.
bi açık bi kapalı
olsun
seviyorum.
s*
31 Temmuz 2009 Cuma
günbegün*
klube gittik bugün azrayla.
ama tek gariplik yağmur yayo olmasıydı.
klupte kimse yokken ne güzel oluyomuş havuz ya.
biraz güneş açtı.
sonra terasa cıktım dedim biraz oturiyim.
müzik falan dinlerim.
tam oturdum 5 dakika sonra tık.
tık tık.
yamur damlaları.
üstümden bulut geçiceği tuttu.
hay dedim böyle işin.
sonra tekrar düşüncelere daldım.
çocuk yetiştirme konusuna geldim yine kafamda.
dedim ki kendi kendime.
cocuğunun ne arkasında durucan ne önünde.
her zaman yanında olmalısın.
cünkü 'her zaman arkandayım' çocuğu tembel , kendine güvensiz ve karakteri bozuk yapar.
'her zaman önündeyim' ise korkak , sıkıntılı yine özgüveni düşük yapar.
ama 'yanındayım' ona güven verir, rahatlar ve özgürleştirir.
bu yüzden çocukları kollamak ya da arkasını toplamak yerine yaşayarak öğrenmelerine izin vermek lazım.
bu böyle biline!
s*
ama tek gariplik yağmur yayo olmasıydı.
klupte kimse yokken ne güzel oluyomuş havuz ya.
biraz güneş açtı.
sonra terasa cıktım dedim biraz oturiyim.
müzik falan dinlerim.
tam oturdum 5 dakika sonra tık.
tık tık.
yamur damlaları.
üstümden bulut geçiceği tuttu.
hay dedim böyle işin.
sonra tekrar düşüncelere daldım.
çocuk yetiştirme konusuna geldim yine kafamda.
dedim ki kendi kendime.
cocuğunun ne arkasında durucan ne önünde.
her zaman yanında olmalısın.
cünkü 'her zaman arkandayım' çocuğu tembel , kendine güvensiz ve karakteri bozuk yapar.
'her zaman önündeyim' ise korkak , sıkıntılı yine özgüveni düşük yapar.
ama 'yanındayım' ona güven verir, rahatlar ve özgürleştirir.
bu yüzden çocukları kollamak ya da arkasını toplamak yerine yaşayarak öğrenmelerine izin vermek lazım.
bu böyle biline!
s*
27 Temmuz 2009 Pazartesi
ayayorgi*
mükemmel bi gece.
beklemediğim kadar güzel.
spontane.
önemli olan o zaten.
spontan olması.
evet azra'yı yaklasık 89830280 km kadar yürüttüm.
evden lunaparka kadar.
sonra da ayayorgi'ye de bi 398434 km.
ama cıktığımızdaki manzara.
havanın rengi.
o kadar güzeldi ki.
bütün yorgunluğumuzu unutup fotoraf makinesine saldırdık.
daha sonra ise masaya geçtik.
masaya gelen yemekler.
şişe şişe açılan şaraplar.
hepsi o kadar güzeldi ki.
18 kişi.
yarısı international.
o manzaraya karşı taşlara oturduk.
şarkı söyledik.
sohbet ettik.
sonra o yolu o kafalarla geri döndük.
biraz da iskelede oturduk.
evet adada atraksiyon pek olmasa da.
böyle farklı geceler o kadar renk katıyo ki.
yarın michael'a veda yapıcaz.
ama süpriz.
süpriz olduğunu söledik.
sonra şaşırmasın diye =)
kısacası bu yazı baysa da , yaşadığım rahat mutluluğu anlatmaya yeterli diye düşünüyorum.
iyi geceler.
s*
beklemediğim kadar güzel.
spontane.
önemli olan o zaten.
spontan olması.
evet azra'yı yaklasık 89830280 km kadar yürüttüm.
evden lunaparka kadar.
sonra da ayayorgi'ye de bi 398434 km.
ama cıktığımızdaki manzara.
havanın rengi.
o kadar güzeldi ki.
bütün yorgunluğumuzu unutup fotoraf makinesine saldırdık.
daha sonra ise masaya geçtik.
masaya gelen yemekler.
şişe şişe açılan şaraplar.
hepsi o kadar güzeldi ki.
18 kişi.
yarısı international.
o manzaraya karşı taşlara oturduk.
şarkı söyledik.
sohbet ettik.
sonra o yolu o kafalarla geri döndük.
biraz da iskelede oturduk.
evet adada atraksiyon pek olmasa da.
böyle farklı geceler o kadar renk katıyo ki.
yarın michael'a veda yapıcaz.
ama süpriz.
süpriz olduğunu söledik.
sonra şaşırmasın diye =)
kısacası bu yazı baysa da , yaşadığım rahat mutluluğu anlatmaya yeterli diye düşünüyorum.
iyi geceler.
s*
24 Temmuz 2009 Cuma
dibinde dürümcü olan çocuk*
dibinde dürümcü olan çocuğun hikayesi bu
biraz adana biraz urfa.
ddoç.
hiç aç kalmaz.
çünkü dibinden şanslı o.
çünkü bu o çocuğun hikayesi.
hani şu dibinde dürümcü olan.
biraz adana biraz urfa.
ddoç.
hiç aç kalmaz.
çünkü dibinden şanslı o.
çünkü bu o çocuğun hikayesi.
hani şu dibinde dürümcü olan.
elektrik kesintisi*
evde en sevdiğim zamanlardan biri.
elektrik kesintisi.
ama sabah diil.
akşamları.
hava karardıktan sonra.
niye.
çünkü elektrikler kesilir.
bütün aile derin bi 'offffffff' çeker.
ışık düğmelerine basılır.
ve salona geçilir.
herkes oturur.
bi de ışıldak alınır.
babam her seferinde ışıldağın radyosunu tamir etmeye çalışır.
ve sohbete başlarız.
işte o anlar en sevdiğim anlar kutumda üst sıradalar.
teknolojiden uzak geçirilen birkaç dakika ya da birkaç saat.
her zaman diil.
ayda yılda bir.
elektrikler kesilebilir.
(thanks to L*)
s*
elektrik kesintisi.
ama sabah diil.
akşamları.
hava karardıktan sonra.
niye.
çünkü elektrikler kesilir.
bütün aile derin bi 'offffffff' çeker.
ışık düğmelerine basılır.
ve salona geçilir.
herkes oturur.
bi de ışıldak alınır.
babam her seferinde ışıldağın radyosunu tamir etmeye çalışır.
ve sohbete başlarız.
işte o anlar en sevdiğim anlar kutumda üst sıradalar.
teknolojiden uzak geçirilen birkaç dakika ya da birkaç saat.
her zaman diil.
ayda yılda bir.
elektrikler kesilebilir.
(thanks to L*)
s*
21 Temmuz 2009 Salı
Tanrı'nın fabrikası*
demin klubün terasında yere uzandım.
çünkü yer sıcak ve hoşuma gidiyo.
sonra müziğimi de açtım.
düşüncelere daldım.
insanları düşündüm.
herkes farklı.
ama herkes.
Tanrı ne kadar eğleniyodur acaba.
böyle her saniye bi insan yaratıyo.
hımm bunun saçı sarı olsun , şunun gözü mavi.
ay buna biraz çil koyalım.
ya da şimdikinin saçı kıvırcık olsun.
şuraya da minik bi ben koyduk mu tamam.
hadi yallah dünyaya.
bence O çok fazla yaratıcı bi varlık.
acaba bi ekibi var mıdır O'nun emrinde çalışan.
ya da bi fabrika , sürekli insan dizayn ediyolar.
ikizlere , üçüzlere minik farklar katıyolar.
Bi de bunun yanında her şeyi ayarlıyo.
O'nun organizasyon yeteneğine hayranım.
dünyadaki her şeyi yönetmek kolay mı ?
helal olsun.
elinden her iş geliyo.
başarılarının devamını dilerim.
iyi günler.
s*
çünkü yer sıcak ve hoşuma gidiyo.
sonra müziğimi de açtım.
düşüncelere daldım.
insanları düşündüm.
herkes farklı.
ama herkes.
Tanrı ne kadar eğleniyodur acaba.
böyle her saniye bi insan yaratıyo.
hımm bunun saçı sarı olsun , şunun gözü mavi.
ay buna biraz çil koyalım.
ya da şimdikinin saçı kıvırcık olsun.
şuraya da minik bi ben koyduk mu tamam.
hadi yallah dünyaya.
bence O çok fazla yaratıcı bi varlık.
acaba bi ekibi var mıdır O'nun emrinde çalışan.
ya da bi fabrika , sürekli insan dizayn ediyolar.
ikizlere , üçüzlere minik farklar katıyolar.
Bi de bunun yanında her şeyi ayarlıyo.
O'nun organizasyon yeteneğine hayranım.
dünyadaki her şeyi yönetmek kolay mı ?
helal olsun.
elinden her iş geliyo.
başarılarının devamını dilerim.
iyi günler.
s*
annemin tarifleri*
şimdi gidicem ya.
annem her gün yaptığı yemekleri zorla anlatıyo bana.
yanlız tek bi problemimiz var.
ölçüsü yok benim annemin.
ya işte biraz yağ biraz tuz..
azıcık karabiber..
hımm biraz salça..
aaa işte bak yumurta kendini bıraktı..!?
nası yani ?
bu tür terimleri duyuyorum da.
nası olucak bu işler bilemiyorum =)
anne diyorum ne kadar şeker koyucaz ?
işte bi tutam falan.
!?!?!
o da haklı ama.
biz annemizden böyle öğrendik o zamanlar ölçü kabı mı vardı diyo.
neyse ben onun taktiklerini anladım.
tutamlarını,birazlarını kafamda şekillendirdim.
umarım başarırım.
yoksa domates çorbası , makarna ve tavuk bulyondan yapılan tavuk çorbasıyla yaşamak zorunda kalabilirim.
thanks mom =)
s*
annem her gün yaptığı yemekleri zorla anlatıyo bana.
yanlız tek bi problemimiz var.
ölçüsü yok benim annemin.
ya işte biraz yağ biraz tuz..
azıcık karabiber..
hımm biraz salça..
aaa işte bak yumurta kendini bıraktı..!?
nası yani ?
bu tür terimleri duyuyorum da.
nası olucak bu işler bilemiyorum =)
anne diyorum ne kadar şeker koyucaz ?
işte bi tutam falan.
!?!?!
o da haklı ama.
biz annemizden böyle öğrendik o zamanlar ölçü kabı mı vardı diyo.
neyse ben onun taktiklerini anladım.
tutamlarını,birazlarını kafamda şekillendirdim.
umarım başarırım.
yoksa domates çorbası , makarna ve tavuk bulyondan yapılan tavuk çorbasıyla yaşamak zorunda kalabilirim.
thanks mom =)
s*
20 Temmuz 2009 Pazartesi
BünyaminButon*
laylaylay
gittikçe komikleşen bir insan var
ya da benjamin button gibi mi desem
gittikçe gençleşen
hatta çocuklaşan
o kadar gülüyorum ki artık.
kahkahalarım yankılanıyo
böyle olucağını hiç düşünmemiştim
sevgili benjamin button,
bu kadar düşüceğini hiç tahmin etmemiştim.
bu şiirim benden bütün bünyamin'lere.
s*
gittikçe komikleşen bir insan var
ya da benjamin button gibi mi desem
gittikçe gençleşen
hatta çocuklaşan
o kadar gülüyorum ki artık.
kahkahalarım yankılanıyo
böyle olucağını hiç düşünmemiştim
sevgili benjamin button,
bu kadar düşüceğini hiç tahmin etmemiştim.
bu şiirim benden bütün bünyamin'lere.
s*
19 Temmuz 2009 Pazar
serenada*
demin kendimi tuttum.
ve turşu almicam dedim.
almadım.
eve yürüdüm tek basıma.
boş ada sokaklarında.
bazen korku filmi gibi oluyo.
bazense bu akşamki gibi.
sıcak rüzgar esiyo.
kimse yok.
saçım falan uçunca havaya giriyorum.
klipteyim ya.
sonra eve varıyorum.
sokağın başında ıslık çalıyorum.
annemler uyanıksa ses geri geliyo.
kapı açılıyo.
eğer yoklarsa biraz kapının önünde oturup sessizliği dinliyorum.
evet çok klişe belki.
ama ben bunu çok seviyorum.
belki şanslı geçer.
ama bizi artık tanımıyo.
şanslıyla beraber büyüdük.
aynı yaştayızdır muhtemelen.
o da yaşayıp gidiyo.
karışamadı çoluk çocuğa.
ama olsun.
adayı yine seviyorum.
s*
ve turşu almicam dedim.
almadım.
eve yürüdüm tek basıma.
boş ada sokaklarında.
bazen korku filmi gibi oluyo.
bazense bu akşamki gibi.
sıcak rüzgar esiyo.
kimse yok.
saçım falan uçunca havaya giriyorum.
klipteyim ya.
sonra eve varıyorum.
sokağın başında ıslık çalıyorum.
annemler uyanıksa ses geri geliyo.
kapı açılıyo.
eğer yoklarsa biraz kapının önünde oturup sessizliği dinliyorum.
evet çok klişe belki.
ama ben bunu çok seviyorum.
belki şanslı geçer.
ama bizi artık tanımıyo.
şanslıyla beraber büyüdük.
aynı yaştayızdır muhtemelen.
o da yaşayıp gidiyo.
karışamadı çoluk çocuğa.
ama olsun.
adayı yine seviyorum.
s*
9 Temmuz 2009 Perşembe
kinaye*
çoktandır acımıyodum.
çoktandır bu kadar düşünmüyodum.
sirtaki kursuna yazıliyim diyorum.
eğlenirim aslında.
uzun süredir beynimi çalıştırmamış gibiyim.
ne zaman ki ..
koluma çizdiğim şekil beyaz klavyemde belirdi..
o zaman kafam bi anda eski yoğunluğuna döndü.
yoğunluğun yarattığı yorgunluk.
evet.
uzun zamandı acımıyodum.
kinayeleri severim.
s*
çoktandır bu kadar düşünmüyodum.
sirtaki kursuna yazıliyim diyorum.
eğlenirim aslında.
uzun süredir beynimi çalıştırmamış gibiyim.
ne zaman ki ..
koluma çizdiğim şekil beyaz klavyemde belirdi..
o zaman kafam bi anda eski yoğunluğuna döndü.
yoğunluğun yarattığı yorgunluk.
evet.
uzun zamandı acımıyodum.
kinayeleri severim.
s*
8 Temmuz 2009 Çarşamba
akşamdan kalma*
eveeeeeet!
klasik bir istanbul gecesi.
saat 1 de verdim siparişimi.
buffalo wings!
ve ilk ama ilk defa yemeksepetinden söylediğim bir yemeği bitiremedim.
ve n'aaptım ?
tabi ki bırakıp sabah devam ettim.
kahvaltı olarak =)
ahahahah.
mutlaka deneyin.
akşamdan kalanlar gerçekten bazen güzel olabiliyo..
s*
klasik bir istanbul gecesi.
saat 1 de verdim siparişimi.
buffalo wings!
ve ilk ama ilk defa yemeksepetinden söylediğim bir yemeği bitiremedim.
ve n'aaptım ?
tabi ki bırakıp sabah devam ettim.
kahvaltı olarak =)
ahahahah.
mutlaka deneyin.
akşamdan kalanlar gerçekten bazen güzel olabiliyo..
s*
6 Temmuz 2009 Pazartesi
graduation*
şimdi 2oo7 mezuniyet videomu izliyodum.
o kadar duygulandım ki.
değişiklik ağladım.
arkadaşlarımı çok seviyorum.
hepsini teker teker.
s*
o kadar duygulandım ki.
değişiklik ağladım.
arkadaşlarımı çok seviyorum.
hepsini teker teker.
s*
4 Temmuz 2009 Cumartesi
günaydın*
şu an girdim eve.
hava aydınlanıyo.
annem adada olduğumu unutup nerdesin diye aradı.
anne dedim.
adadayım yok artık.
sahilde oturdum 4 gibi.
o kadar netti ki karşısı.
bütün ışıklar teker teker belliydi.
sonra 3 tane ördek gördüm beyaz.
yok artık dedim.
denize girdiler arka arkaya yüzdüler.
o kadar olağan bi şey bana o kadar güzel geldi ki.
küçük şeylerden zevk alabiliyetimi daha da geliştirdiğimi düşündüm.
sevindim.
şimdi mutfağın ve balkonun ışığını kapatıcam.
uyuycam.
saat 5:23.
herkese günaydın.
s*
hava aydınlanıyo.
annem adada olduğumu unutup nerdesin diye aradı.
anne dedim.
adadayım yok artık.
sahilde oturdum 4 gibi.
o kadar netti ki karşısı.
bütün ışıklar teker teker belliydi.
sonra 3 tane ördek gördüm beyaz.
yok artık dedim.
denize girdiler arka arkaya yüzdüler.
o kadar olağan bi şey bana o kadar güzel geldi ki.
küçük şeylerden zevk alabiliyetimi daha da geliştirdiğimi düşündüm.
sevindim.
şimdi mutfağın ve balkonun ışığını kapatıcam.
uyuycam.
saat 5:23.
herkese günaydın.
s*
3 Temmuz 2009 Cuma
sen küçükken kaç yaşındaydın ? *
çerçevelerin arkalarındaki raptiyeler.
kapıların kulpları.
annem küçükken bana çok ilginç oyuncaklar alırdı.
orjinalliği severdi.
bi tanesi vardı ki ona bayılırdım.
straforun üzerine kaplanmış bir kumaş ve pullar
pulları iğnelerle yerleştiriyosun kumaşın üstündeki resme.
ama senelerce bitmedi o .
bitemedi.
çünkü pulu , çünkü iğnesi bitti.
aynı renkte pullar hiç bulamadım.
imdadıma yetişen yumuşak tahtalı oyuncağım oldu.
geometrik şekillerin ortalarında delikler vardı
ve minnacık çivileri.
o çivileri deliklerden geçirip minik çekiçle çakıyosun.
istediğini yaratıyosun.
bi de mükemmel bir ahır evim vardı.
yolları yapar ahırı yapar hayvanları içine koyar arabaları dizer ..
minik adamcıkları arabaların içine koyar oynardık.
lisedeydim en son oyunu kurduğumda.
zevkli olan inşa etmesiydi.
sonrası bize kalmış.
oyuncaklarım vardı benim kimsede olmayan.
şimdi çoğu yok.
ama geriye kalan anılar var..
o anıları da , temizlik yapılırken ortaya çıkan minik parçalarında buluyorum.
özlüyorum.
ama çocukluğum benim her şeyim.
s*
kapıların kulpları.
annem küçükken bana çok ilginç oyuncaklar alırdı.
orjinalliği severdi.
bi tanesi vardı ki ona bayılırdım.
straforun üzerine kaplanmış bir kumaş ve pullar
pulları iğnelerle yerleştiriyosun kumaşın üstündeki resme.
ama senelerce bitmedi o .
bitemedi.
çünkü pulu , çünkü iğnesi bitti.
aynı renkte pullar hiç bulamadım.
imdadıma yetişen yumuşak tahtalı oyuncağım oldu.
geometrik şekillerin ortalarında delikler vardı
ve minnacık çivileri.
o çivileri deliklerden geçirip minik çekiçle çakıyosun.
istediğini yaratıyosun.
bi de mükemmel bir ahır evim vardı.
yolları yapar ahırı yapar hayvanları içine koyar arabaları dizer ..
minik adamcıkları arabaların içine koyar oynardık.
lisedeydim en son oyunu kurduğumda.
zevkli olan inşa etmesiydi.
sonrası bize kalmış.
oyuncaklarım vardı benim kimsede olmayan.
şimdi çoğu yok.
ama geriye kalan anılar var..
o anıları da , temizlik yapılırken ortaya çıkan minik parçalarında buluyorum.
özlüyorum.
ama çocukluğum benim her şeyim.
s*
plastik*
pamuk gibi
dokunsam kırılıcak
dokunmasam benden eksik kalıcak
bakıyorum uzunlardan
gözlerim eskisi gibi görmüyo..
görseydi belki , yüzünün kafama kazınmış kıvrımlarını hatırlamaya çalışmak zorunda kalmazdım..
o kadar eskidenmiş ki ..
aklımdakileri hayal edemiyorum
derler ya hayallerin yerini anılar almaya baslayınca yaşlanıyoruzdur diye..
öyle bir an sanki yaşadığım.
çok sıkıldığım.
ama niye sıkıldığımı bilmediğim.
korktuğum işte
seni bensiz bırakmak
belki devam edicen
belki kalıcan.
aklımda o kadar çok soru var ki kurcalayan..
yaşananlar.
geceler.
tam aynaya bakarken vazgeçmek.
hayır!
seni bugün de görmek istemiyorum.
istemiyorum çünkü biliyorum.
her şeyi biliyorum.
ne kadar yaşlansam da.
unutmak ?
işte o bir dağın tepesinde , minik bir kulübede saklanmış ..
bekliyor.
s*
dokunsam kırılıcak
dokunmasam benden eksik kalıcak
bakıyorum uzunlardan
gözlerim eskisi gibi görmüyo..
görseydi belki , yüzünün kafama kazınmış kıvrımlarını hatırlamaya çalışmak zorunda kalmazdım..
o kadar eskidenmiş ki ..
aklımdakileri hayal edemiyorum
derler ya hayallerin yerini anılar almaya baslayınca yaşlanıyoruzdur diye..
öyle bir an sanki yaşadığım.
çok sıkıldığım.
ama niye sıkıldığımı bilmediğim.
korktuğum işte
seni bensiz bırakmak
belki devam edicen
belki kalıcan.
aklımda o kadar çok soru var ki kurcalayan..
yaşananlar.
geceler.
tam aynaya bakarken vazgeçmek.
hayır!
seni bugün de görmek istemiyorum.
istemiyorum çünkü biliyorum.
her şeyi biliyorum.
ne kadar yaşlansam da.
unutmak ?
işte o bir dağın tepesinde , minik bir kulübede saklanmış ..
bekliyor.
s*
1 Temmuz 2009 Çarşamba
MJ*
daha ne kadar tutabilir ?
daha ne kadar dayanabilir.
kaç şişe pasiflora..
kaç terapi ?
bağırmalarını kim duyabilir ?
içinden içinden.
gereksiz gözüken dertlerini kim teselli edebilir ?
o zaman MJ gelsin.
geri gelsin.
another day has gonee... diye başlasın..
başlasın çünkü gidişi çok garip oldu.
sanırsam halen idrak edemedim biçok insan gibi.
cocukluğumuz onunla geçti.
şarkılarda bile vardı ' michael jackson madonna bir numara gir çuvala ,
salla salla vur duvara! '
dansını taklit etmeye çalışışımız..
şarkılarıyla bi ömür.
halen de dinlerim.
dinlicem de.
efsane olmak kolay diil.
Another day has goneI'm still all alone How could this be You're not here with me You never said goodbyeSomeone tell me whyDid you have to goAnd leave my world so coldEveryday I sit and ask myselfHow did love slip awaySomething whispers in my ear and saysThat you are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayBut you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartBut you are not alone'Lone, 'loneWhy, 'loneJust the other nightI thought I heard you cryAsking me to comeAnd hold you in my armsI can hear your prayersYour burdens I will bearBut first I need your handThen forever can beginEveryday I sit and ask myselfHow did love slip awaySomething whispers in my ear and saysThat you are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayFor you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartFor you are not aloneWhisper three words and I'll come runnin'And girl you know that I'll be thereI'll be thereYou are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayFor you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartFor you are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayFor you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartFor you are not alone...
s*
daha ne kadar dayanabilir.
kaç şişe pasiflora..
kaç terapi ?
bağırmalarını kim duyabilir ?
içinden içinden.
gereksiz gözüken dertlerini kim teselli edebilir ?
o zaman MJ gelsin.
geri gelsin.
another day has gonee... diye başlasın..
başlasın çünkü gidişi çok garip oldu.
sanırsam halen idrak edemedim biçok insan gibi.
cocukluğumuz onunla geçti.
şarkılarda bile vardı ' michael jackson madonna bir numara gir çuvala ,
salla salla vur duvara! '
dansını taklit etmeye çalışışımız..
şarkılarıyla bi ömür.
halen de dinlerim.
dinlicem de.
efsane olmak kolay diil.
Another day has goneI'm still all alone How could this be You're not here with me You never said goodbyeSomeone tell me whyDid you have to goAnd leave my world so coldEveryday I sit and ask myselfHow did love slip awaySomething whispers in my ear and saysThat you are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayBut you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartBut you are not alone'Lone, 'loneWhy, 'loneJust the other nightI thought I heard you cryAsking me to comeAnd hold you in my armsI can hear your prayersYour burdens I will bearBut first I need your handThen forever can beginEveryday I sit and ask myselfHow did love slip awaySomething whispers in my ear and saysThat you are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayFor you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartFor you are not aloneWhisper three words and I'll come runnin'And girl you know that I'll be thereI'll be thereYou are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayFor you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartFor you are not aloneFor I am here with youThough you're far awayI am here to stayFor you are not aloneFor I am here with youThough we're far apartYou're always in my heartFor you are not alone...
s*
29 Haziran 2009 Pazartesi
tralalalala*
elele verelim
tralalala
güneşe erelim
tralalala
şarkılar söyleyelim
haydi çocuklaaar.
aklıma geldi şu an şu saniye.
melodisi beni çocukluğuma götürdü.
gerçi çocukluğumun bittiğini düşünmüyorum.
bitsin de istemiyorum.
ezik büyük muhabbetlerini yapmak da istemiyorum.
bu kadar negatifliğin arasına
bir cümle kondurup,
hep böyle kalmak istiyorum.
s*
tralalala
güneşe erelim
tralalala
şarkılar söyleyelim
haydi çocuklaaar.
aklıma geldi şu an şu saniye.
melodisi beni çocukluğuma götürdü.
gerçi çocukluğumun bittiğini düşünmüyorum.
bitsin de istemiyorum.
ezik büyük muhabbetlerini yapmak da istemiyorum.
bu kadar negatifliğin arasına
bir cümle kondurup,
hep böyle kalmak istiyorum.
s*
28 Haziran 2009 Pazar
cause i would die for you yemeksepeti*
dün.
little ceasar's en sevdiğim jalapeno tavuk pizzası.
akşamına iglo kaka/kurabiye şeklinde patates.
bu sabah.
fanfang mısırlı tavuklu çorba + tavuklu ekmek.
öğlen.
mc donald's.
akşamı merakla bekliyorum.
YEMEK SEPETİ SENİ ÇOK SEVİYORUM.
p.s. diyetisyenimi daha ayarlamadım. İyi bir diyetisyen tavsiye ederseniz sevinirim.
s*
little ceasar's en sevdiğim jalapeno tavuk pizzası.
akşamına iglo kaka/kurabiye şeklinde patates.
bu sabah.
fanfang mısırlı tavuklu çorba + tavuklu ekmek.
öğlen.
mc donald's.
akşamı merakla bekliyorum.
YEMEK SEPETİ SENİ ÇOK SEVİYORUM.
p.s. diyetisyenimi daha ayarlamadım. İyi bir diyetisyen tavsiye ederseniz sevinirim.
s*
27 Haziran 2009 Cumartesi
dedicated to melinda*
defterlerim var benim.
hepsi telli.
senelerdir varlar.
aklıma geldikçe yazarım.
o andaki hislerimi
aklımdakileri
ilerde popüler olabilicek sözleri
geçen gün bitanesine bakıyodum.
içine 'duygu grafiğimi' çizmişim.
kızlara da gösterdim.
gülmekten öldüler.
anları kaydetmeyi seviyorum.
foto makinamı çok taşımıyorum.
direk aklımdakileri yazıyorum.
güzel de oluyo.
dedim ya anı biriktirmek benim işim.
bi tane kutum var evde.
içinde senelerce bana yazılan mektuplar
yazılar
doğumgünü kartları..
öte yandan izlediğim acıklı filmlerde ağlarken kullandığım mendiller.
evet o mendilleri de saklamışım.
anı olucak ya illa ki.
garip garip objeler.
bi de 20 yaş dişim vardı.
geçen sene çektirdim.
adı 'melinda'.
neden ?
bende bilmiyorum.
galiba onu dün kaybettim.
her yere baktım yok.
neyse ki önceden çekilmiş resimleri var.
melinda,
seni çok özlicem.
bu yazımı da çok sevgili '2o yaş dişim' melinda'ya armağan ediyorum.
her nerdeysen.
s*
hepsi telli.
senelerdir varlar.
aklıma geldikçe yazarım.
o andaki hislerimi
aklımdakileri
ilerde popüler olabilicek sözleri
geçen gün bitanesine bakıyodum.
içine 'duygu grafiğimi' çizmişim.
kızlara da gösterdim.
gülmekten öldüler.
anları kaydetmeyi seviyorum.
foto makinamı çok taşımıyorum.
direk aklımdakileri yazıyorum.
güzel de oluyo.
dedim ya anı biriktirmek benim işim.
bi tane kutum var evde.
içinde senelerce bana yazılan mektuplar
yazılar
doğumgünü kartları..
öte yandan izlediğim acıklı filmlerde ağlarken kullandığım mendiller.
evet o mendilleri de saklamışım.
anı olucak ya illa ki.
garip garip objeler.
bi de 20 yaş dişim vardı.
geçen sene çektirdim.
adı 'melinda'.
neden ?
bende bilmiyorum.
galiba onu dün kaybettim.
her yere baktım yok.
neyse ki önceden çekilmiş resimleri var.
melinda,
seni çok özlicem.
bu yazımı da çok sevgili '2o yaş dişim' melinda'ya armağan ediyorum.
her nerdeysen.
s*
26 Haziran 2009 Cuma
25 Haziran 2009 Perşembe
büyükada madness*
evet adaya geldim sonunda.
çakal üst komşum internet şifresini değiştirdiği için büfe büfe gezdim.
en başta yıldızlar'a oturdum,
fakat 10 dakika sonra internet gitti.
napiyim napiyim ?
bi baktım belediye gazinosunun interneti çekiyor.
hemen laptopu kucakladım ve kaveye geçtim.
şimdi burdayım.
etrafımda ne zaman gelsem ,
gelmesem de burda olan yaşlı dedeler var.
hep aynı oyunu oynuyolar.
bezik.
onları seviyorum.
hergün beraberler.
hep aynı muhabbetler.
ama mutlular.
ayrıca şu an bulunduğum kave'nin tostu var ya!
efsane.
zaten kendisi 'efsane kave tostu' olarak geçiyo.
ama kendimi tutuyorum yemicem.
azim!
s*
çakal üst komşum internet şifresini değiştirdiği için büfe büfe gezdim.
en başta yıldızlar'a oturdum,
fakat 10 dakika sonra internet gitti.
napiyim napiyim ?
bi baktım belediye gazinosunun interneti çekiyor.
hemen laptopu kucakladım ve kaveye geçtim.
şimdi burdayım.
etrafımda ne zaman gelsem ,
gelmesem de burda olan yaşlı dedeler var.
hep aynı oyunu oynuyolar.
bezik.
onları seviyorum.
hergün beraberler.
hep aynı muhabbetler.
ama mutlular.
ayrıca şu an bulunduğum kave'nin tostu var ya!
efsane.
zaten kendisi 'efsane kave tostu' olarak geçiyo.
ama kendimi tutuyorum yemicem.
azim!
s*
24 Haziran 2009 Çarşamba
français!? *
aujourd'hui j'essaie d'écrire en français.
car je vais aller en France l'année prochaine.
je dois pratiquer n'est-ce pas ?
nes.
il y a des choses qui sont imprononçable.
la vie ?
la vie est une arc en ciel.
et je vis la bas.
mais pour moi le meilleur couleur est violet.
les gens pensent que l'orange me suit tres bien mais non.
j'ai des cheveux russe.
a cause de ça gens dit que l'orange est ton couleur.
on doit casser ce thought.
maintenant
comme d'habitude jsuis chez moi en dormant ayakta.
n'oubliez pas!
quand qq'un vous demandez comment ça va ?
repondez;
plus que parfait.
parce que c'est la meilleur way to feel better.
s*
car je vais aller en France l'année prochaine.
je dois pratiquer n'est-ce pas ?
nes.
il y a des choses qui sont imprononçable.
la vie ?
la vie est une arc en ciel.
et je vis la bas.
mais pour moi le meilleur couleur est violet.
les gens pensent que l'orange me suit tres bien mais non.
j'ai des cheveux russe.
a cause de ça gens dit que l'orange est ton couleur.
on doit casser ce thought.
maintenant
comme d'habitude jsuis chez moi en dormant ayakta.
n'oubliez pas!
quand qq'un vous demandez comment ça va ?
repondez;
plus que parfait.
parce que c'est la meilleur way to feel better.
s*
22 Haziran 2009 Pazartesi
dvd ft. çghb*
dün dvd izliyodum.
elimde dvd'nin kumandası.
biraz canım sıkıldı.
çok güzel hareketler bunlar'a bakiyim dedim.
2 dakika sonra kapı çaldı.
naaptım ?
tabi ki elimdeki kumandayla çok güzel hareketler bunları durdurmaya çalıştım.
olmayınca sinirlendim.
yeter ya!
dedim.
kapıyı açtım.
salona döndüm.
farkına vardım,
gülme krizine girdim.
s*
elimde dvd'nin kumandası.
biraz canım sıkıldı.
çok güzel hareketler bunlar'a bakiyim dedim.
2 dakika sonra kapı çaldı.
naaptım ?
tabi ki elimdeki kumandayla çok güzel hareketler bunları durdurmaya çalıştım.
olmayınca sinirlendim.
yeter ya!
dedim.
kapıyı açtım.
salona döndüm.
farkına vardım,
gülme krizine girdim.
s*
vidyoladım*
bu aralar en büyük zevkim;
insanların fotoğrafını çekiyomuş gibi yapıp,
poz verenleri bekletmek ve onları videoya çekmek.
sonra da izleyip gülmek.
evet yapın.
çok eğlenceli =)
s*
insanların fotoğrafını çekiyomuş gibi yapıp,
poz verenleri bekletmek ve onları videoya çekmek.
sonra da izleyip gülmek.
evet yapın.
çok eğlenceli =)
s*
20 Haziran 2009 Cumartesi
sis*
kardeşimle oturuyoruz.
en sevdiğim aktivitelerden biri.
insanın aynı yerden çıkma birine sahip olması ne kadar güzel.
seçemiyosun.
ama o senin bi parçan.
her şeyi konuşabilmek.
ebeveynlere karşı beraber gard almak.
geçen gün iglo'nun kurabiye/kaka şeklinde olan patateslerinden yaptık.
iglo'nun ürünleri gerçekten çok güzel tavsiye ederim.
sabahlara kadar beraber dizi izlemek.
saçma sapan geyiklere gülmek.
gülebilmek, çünkü beraber büyüdünüz.
gülebilmek ve anlayabilmek çünkü aynı kafadasınız.
aynı yerden çıktınız.
aynı sense of humour'ın sahibisiniz.
kıyafet paylaşmak, her zaman dışarı çıkabileceğin biri olması..
kardeşimi çok seviyorum.
o dünyada görüp görebileceğiniz en cool kızlardan biri.
onun yanındayken o kadar eğleniyorum ki
bazen ağız kaslarım tutuluyo gülmekten.
ne diyebilirim ki
kardeşim mi ?
'hah bana çekmiş' =)
s*
en sevdiğim aktivitelerden biri.
insanın aynı yerden çıkma birine sahip olması ne kadar güzel.
seçemiyosun.
ama o senin bi parçan.
her şeyi konuşabilmek.
ebeveynlere karşı beraber gard almak.
geçen gün iglo'nun kurabiye/kaka şeklinde olan patateslerinden yaptık.
iglo'nun ürünleri gerçekten çok güzel tavsiye ederim.
sabahlara kadar beraber dizi izlemek.
saçma sapan geyiklere gülmek.
gülebilmek, çünkü beraber büyüdünüz.
gülebilmek ve anlayabilmek çünkü aynı kafadasınız.
aynı yerden çıktınız.
aynı sense of humour'ın sahibisiniz.
kıyafet paylaşmak, her zaman dışarı çıkabileceğin biri olması..
kardeşimi çok seviyorum.
o dünyada görüp görebileceğiniz en cool kızlardan biri.
onun yanındayken o kadar eğleniyorum ki
bazen ağız kaslarım tutuluyo gülmekten.
ne diyebilirim ki
kardeşim mi ?
'hah bana çekmiş' =)
s*
7 Haziran 2009 Pazar
patates baskısı*
kocaman sarıldı.
sadece ordaymış gibi hissetmek için.
sonra parmağıyla havayı işaret etti.
hiç yıldız yoktu.
her geçen uçağı ufo sanardı.
heycanlanırdı.
kutu kutu pense oynadığı günler geldi aklına.
ilk önce arkasını dönen o olurdu.
yoksa sıkılmaya başlardı.
hareket olsun diye döner oyunun sonuna kadar arkası dönük kalırdı.
küçük prens'i okudu.
anlamadı.
seneler sonra bi daha okudu.
çok heycanlandı.
çünkü eski okuduğundan daha çok hoşuna gitmişti.
brüksel lahanası severdi.
çünkü küçüklerdi.
haşlanınca çok eğlenceli gelirdi onları yemek.
her zaman bir uçurtması olsun istedi.
ama nasıl uçurucağını bilmiyodu.
sadece filmlerden gördüğü kadarıyla.
şimdi odasındaki pervaneye bakıyo.
adını 'pervi' koydu.
vantilatörünün adı ise 'vanti'.
her cismin bir ismi olması gerektiğine inanırdı.
halen inanıyo.
s*
sadece ordaymış gibi hissetmek için.
sonra parmağıyla havayı işaret etti.
hiç yıldız yoktu.
her geçen uçağı ufo sanardı.
heycanlanırdı.
kutu kutu pense oynadığı günler geldi aklına.
ilk önce arkasını dönen o olurdu.
yoksa sıkılmaya başlardı.
hareket olsun diye döner oyunun sonuna kadar arkası dönük kalırdı.
küçük prens'i okudu.
anlamadı.
seneler sonra bi daha okudu.
çok heycanlandı.
çünkü eski okuduğundan daha çok hoşuna gitmişti.
brüksel lahanası severdi.
çünkü küçüklerdi.
haşlanınca çok eğlenceli gelirdi onları yemek.
her zaman bir uçurtması olsun istedi.
ama nasıl uçurucağını bilmiyodu.
sadece filmlerden gördüğü kadarıyla.
şimdi odasındaki pervaneye bakıyo.
adını 'pervi' koydu.
vantilatörünün adı ise 'vanti'.
her cismin bir ismi olması gerektiğine inanırdı.
halen inanıyo.
s*
2 Haziran 2009 Salı
aynanın karşısı sallansa saçlarım yine*
küçükken arzuları olur insanın..
garip istekleri..
ama o garip istekler onlar için büyüktür..
özel önemli ve hayat kurtarıcıdır..
gerçekleşmesi lazımdır..
illa ki gerçekleşmesi lazımdır..
benim de vardı..
ne isterdim biliyo musunuz..
kıvırcık saçlarım uzasın da artık sallayabiliyim saçlarımı..
ama olmuyodu..
günlerce toletteki lavabonun yanındaki aynaya tırmandım..
tırmanışın da yolu şekli şemali vardı..
önce küvetin mermerine basıp ondan sonra lavabonun önündeki ince mermerden dengeyi sağlayıp ondan sonra 2 bacağımı da kendime çekip aynanın karşısına yerleşmece..
halen orda saatlerimi geçiriyorum..
sunum hazırlıyorum..
kendimi dinliyorum..
bakıyorum..
o zamanlar boyum küçüktü ayağa kalkınca tavana değmiyodum..
aynanın karşısına gelince ayağa kalkıp sallardım kafamı..
ama olmazdı..
bi türlü saçlarım sallanmazdı..
dualarım hep uzaması içindi..
hep isterdim uzun saçlarım olsun..
sallayınca savrulsun..
dualarım tuttu..
saçım uzadı..
simdi ne özlüyorum biliyo msunuz?
o günlerdeki gibi kısa ve kıvırcık..
insan ki şu garip yaratık (!)
ne yoksa onu ister ne varsa sonradan özler..
s* '06
serena 'o6.. ---->
garip istekleri..
ama o garip istekler onlar için büyüktür..
özel önemli ve hayat kurtarıcıdır..
gerçekleşmesi lazımdır..
illa ki gerçekleşmesi lazımdır..
benim de vardı..
ne isterdim biliyo musunuz..
kıvırcık saçlarım uzasın da artık sallayabiliyim saçlarımı..
ama olmuyodu..
günlerce toletteki lavabonun yanındaki aynaya tırmandım..
tırmanışın da yolu şekli şemali vardı..
önce küvetin mermerine basıp ondan sonra lavabonun önündeki ince mermerden dengeyi sağlayıp ondan sonra 2 bacağımı da kendime çekip aynanın karşısına yerleşmece..
halen orda saatlerimi geçiriyorum..
sunum hazırlıyorum..
kendimi dinliyorum..
bakıyorum..
o zamanlar boyum küçüktü ayağa kalkınca tavana değmiyodum..
aynanın karşısına gelince ayağa kalkıp sallardım kafamı..
ama olmazdı..
bi türlü saçlarım sallanmazdı..
dualarım hep uzaması içindi..
hep isterdim uzun saçlarım olsun..
sallayınca savrulsun..
dualarım tuttu..
saçım uzadı..
simdi ne özlüyorum biliyo msunuz?
o günlerdeki gibi kısa ve kıvırcık..
insan ki şu garip yaratık (!)
ne yoksa onu ister ne varsa sonradan özler..
s* '06
serena 'o6.. ---->
1 Haziran 2009 Pazartesi
dil çıkar *
31 Mayıs 2009 Pazar
tarkan'ı sabote eden kız*
demin bi taşın üstüne oturdum.
kendimi hamti damti gibi hissettim.
baya cool'du.
sonracııma.
bugun bubu'yu yıkadılar.
o kadar temiz oldu ki dokunamıyorum.
alışık diilim.
bildiin bubu kırık beyazdır.
öyle suyu pek sevmez.
kuşlar ona bayılır.
hele 1 tanesi var.
adamlar baya uğraştılar dışkısını çıkarabilmek için.
olsun sonuçta mis oldu.
ayrıca bu aralar tarkan sevdam geri döndü.
ama sadece karma cd'sini dinliyorum.
bi de seneler evel aldığım fake 'best of' cd'sini.
tarkan'ın şarkıları bi şekilde beni mutlu ediyo.
bi anım var tabi yok diil.
seneler evvel cümbür cemmat ailelerle bi konserine gittik.
o kadar bayılıyorum ki şarkılarına habire eşlik etmek istiyorum.
sıra unutmamalı ya geldi.
tarkan başladı 'unuttu dediler'
arkadan cırtlak minik bi ses 'hiç sevmedi dedileeeeeeeeer'
tarkan duraksadı nası yani? dedi ve baştan başlıyalım dedi orkestraya.
'unuttu dediler' ' hiç sevmedi dediler'
arkadan ses 'yıkıldım yaaaaaaar'
tarkan yine durdu.
bu sefer dayanamadı.
'nerde o minik kız?' deyiverdi.
heycandan ölmekle beraber bütün ısrarlara karşın ayağa kalkmadım tabi ki.
yaşım 8 ya da 9 fazla diil.
bütün kızlar ayağa fırladı.
'benimmm benimmm' diye çığlıklar.
ne kadar istemiştim tarkan'la tanışmak oysa ki.
'şarkıyı sabote eden minik kız' olarak.
tabi ki sonra izin verdim söylesin diye.
neyse bu da bi anı olarak kaldı akıllarda.
ben en iyisi biraz dizi izliyim.
gutnayt.
s*
kendimi hamti damti gibi hissettim.
baya cool'du.
sonracııma.
bugun bubu'yu yıkadılar.
o kadar temiz oldu ki dokunamıyorum.
alışık diilim.
bildiin bubu kırık beyazdır.
öyle suyu pek sevmez.
kuşlar ona bayılır.
hele 1 tanesi var.
adamlar baya uğraştılar dışkısını çıkarabilmek için.
olsun sonuçta mis oldu.
ayrıca bu aralar tarkan sevdam geri döndü.
ama sadece karma cd'sini dinliyorum.
bi de seneler evel aldığım fake 'best of' cd'sini.
tarkan'ın şarkıları bi şekilde beni mutlu ediyo.
bi anım var tabi yok diil.
seneler evvel cümbür cemmat ailelerle bi konserine gittik.
o kadar bayılıyorum ki şarkılarına habire eşlik etmek istiyorum.
sıra unutmamalı ya geldi.
tarkan başladı 'unuttu dediler'
arkadan cırtlak minik bi ses 'hiç sevmedi dedileeeeeeeeer'
tarkan duraksadı nası yani? dedi ve baştan başlıyalım dedi orkestraya.
'unuttu dediler' ' hiç sevmedi dediler'
arkadan ses 'yıkıldım yaaaaaaar'
tarkan yine durdu.
bu sefer dayanamadı.
'nerde o minik kız?' deyiverdi.
heycandan ölmekle beraber bütün ısrarlara karşın ayağa kalkmadım tabi ki.
yaşım 8 ya da 9 fazla diil.
bütün kızlar ayağa fırladı.
'benimmm benimmm' diye çığlıklar.
ne kadar istemiştim tarkan'la tanışmak oysa ki.
'şarkıyı sabote eden minik kız' olarak.
tabi ki sonra izin verdim söylesin diye.
neyse bu da bi anı olarak kaldı akıllarda.
ben en iyisi biraz dizi izliyim.
gutnayt.
s*
fırtına sonrası sakinlik*
uzaklaşmalısın.
biraz olsun uzaklaşmalısın.
paket programlar çok yoruyo insanı.
anlatmak istediklerimi anlatabilmem için
çok uzaklara gitmem gerek.
çünkü dilini bilmediğim her yer bana mükemmel.
herkes beni dinlicek
ama kimse beni anlamicak.
birazdan bubu'yu yıkatmaya gidicem.
içimdeki karmaşayı ne dökebiliyorum buraya.
ne dökmek istiyorum.
isteyip istemediğimi bilmiyorum.
burası sanki bi duvar.
gerçi mor renkte bi duvarım olsun isterdim.
mor.
ama bayarsa diye hep düşünmeden edemiyorum.
ama hayatımı ya bayarsa ? diye düşünmekten
gına geldiğini bliyorum.
napiyim böyleyim.
size iyi günler.
serena must have some rest.
s*
biraz olsun uzaklaşmalısın.
paket programlar çok yoruyo insanı.
anlatmak istediklerimi anlatabilmem için
çok uzaklara gitmem gerek.
çünkü dilini bilmediğim her yer bana mükemmel.
herkes beni dinlicek
ama kimse beni anlamicak.
birazdan bubu'yu yıkatmaya gidicem.
içimdeki karmaşayı ne dökebiliyorum buraya.
ne dökmek istiyorum.
isteyip istemediğimi bilmiyorum.
burası sanki bi duvar.
gerçi mor renkte bi duvarım olsun isterdim.
mor.
ama bayarsa diye hep düşünmeden edemiyorum.
ama hayatımı ya bayarsa ? diye düşünmekten
gına geldiğini bliyorum.
napiyim böyleyim.
size iyi günler.
serena must have some rest.
s*
29 Mayıs 2009 Cuma
role models & kids*
geçen gün otobüs durağındayım.
çocuk yetiştirme konusunda fikir sahibi olmamı sağlayan
bi konuşmaya tanık oluyorum.
kadın ve annesi konuşuyolar.
işim yok dinliyorum.
kadın : hakan (oğlu) bana geçen gün anne sana iğne yaparım.
yaramazlık yapma dedi sonra da kafama 2 kere vurdu.
annesi : ahahahahaha.
kadın : anlamadım ki niye böyle yapıyo.
serena(iç ses) : farkında mısın acaba sen çocuğa böyle öğrettiğin için olmasın ?
kadın : sonra da doktor Fatma'yı ararım sana kızar ve aşı yapar dedi.
annesi : hahahahahaha.
sonuç olarak dinlerken üzüldüm.
dinlerken düşündüm.
çocuklar ebeveynlerini aynı şekilde taklit ederler.
ne yaparlarsa aynısını yaparlar.
bu böyledir.
eğer ki sen ona vuruyosan şakadan da olsa ya da
bitakım 'sana iğne yaparım , polis çağırırım' diyosan.
onun da sana böyle demesi çok muhtemeldir.
hatta kesindir.
örnek alıcağı tek kişi sensin.
bu yüzden çocuk yetişmek zor konu.
evet eskiler annelerimiz babalarımız da çok deneyimli değillerdi.
az çok fireyle yetiştik biz de.
ama dikkat etmek gerek.
farkında olmak gerek.
doktor Fatma eminim bunu duysa çok üzülürdü.
tabi burdaki olayda kadının kendi annesinin verdiği tepkilere
bakarak da fikir sahibi olmak çok zor diil.
günlük bi konuyu paylaşmak istedim.
s*
çocuk yetiştirme konusunda fikir sahibi olmamı sağlayan
bi konuşmaya tanık oluyorum.
kadın ve annesi konuşuyolar.
işim yok dinliyorum.
kadın : hakan (oğlu) bana geçen gün anne sana iğne yaparım.
yaramazlık yapma dedi sonra da kafama 2 kere vurdu.
annesi : ahahahahaha.
kadın : anlamadım ki niye böyle yapıyo.
serena(iç ses) : farkında mısın acaba sen çocuğa böyle öğrettiğin için olmasın ?
kadın : sonra da doktor Fatma'yı ararım sana kızar ve aşı yapar dedi.
annesi : hahahahahaha.
sonuç olarak dinlerken üzüldüm.
dinlerken düşündüm.
çocuklar ebeveynlerini aynı şekilde taklit ederler.
ne yaparlarsa aynısını yaparlar.
bu böyledir.
eğer ki sen ona vuruyosan şakadan da olsa ya da
bitakım 'sana iğne yaparım , polis çağırırım' diyosan.
onun da sana böyle demesi çok muhtemeldir.
hatta kesindir.
örnek alıcağı tek kişi sensin.
bu yüzden çocuk yetişmek zor konu.
evet eskiler annelerimiz babalarımız da çok deneyimli değillerdi.
az çok fireyle yetiştik biz de.
ama dikkat etmek gerek.
farkında olmak gerek.
doktor Fatma eminim bunu duysa çok üzülürdü.
tabi burdaki olayda kadının kendi annesinin verdiği tepkilere
bakarak da fikir sahibi olmak çok zor diil.
günlük bi konuyu paylaşmak istedim.
s*
26 Mayıs 2009 Salı
19 Mayıs 2009 Salı
gereğinden fazla olunca*
değer konusu çok fena.
dozunu kaçırdın mı başlıyo acıtmaya.
sıkmaya, germeye.
hele hele küçük kafalı insanlar
onlar cok fena.
bi anda yüklendiğinde.
iyilik yapıcan diye
şımarmak.
cok yazık biliyo musun.
cok yazık.
daha evvel bu kadarını görmemiş.
tamam can sıkar..
ama aynı zamanda üzücü , çok hem de.
acımama sebep oluyo.
benim herhangi birine / bi şeye acımam demek
o kişinin / şeyin gerçekten gözümden düşüşü demek.
acımak dediğimiz o kadar zor ki.
her istediğinizde acıyamazsınız.
zor bi duygu.
kısacası,
gereğinden fazla değer afallatır.
dozunu kaçırdın mı başlıyo acıtmaya.
sıkmaya, germeye.
hele hele küçük kafalı insanlar
onlar cok fena.
bi anda yüklendiğinde.
iyilik yapıcan diye
şımarmak.
cok yazık biliyo musun.
cok yazık.
daha evvel bu kadarını görmemiş.
tamam can sıkar..
ama aynı zamanda üzücü , çok hem de.
acımama sebep oluyo.
benim herhangi birine / bi şeye acımam demek
o kişinin / şeyin gerçekten gözümden düşüşü demek.
acımak dediğimiz o kadar zor ki.
her istediğinizde acıyamazsınız.
zor bi duygu.
kısacası,
gereğinden fazla değer afallatır.
17 Mayıs 2009 Pazar
elalemneder*
etrafımdakiler ne der acaba diye yaşamaktansa ,
çok şık bi restoranda , elit insanların önünde 'mavii mavii masmavii gözleri boncuk maviii' türküsünü yanık yanık söylemeyi tercih ederim.
s*
çok şık bi restoranda , elit insanların önünde 'mavii mavii masmavii gözleri boncuk maviii' türküsünü yanık yanık söylemeyi tercih ederim.
s*
10 Mayıs 2009 Pazar
dancinginthemoonlight*
tamam.
itiraf: bu sabah mcondald's söledim.
ilk defa her dediğimi tam yaptılar ve gerçekten süperdi.
bunu geçelim.
bugüne dair şöyle ki,
yaz havası.
ılık meltem rüzgarları falan filan derken.
odamdaki camı açtım.
ışığım tabi ki loş.
perdelerim uçmuyo çünkü uçan türden diiller.
hani böyle bi şarkı dinlersiniz ya.
her şey o kadar rahatlar ki gözünüzde.
benim aklıma hep amerika'da pikap'a binip bi kolunu camdan çıkaran
insan profili gelir.
güneş var , rüzgar esiyo , o süper şarkılardan biri çalıyo.
hayat ona güzel şeklinde..
bazen çiftlikte yaşamayı düşünmüyo diilim.
ama sonra diyorum ki ' serena ya sen yapamazsın bi yere kadar'
ama hayatımın çoğunu oraya taşırsam insanlarıyla beraber
güzel güzel de yaşayabilirim.
neyse bu kadar geyik bugünlük yeterli heralde.
s*
itiraf: bu sabah mcondald's söledim.
ilk defa her dediğimi tam yaptılar ve gerçekten süperdi.
bunu geçelim.
bugüne dair şöyle ki,
yaz havası.
ılık meltem rüzgarları falan filan derken.
odamdaki camı açtım.
ışığım tabi ki loş.
perdelerim uçmuyo çünkü uçan türden diiller.
hani böyle bi şarkı dinlersiniz ya.
her şey o kadar rahatlar ki gözünüzde.
benim aklıma hep amerika'da pikap'a binip bi kolunu camdan çıkaran
insan profili gelir.
güneş var , rüzgar esiyo , o süper şarkılardan biri çalıyo.
hayat ona güzel şeklinde..
bazen çiftlikte yaşamayı düşünmüyo diilim.
ama sonra diyorum ki ' serena ya sen yapamazsın bi yere kadar'
ama hayatımın çoğunu oraya taşırsam insanlarıyla beraber
güzel güzel de yaşayabilirim.
neyse bu kadar geyik bugünlük yeterli heralde.
s*
9 Mayıs 2009 Cumartesi
hava çok güzel *
hayır.
pizza söylemedim.
tuttum kendimi. (1oo puan)
hava o kadar fazla çok çok güzel ki.
cümlenin düşüklüğünün bile farkında varmıyorum.
evet o filmi seyrettim.
zaten oturup etkilenmeyi bekliyodum.
sürekli bi analiz.
sürekli bi sinyal tartışması.
bunlara gerek yok diyolar.
ha bi de evleniceksen geç evlen mesajı var.
güzel film.
ama sonuçta adı üstünde film.
neyse,
izlerken eğlendim mi ?
yes.
değişiklik en kimsenin ağlamadığı yerde ağladım mı ?
yes.
o zaman bu film güzel bi filmdir benim için.
hava çok güzel.
tekrardan.
neyse odam deniz manzaralı ya çok fiyakalıyım biraz mavi gördüğüm için.
siz dışarı çıkın.
ben evdeyim =)
s*
pizza söylemedim.
tuttum kendimi. (1oo puan)
hava o kadar fazla çok çok güzel ki.
cümlenin düşüklüğünün bile farkında varmıyorum.
evet o filmi seyrettim.
zaten oturup etkilenmeyi bekliyodum.
sürekli bi analiz.
sürekli bi sinyal tartışması.
bunlara gerek yok diyolar.
ha bi de evleniceksen geç evlen mesajı var.
güzel film.
ama sonuçta adı üstünde film.
neyse,
izlerken eğlendim mi ?
yes.
değişiklik en kimsenin ağlamadığı yerde ağladım mı ?
yes.
o zaman bu film güzel bi filmdir benim için.
hava çok güzel.
tekrardan.
neyse odam deniz manzaralı ya çok fiyakalıyım biraz mavi gördüğüm için.
siz dışarı çıkın.
ben evdeyim =)
s*
8 Mayıs 2009 Cuma
akılsızağzıncezasını*
saat 4:40.
akıllanmadım.
yine çi köfte.
bu sefer eşlik edenler de vardı.
jalapeno tanecikleri.
evet yedim.
şu an mı ?
yanıyorum.
s*
akıllanmadım.
yine çi köfte.
bu sefer eşlik edenler de vardı.
jalapeno tanecikleri.
evet yedim.
şu an mı ?
yanıyorum.
s*
6 Mayıs 2009 Çarşamba
keyf-i need*
çok yoruldu gözlerim.
sanki yıllardır bilgisayarla bakışıyorum.
beraber yaşıyorum.
yine bağlandım.
ama bugün dedim ki kendime.
bırak serena.
offline ol biraz.
tamam iç ses.
o iğrendiğim yeşil çayı aldım.
chris de burgh'ün 98 model model love songs CD'sini koydum.
babam sağolsun bayılır retro olan her şeye.
koltuğa uzandım.
ama yarım.
çünkü 'disgusting' yeşil çayı içebilmek için.
aslında noluyo ?
böyle yaptığım zaman düşüncelere dalıyorum.
ve müziği ignore ediyorum.
bi yerden sonra opss diyorum dur!
dur çünkü yine yorulucaksın.
amaç dinlenmek diil mi ?
yes.
şimdi bunu yazdım.
ve içeri gidiyorum.
müziği dinlemek , düşüncelere dalmamak için.
s*
sanki yıllardır bilgisayarla bakışıyorum.
beraber yaşıyorum.
yine bağlandım.
ama bugün dedim ki kendime.
bırak serena.
offline ol biraz.
tamam iç ses.
o iğrendiğim yeşil çayı aldım.
chris de burgh'ün 98 model model love songs CD'sini koydum.
babam sağolsun bayılır retro olan her şeye.
koltuğa uzandım.
ama yarım.
çünkü 'disgusting' yeşil çayı içebilmek için.
aslında noluyo ?
böyle yaptığım zaman düşüncelere dalıyorum.
ve müziği ignore ediyorum.
bi yerden sonra opss diyorum dur!
dur çünkü yine yorulucaksın.
amaç dinlenmek diil mi ?
yes.
şimdi bunu yazdım.
ve içeri gidiyorum.
müziği dinlemek , düşüncelere dalmamak için.
s*
3 Mayıs 2009 Pazar
çi köfte ft. kabus *
geldim eve.
açım.
ne yesem diye düşünürkeeeen
buzdolabını bi açtım.
ne göriyim ?
daha hiç dokunulmamış çi köfteler.
üzgünüm dedim.
saat 5 te oturdum yedim.
sonrası şöyle ;
önce binlerce borcum olduğunu öğrendim,
daha sonra bu borçlarımı hemen ödemem gerektiğini,
ayrıca hızlı trenin yakınında durup ezilmemeye çalıştım,
solucanlarla dolu bir yere düştüm,
ödeyemediğim borçlarım yüzünden mahçup oldum,
gözüme tuz kaçtı,
çıkarmak için su bulamayıp kola kullandım.
bunlar hatırladıklarım.
neymiş ?
saat 5 te çi köfte yersem,
kabuslar peşimi bırakmazmış.
siz siz olun o saatlerde daha hafif yemekler yiyin.
yoksa benim gibi 'artık uyanmak istiyorum' tribine girip,
uzun süre kıvranırsınız.
bu da bana ders olsun.
s*
açım.
ne yesem diye düşünürkeeeen
buzdolabını bi açtım.
ne göriyim ?
daha hiç dokunulmamış çi köfteler.
üzgünüm dedim.
saat 5 te oturdum yedim.
sonrası şöyle ;
önce binlerce borcum olduğunu öğrendim,
daha sonra bu borçlarımı hemen ödemem gerektiğini,
ayrıca hızlı trenin yakınında durup ezilmemeye çalıştım,
solucanlarla dolu bir yere düştüm,
ödeyemediğim borçlarım yüzünden mahçup oldum,
gözüme tuz kaçtı,
çıkarmak için su bulamayıp kola kullandım.
bunlar hatırladıklarım.
neymiş ?
saat 5 te çi köfte yersem,
kabuslar peşimi bırakmazmış.
siz siz olun o saatlerde daha hafif yemekler yiyin.
yoksa benim gibi 'artık uyanmak istiyorum' tribine girip,
uzun süre kıvranırsınız.
bu da bana ders olsun.
s*
1 Mayıs 2009 Cuma
gariplik*
küçükken olurdu.
geçiceğini düşünürdüm.
ama halen var.
'gariplik'
küçükken annemlerin odasına gidip 'anne bana gariplik geliyo' derdim.
'serena nedir gariplik?' diye sorduklarındaysa cevap veremezdim.
gariplik işte! açıklaması mı var ?
gariplik geliyo minicikkenden beri geliyo.
daha biraz evvel tekrar geldi.
anneme sarıldım.
biraz gider gibi oldu.
ama sonra anladım.
bazen kendimi cok rahat anlıyorum.
doğumgünüm ya ilgi yoğun.
e noldu ? rutinden çıktım.
yani ?
rutinim bozulduğunda ben de garipleşiyorum.
dün gece çok eğlendim.
spontane bi şekilde.
bu sabah da iyiydim.
ama şimdi gariplik gelince bi 'ıeurjdfkjdsfş' oldum.
tanımsız biraz ama.
neyse bekliyorum.
serena 10 dakika sendromuyla atlatıcam sanırsam.
mutlu bayramlar.
s*
geçiceğini düşünürdüm.
ama halen var.
'gariplik'
küçükken annemlerin odasına gidip 'anne bana gariplik geliyo' derdim.
'serena nedir gariplik?' diye sorduklarındaysa cevap veremezdim.
gariplik işte! açıklaması mı var ?
gariplik geliyo minicikkenden beri geliyo.
daha biraz evvel tekrar geldi.
anneme sarıldım.
biraz gider gibi oldu.
ama sonra anladım.
bazen kendimi cok rahat anlıyorum.
doğumgünüm ya ilgi yoğun.
e noldu ? rutinden çıktım.
yani ?
rutinim bozulduğunda ben de garipleşiyorum.
dün gece çok eğlendim.
spontane bi şekilde.
bu sabah da iyiydim.
ama şimdi gariplik gelince bi 'ıeurjdfkjdsfş' oldum.
tanımsız biraz ama.
neyse bekliyorum.
serena 10 dakika sendromuyla atlatıcam sanırsam.
mutlu bayramlar.
s*
aradan çıksın*
bugün benim doğumgünüm ama sabah (yoğun bir geceden sonra)
uyandığımda aklıma Ahmet Buhan'la Bedir Çankaya geldi.
Küçükken sürekli bu 2 sini karşılaştırıp dururduk.
Tabi ki Ahmet Buhan kazanırdı çünkü bütün soruların cevapları arkada vardı hem de işlemleriyle beraber.
Bedir Çankaya ise saman kağıda , iç kapatıcı ve cevapsız bi kitaptı.
Hep Ahmet Buhan'dan ödev verilsin diye dua ederdik.
Neyse sonuç olarak bugün '1 mayıs'.
Kardeşimle de aynı gün doğduk.
Hadi anne iyisin 1 günde bitiyo işler.
Aradan çıksın hadi hadi.
s*
uyandığımda aklıma Ahmet Buhan'la Bedir Çankaya geldi.
Küçükken sürekli bu 2 sini karşılaştırıp dururduk.
Tabi ki Ahmet Buhan kazanırdı çünkü bütün soruların cevapları arkada vardı hem de işlemleriyle beraber.
Bedir Çankaya ise saman kağıda , iç kapatıcı ve cevapsız bi kitaptı.
Hep Ahmet Buhan'dan ödev verilsin diye dua ederdik.
Neyse sonuç olarak bugün '1 mayıs'.
Kardeşimle de aynı gün doğduk.
Hadi anne iyisin 1 günde bitiyo işler.
Aradan çıksın hadi hadi.
s*
29 Nisan 2009 Çarşamba
yeşl çay trial *
su an yeşil çay içiyorum.
hayatımda ilk defa.
ruhu dinlendiriyomuş dediler.
bekliyorum.
her şey bi yana ben böyle bi koku görmedim.
mandalla içmek gerek sanırsam.
sevenler kırılmasın lütfen.
damak zevkim biraz farklıdır.
s*
hayatımda ilk defa.
ruhu dinlendiriyomuş dediler.
bekliyorum.
her şey bi yana ben böyle bi koku görmedim.
mandalla içmek gerek sanırsam.
sevenler kırılmasın lütfen.
damak zevkim biraz farklıdır.
s*
27 Nisan 2009 Pazartesi
23 Nisan 2009 Perşembe
zevk için yemek*
bazen aç olmuyorum.
aç olmadığım zaman yemek yiyorum.
niye?
çünkü yemeklerin çıkardığı sesleri ,
kokuları ,
ve ağzımdaki çıtırdama hislerini seviyorum.
mesela aç diilim,
domates çorbası içiyorum çünkü içindeki erimiş kaşar ,
acaba boğazımda kalmadan yiyebilir miyim savaşı.
ya da pizza yiyorum,
sadece ucunu yiyorum çünkü ısırma hissi beni mutlu ediyo.
veya pide ?
neden pide ? çünkü kıtır kıtır ve ince olmasına bayılıyorum.
rokanın sadece ilk zamanlarını seviyorum.
en başta o acılığını vermiyo.
çıtır çıtır yiyorum ve sonra acılaşıyo.
bu acı tadını domatesle yumuşatabiliriz tabi ki.
ya da nesfit ?
nesfiti bi yere kadar yiyebiliyorum.
artık 1 haftadan sonra sabah görünce kusasım geliyo.
ama o kıtır kıtırlığı ve sütle birleşimi gerçekten aç olmasam bile o kadar hoş geliyo ki.
sonuç olarak,
ben yemeği aç olduğumdan diil ,
zevk alarak öylesine yiyorum.
sağlıklı mı ?
hayır diil.
ama tarzım.
yapıcak bişi yok.
sonuç ;
yemek yemeyi seviyorum.
s*
aç olmadığım zaman yemek yiyorum.
niye?
çünkü yemeklerin çıkardığı sesleri ,
kokuları ,
ve ağzımdaki çıtırdama hislerini seviyorum.
mesela aç diilim,
domates çorbası içiyorum çünkü içindeki erimiş kaşar ,
acaba boğazımda kalmadan yiyebilir miyim savaşı.
ya da pizza yiyorum,
sadece ucunu yiyorum çünkü ısırma hissi beni mutlu ediyo.
veya pide ?
neden pide ? çünkü kıtır kıtır ve ince olmasına bayılıyorum.
rokanın sadece ilk zamanlarını seviyorum.
en başta o acılığını vermiyo.
çıtır çıtır yiyorum ve sonra acılaşıyo.
bu acı tadını domatesle yumuşatabiliriz tabi ki.
ya da nesfit ?
nesfiti bi yere kadar yiyebiliyorum.
artık 1 haftadan sonra sabah görünce kusasım geliyo.
ama o kıtır kıtırlığı ve sütle birleşimi gerçekten aç olmasam bile o kadar hoş geliyo ki.
sonuç olarak,
ben yemeği aç olduğumdan diil ,
zevk alarak öylesine yiyorum.
sağlıklı mı ?
hayır diil.
ama tarzım.
yapıcak bişi yok.
sonuç ;
yemek yemeyi seviyorum.
s*
döküm*
hayır kesinlikle.
karşındakine iyi gözükmek ,
onun kafasına uygunmuş gibi göstermek için kendini ,
hiç bi zaman kendi fikrinden başka bir fikri benimseme.
çünkü o zaman yakınlık diil ,
kısa vadeli rahatlık yaşarsın.
ama bi yerden sonra istemediğin fikirleri kabul etmeye başlayınca ,
kendinden ödün vermiş olmanın yanında ,
uzun vadeli rahatsızlık yaşarsın.
bunu herkes bilir.
fakat uygulamaya geçirmek , işte asıl zor olan.
yoksa söylemesi çok kolay.
sonuç olarak ,
kendime böyle bir yol belirledim.
nolursa olsun kafama yatmıyosa o fikre katılmicam.
bunu da sölicem.
sonuçları ne olursa olsun.
ver coşkuyuu
hadi yürü be
kim tutar seniii
diyerek,
gaz bi şekilde 10 dakikalık iç dökümümü bitiriyorum.
sevgiler,
s*
karşındakine iyi gözükmek ,
onun kafasına uygunmuş gibi göstermek için kendini ,
hiç bi zaman kendi fikrinden başka bir fikri benimseme.
çünkü o zaman yakınlık diil ,
kısa vadeli rahatlık yaşarsın.
ama bi yerden sonra istemediğin fikirleri kabul etmeye başlayınca ,
kendinden ödün vermiş olmanın yanında ,
uzun vadeli rahatsızlık yaşarsın.
bunu herkes bilir.
fakat uygulamaya geçirmek , işte asıl zor olan.
yoksa söylemesi çok kolay.
sonuç olarak ,
kendime böyle bir yol belirledim.
nolursa olsun kafama yatmıyosa o fikre katılmicam.
bunu da sölicem.
sonuçları ne olursa olsun.
ver coşkuyuu
hadi yürü be
kim tutar seniii
diyerek,
gaz bi şekilde 10 dakikalık iç dökümümü bitiriyorum.
sevgiler,
s*
22 Nisan 2009 Çarşamba
plastik dünyanın asil üyesi*
aklımda yazıcak hiç bişi yok.
dilimde kocamaaan bi aft var.
onun bile farkında diilim.
süper diil mi ?
plastik dünyanın , oyuncularıyız biz.
bundan zevk alıyorum.
tamam isyan da ediyorum ama bazen , çok az.
bugün monopoly oynadık mendi ve rositayla.
yine yendim.
ama oyun bitmedi her zamanki gibi.
küçükken oynadığımızda kendim kazanana kadar devam eder ,
canım sıkılınca oyun bitti derdim.
sonra bir kağıda , 'bu oyunu serena kazanmıştır kaybedenler imzalasın' yazardım.
geçen gün kutuyu açtım.
içinden 1999'dan beri oynadığımız monopoly'lerin kağıtları çıktı.
o kadar güldüm ki okurken.
bunu , scrabble (sadece kazandığımda) oynarken de yapardım.
halen yapıyorum.
anıları çok seviyorum.
sürekli anı yaratmak istiyorum.
belki güzel bi şey diil ama ben seviyorum.
sonra dönüp bakmak..
herhangi bir defterin bir yaprağına bu sayfaya gelince beni ara yazmak beni gerçekten çok eğlendiriyo..
hep diyorum ya..
hayata kendinizden eğlenceler , zevkler katın.
gerçekten farkı görüceksiniz.
kendi kendine gülmenin anlam kazandığı anlar için.
s*
dilimde kocamaaan bi aft var.
onun bile farkında diilim.
süper diil mi ?
plastik dünyanın , oyuncularıyız biz.
bundan zevk alıyorum.
tamam isyan da ediyorum ama bazen , çok az.
bugün monopoly oynadık mendi ve rositayla.
yine yendim.
ama oyun bitmedi her zamanki gibi.
küçükken oynadığımızda kendim kazanana kadar devam eder ,
canım sıkılınca oyun bitti derdim.
sonra bir kağıda , 'bu oyunu serena kazanmıştır kaybedenler imzalasın' yazardım.
geçen gün kutuyu açtım.
içinden 1999'dan beri oynadığımız monopoly'lerin kağıtları çıktı.
o kadar güldüm ki okurken.
bunu , scrabble (sadece kazandığımda) oynarken de yapardım.
halen yapıyorum.
anıları çok seviyorum.
sürekli anı yaratmak istiyorum.
belki güzel bi şey diil ama ben seviyorum.
sonra dönüp bakmak..
herhangi bir defterin bir yaprağına bu sayfaya gelince beni ara yazmak beni gerçekten çok eğlendiriyo..
hep diyorum ya..
hayata kendinizden eğlenceler , zevkler katın.
gerçekten farkı görüceksiniz.
kendi kendine gülmenin anlam kazandığı anlar için.
s*
20 Nisan 2009 Pazartesi
hapı yuttum*

evet , hap içmekte zorlanıyorum.
çünkü küçükken ilk hap deneyimimde yaşadığım zorluk beni hapfobik yaptı.
yıllar geçti ben halen 1 hap almak yerine 398403840 kaşık çocuk şurubu içerken..
hadi dedim serena yapabilirsin.
bi sabah uyandım.
supradyn'in normalde küçük gözüken ama aslında hayvani olan vitaminini yutmaya çalıştım.
annemin ömründen 4830483049 yıl götüren boğulma sahnemden sonra eskiden sahip olduğum fobi ikimizede bulastı.
hasta olmayagöriyim evde bir panik havası.
var mı şurup ? şurup var mı ? ne serena mı ? hap mı hayır! şurup varsa 39840384 kaşık ?
içsin ne var ! tadı kötüyse arkasından nutella yer. hap hayır. tarzı muhabbetler..
sadede gelirsek,
dün sabah uyandım bi baktım gribal enfeksiyona giriş yapıyorum..
napıcaz? annem hemen şurubu hazırladı. vermidon! kaç kaşık ? 2 çorba kaşığı.
irenc.
neyse içtim.
akşam da içtim.
bitti.
bugün napıcam ?
annemi aradım.
telefon konuşması şöyle ;
-anne şurup bitti n'apiim ?
-ben eczaneyi arıyorum dur.
-anne arama boşuna ben hap içsem ? zaten küçük bi şey ama ?
-dur arıyorum yorulma sen.
(anladım ki korkuyo)
-anne hap içmemden mi korkuyosun ?
-ay evet! evde tek basınasın bi de!
-ahhaahahah anneeeeeeeeeeee =)
-hadi bari telefondayken iç bekliyorum.
-anne delirdin mi ? içiyim ararım ben seni.
-....
-hadi anne aricam bye.
3 dak sonra:
-anne içtim.
-oh şükür! hadi konuşuruz 15 dak. sonra vitamin de al.
-ok anne bye.
kısacası bana korktuğunu göstermek istemeyen canım annem telefonda hap içmemi isteyecek kadar endişeliydi.
ama çıkarmamız gereken sonuç;
bravo serenaya! hapı yuttu =)
s*
19 Nisan 2009 Pazar
i'm lovin' it*
dayanamıyorummmmmmmm diye girdim eve.
annem korktu klasik.
noldu!? diye.
dayanamıyorum dedim yıllardır fast food yemiyorum! (mübalağ sanatı %789)
hemen telefona sarıldım.
adınız soyadınız onları geçtik.
siparişimi verdim : mcchicken jumbo boy COLASI BUZSUZ VE ZERO!
bunu bastırarak söyledim.
ve telefondaki bayana bağırdım.
BUZSUZ OLACAK diye.
neden mi ?
cünkü son 3830840934 siparişimde de dolu dolu buz geliyo.
kaşıkla çıkarırken colamın yarısı gidiyo, o sırada patatesler soğuyo falan..
düşünün yani yaşadıklarımı.
bu sefer kızdım buzlu gelirse cok sinirlenicem dedim.
nitekim buzsuz geldi.
adımı soyadımı yazmışlar colanın üstüne.
mutlu oldum =)
yedim bitti.
peki ya şimdi ?
pişmanlık ve yoğun zevk arasındaki ince çizgide fink atıyorum.
aynen yazın yaşadığım , cesaret ve kıroluk arasındaki ince çizgide volta atmaya benziyor.
sonuç mu ?
pişmanlıktan eser yok.
aldığım zevkin tabiri yok.
thanks McDo.
i'm lovin' it.
s*
annem korktu klasik.
noldu!? diye.
dayanamıyorum dedim yıllardır fast food yemiyorum! (mübalağ sanatı %789)
hemen telefona sarıldım.
adınız soyadınız onları geçtik.
siparişimi verdim : mcchicken jumbo boy COLASI BUZSUZ VE ZERO!
bunu bastırarak söyledim.
ve telefondaki bayana bağırdım.
BUZSUZ OLACAK diye.
neden mi ?
cünkü son 3830840934 siparişimde de dolu dolu buz geliyo.
kaşıkla çıkarırken colamın yarısı gidiyo, o sırada patatesler soğuyo falan..
düşünün yani yaşadıklarımı.
bu sefer kızdım buzlu gelirse cok sinirlenicem dedim.
nitekim buzsuz geldi.
adımı soyadımı yazmışlar colanın üstüne.
mutlu oldum =)
yedim bitti.
peki ya şimdi ?
pişmanlık ve yoğun zevk arasındaki ince çizgide fink atıyorum.
aynen yazın yaşadığım , cesaret ve kıroluk arasındaki ince çizgide volta atmaya benziyor.
sonuç mu ?
pişmanlıktan eser yok.
aldığım zevkin tabiri yok.
thanks McDo.
i'm lovin' it.
s*
18 Nisan 2009 Cumartesi
17 Nisan 2009 Cuma
muhabbete aç taksici abi*
gece.
bindim taksiye.
sevmediğim bişeydir.
ama her ne olduysa
babacan şöförümle muhabbet eve kadar sürdü.
kendisi avrupa görmüş insan.
toplumumuzun nereye gittiği hakkındaki yorumları çok.
diyo ki ' insanın altında Kadillaah da olsa Mersades de olsa Doğan da olsa insan aynı insan'
doğru diyo.
ne Kadillah ne Doğan farketmiyo.
insanlar aynı.
farketmiyo.
s*
bindim taksiye.
sevmediğim bişeydir.
ama her ne olduysa
babacan şöförümle muhabbet eve kadar sürdü.
kendisi avrupa görmüş insan.
toplumumuzun nereye gittiği hakkındaki yorumları çok.
diyo ki ' insanın altında Kadillaah da olsa Mersades de olsa Doğan da olsa insan aynı insan'
doğru diyo.
ne Kadillah ne Doğan farketmiyo.
insanlar aynı.
farketmiyo.
s*
16 Nisan 2009 Perşembe
pozisyonlanma*

yurtdışına çıkan herkes bana mavi paketli m&m getirir.
bana sorarlar mı ? hayır.
ne istiyosun ? derler mi ? hayır.
neden ?
çünkü ben insanların kafasında kendimi konumlandırdım.
artık yurtdışına çıkılınca serena bunu ister diye biliyolar.
paket paket getirdiğiniz ve getirmeye devam edeceğiniz m&m ' ler için şimdiden teşekkürler.
s*
her aynı sabahın , hep farklı tadı *
çocukluğum gerçekten imrenilecek kadar güzel geçti.
o zamanlara dair binlerce anım var.
en komiklerinden birini ise demin yolda giderken hatırladım.
üst komşum serra'yla aynı okuldaydık.
her sabah asansörle inip servisi beklerdik.
ve çok fazla eğlenirdik.
öncelikle annemin sıkılmayalım diye 'burası muş'tur' türküsünün ingilizce versiyonunu diyafondan bağırarak söylemesi,
karşı bahçede her sabah aynı adımları atarak yürüyüş yapan ak sakallı şifacı dede,
her sabah apartmana giren ve ' yüüüüünaydınnn kızlaaaaar ' diye bağıran komşumuz,
ayrıca apartmanımıza gelen ve kim olduğunu bilmediğimiz ve her sabah sinirlenerek kapıyı açtığımız kadın için kurduğumuz tuzak sayısı saymakla bitmez.
neden sevmediğimizi de bilmiyoduk sadece sinir oluyoduk.
sonuç olarak her sabahımız bi öncekinden daha renkli ve eğlenceli geçiyo muydu ?
evet geçiyodu.
unutmamak gerekir , rutinin insana verdiği zevk gerçekten çok güzeldir.
s*
o zamanlara dair binlerce anım var.
en komiklerinden birini ise demin yolda giderken hatırladım.
üst komşum serra'yla aynı okuldaydık.
her sabah asansörle inip servisi beklerdik.
ve çok fazla eğlenirdik.
öncelikle annemin sıkılmayalım diye 'burası muş'tur' türküsünün ingilizce versiyonunu diyafondan bağırarak söylemesi,
karşı bahçede her sabah aynı adımları atarak yürüyüş yapan ak sakallı şifacı dede,
her sabah apartmana giren ve ' yüüüüünaydınnn kızlaaaaar ' diye bağıran komşumuz,
ayrıca apartmanımıza gelen ve kim olduğunu bilmediğimiz ve her sabah sinirlenerek kapıyı açtığımız kadın için kurduğumuz tuzak sayısı saymakla bitmez.
neden sevmediğimizi de bilmiyoduk sadece sinir oluyoduk.
sonuç olarak her sabahımız bi öncekinden daha renkli ve eğlenceli geçiyo muydu ?
evet geçiyodu.
unutmamak gerekir , rutinin insana verdiği zevk gerçekten çok güzeldir.
s*
15 Nisan 2009 Çarşamba
hangisi ? *
eveeet.
karşınızda 2 tane farklı malzemeli yemek var.
fakat acaba hangisi daha güzel ?
bi tanesi benim elimden çıkma.
diğeri ise kadim dostum yusuf'a ait.
hangisinin kimin olduğunu sölemicem.
fakat ilk bakışta sanki alt taraftakinin daha mükemmel olduğu gözüküyo.
ama görünüşe aldanmamak gerek.
hatta alttakinin mamüllerinin diziliş sırası enfes.
ye beni diyor.
can çektiriyor.
ama ne olursa olsun.
tek bir ortak yön var.
ikisi de tuzsuz.
sonuç olarak yusuf'a bu hızlı yemek tarifi için teşekkür eder.
hayatında başarılar dilerim.
s*
12 Nisan 2009 Pazar
-muş gibi yapmak*
klasik öğlen yemeği seanslarından birindeydik.
benim yemeğim bitti ve odama geldim.
ama içerdeki muhabbeti dinlemeye devam ettim.
etmem de lazımdı.
yasmin: anne ya dün sabah yumurta yapıyodum kendime , suyun içinde ısınırken birden tık tık diye bi ses geldi , çıkardım sudan hemen. Kırdım yumurtayı içinden civciv çıktı ve öldü.
anne: hmm. evet ?
yasmin,baba,içerdeki ben : ıadjosajdklsajdlsajdlaşjdalsjdlsakjdaşlsjd.
kısacası muhabbeti dinlemeyen ( mış gibi yapma yeteneğimi nerden aldığım belli) annemin verdiği tepkinin bizi gülmekten öldürmesi pazar günümüze mutluluk , neş'e ve renk kattı.
s*
benim yemeğim bitti ve odama geldim.
ama içerdeki muhabbeti dinlemeye devam ettim.
etmem de lazımdı.
yasmin: anne ya dün sabah yumurta yapıyodum kendime , suyun içinde ısınırken birden tık tık diye bi ses geldi , çıkardım sudan hemen. Kırdım yumurtayı içinden civciv çıktı ve öldü.
anne: hmm. evet ?
yasmin,baba,içerdeki ben : ıadjosajdklsajdlsajdlaşjdalsjdlsakjdaşlsjd.
kısacası muhabbeti dinlemeyen ( mış gibi yapma yeteneğimi nerden aldığım belli) annemin verdiği tepkinin bizi gülmekten öldürmesi pazar günümüze mutluluk , neş'e ve renk kattı.
s*
10 Nisan 2009 Cuma
serena ft. le chat*
saat 4 ü 10 geçe eve geldim.
apartmanın önündeki kediyle verdiğim savaş 17 dakika sürdü.
o girmek istiyo ben izin vermiyorum.
sonra karşıdaki apartmanın görevli adamı bunun metodunu anlattı.
önce kediyi yandaki eczaneye doğru çağırmam sonra ordaki minik mamalarla kandırmam sonra da anahtarı sokup kapıyı açmam gerekmiş.
yaptım.
kedi vs. serena
ben kazandım.
Serena wins!
s*
apartmanın önündeki kediyle verdiğim savaş 17 dakika sürdü.
o girmek istiyo ben izin vermiyorum.
sonra karşıdaki apartmanın görevli adamı bunun metodunu anlattı.
önce kediyi yandaki eczaneye doğru çağırmam sonra ordaki minik mamalarla kandırmam sonra da anahtarı sokup kapıyı açmam gerekmiş.
yaptım.
kedi vs. serena
ben kazandım.
Serena wins!
s*
9 Nisan 2009 Perşembe
rumuz yanı , iç dökümü *
insanların kendilerini ifade etme şekilleri var.
hem de çok fazla.
kimisini anlayamıyoruz.
fakat son bi kaç senedir
en çok kullanılan kendini ifade etme yolu Msn'de rumuzların yanına yazılan yazılar.
hiç kimse yazmıyorum diyemez.
şarkı sözü , nerde olduğumuz , çeşitli sorular , espiriler veya özlü sözler.
msn'i bunun için çok kullanıyoruz.
dinlediğimiz şarkıları bile çoğu zaman bilerek gösteriyoruz.
çünkü orda 'gösterme!' tuşu da var.
bu bizim seçimimiz.
herkes kimin neyi , niçin yaptığını bilse de birbirine sölemiyo.
bu da insanların birbirlerine ne kadar benzediğini göstermiyo mu ?
kesinlikle.
msn'de cool olmak pek bi işe yaramıyo.
sonuçta kişi online,away,meşgul ya da her neyse
o listede gözüktüğü andan itibaren herkes birbirine eşit.
kim ne kadar away hiç farketmiyo.
eylem aynı eylem.
so,
Msn gençliğiyiz.
s*
hem de çok fazla.
kimisini anlayamıyoruz.
fakat son bi kaç senedir
en çok kullanılan kendini ifade etme yolu Msn'de rumuzların yanına yazılan yazılar.
hiç kimse yazmıyorum diyemez.
şarkı sözü , nerde olduğumuz , çeşitli sorular , espiriler veya özlü sözler.
msn'i bunun için çok kullanıyoruz.
dinlediğimiz şarkıları bile çoğu zaman bilerek gösteriyoruz.
çünkü orda 'gösterme!' tuşu da var.
bu bizim seçimimiz.
herkes kimin neyi , niçin yaptığını bilse de birbirine sölemiyo.
bu da insanların birbirlerine ne kadar benzediğini göstermiyo mu ?
kesinlikle.
msn'de cool olmak pek bi işe yaramıyo.
sonuçta kişi online,away,meşgul ya da her neyse
o listede gözüktüğü andan itibaren herkes birbirine eşit.
kim ne kadar away hiç farketmiyo.
eylem aynı eylem.
so,
Msn gençliğiyiz.
s*
8 Nisan 2009 Çarşamba
sis'*
saat 3.
kardeşim italya'dan geldi.
şu an eve girdi.
ve onu mutfakta pırasa köftesini acı sosa batırıp yerken yakaladım.
i (L) my family.
kardeşim italya'dan geldi.
şu an eve girdi.
ve onu mutfakta pırasa köftesini acı sosa batırıp yerken yakaladım.
i (L) my family.
7 Nisan 2009 Salı
yıldızlarım var benim*
yıldızlarım var benim.
renk renk .
ama geceleri tek renk oluyolar.
çünkü parlarken yıldızlar .
renkleri önemli diildir .
küçükken sarı uğurböceklerinden korkardım.
gerçek uğur getirmiceklerini düşünürdüm .
kırmızı olmalıydı tam uğur getirmesi için .
adadaki evde WC'nin tavanında yaşıyolar .
minik kertenkele yavruları .
pembe mor karışık renkleri .
onlardan hoşlanmıyorum ayakları tavana yapışıkken.
ama yere indiklerinde rahatlıyorum .
üzülüyorum onlar için .
dokununca kuyruklarını bıraktılarından.
ama annem büyük bi cesaretle onları doğal yaşamlarına salıyo.
adada arka balkonumuzda kocaman bi bitki vardı .
sarı beyaz çiçekleri .
küçükken o çiçekleri koparıp ucunu dişimizle koparıp içinden çıkan balı yerdik.
cok zevkli gelirdi.
akşamüstü havuzdan dönünce alt komşum ezgi'yle.
pembe bisikletim vardı.
her tarafı bana özgü.
tam pembe diildi zaten.
hiç bi zaman tam pembe sevmedim ki.
selesinde cok şirin resimler vardı.
her tarafı bana özgü.
sokakta yeşil bi bitki vardı her yerde.
çiçekleri vardı onun turuncu kırmızı.
o çiçekler yenmezdi.
minik domates şeklindeydi.
onları toplayıp birbirimize atardık.
yıldızlarım var benim renk renk.
geceleri renkleri gider , parlaklığı kalır.
çünkü parlarken yıldızlar ,
renkleri önemli diildir..
s*
renk renk .
ama geceleri tek renk oluyolar.
çünkü parlarken yıldızlar .
renkleri önemli diildir .
küçükken sarı uğurböceklerinden korkardım.
gerçek uğur getirmiceklerini düşünürdüm .
kırmızı olmalıydı tam uğur getirmesi için .
adadaki evde WC'nin tavanında yaşıyolar .
minik kertenkele yavruları .
pembe mor karışık renkleri .
onlardan hoşlanmıyorum ayakları tavana yapışıkken.
ama yere indiklerinde rahatlıyorum .
üzülüyorum onlar için .
dokununca kuyruklarını bıraktılarından.
ama annem büyük bi cesaretle onları doğal yaşamlarına salıyo.
adada arka balkonumuzda kocaman bi bitki vardı .
sarı beyaz çiçekleri .
küçükken o çiçekleri koparıp ucunu dişimizle koparıp içinden çıkan balı yerdik.
cok zevkli gelirdi.
akşamüstü havuzdan dönünce alt komşum ezgi'yle.
pembe bisikletim vardı.
her tarafı bana özgü.
tam pembe diildi zaten.
hiç bi zaman tam pembe sevmedim ki.
selesinde cok şirin resimler vardı.
her tarafı bana özgü.
sokakta yeşil bi bitki vardı her yerde.
çiçekleri vardı onun turuncu kırmızı.
o çiçekler yenmezdi.
minik domates şeklindeydi.
onları toplayıp birbirimize atardık.
yıldızlarım var benim renk renk.
geceleri renkleri gider , parlaklığı kalır.
çünkü parlarken yıldızlar ,
renkleri önemli diildir..
s*
mahalleli (L) ben*
hava hafif soğuk.
eve geldim.
yukarı çıkmak istemedim,oturdum apartmanın önüne.
çok mu garip ? bi insanın kendi apartmanının merdivenlerinde oturması ?
bence hiç diil.
meğer mahalleli beni ne kadar çok seviyomuş.
beni ne kadar düşünüyomuş.
eczacısından , çorapçısına ,
havlucusundan , araba kiralamacısına ,
halıcısından , büfecisine , kuaförüne ,
yoldan geçen tanımadığım 85048509 tane insandan ,
etrafta oturan 2-3 arkadaşıma kadar herkes ;
-Serenacım üşümicen mi orda ? Anahtarını mı unuttun ?
sorularıyla beni ne kadar düşündüklerini gösterdiler.
sonra aklıma birden küçükken anahtarımı unutup kapının önünde saatlerce
annemi beklemem geldi.
heralde dedim o zamandan beri akıllarında bu olay.
hayırlı rezidans sakinlerinin çoğu ve ayrıca dükkan sahipleri hepsi beni davet etti.
ama ben zaten dışarda oturup , düşünmek istiyodum.
tekliflerini nazikçe geri çevirip hiç bir problem olmadığını söyledim.
bu olay yaklaşık 12 kez tekrarlandı.
sıkılmadım sorulardan.
çünkü 'ilgi isteği' her insanın içinde var.
oturduğum yeri çok seviyorum.
insanlarını,parkını,hayvanlarını ve ağaçlarını hatta evlerin etrafındaki demirleri bile.
serena kalp gayrettepe.
s*
eve geldim.
yukarı çıkmak istemedim,oturdum apartmanın önüne.
çok mu garip ? bi insanın kendi apartmanının merdivenlerinde oturması ?
bence hiç diil.
meğer mahalleli beni ne kadar çok seviyomuş.
beni ne kadar düşünüyomuş.
eczacısından , çorapçısına ,
havlucusundan , araba kiralamacısına ,
halıcısından , büfecisine , kuaförüne ,
yoldan geçen tanımadığım 85048509 tane insandan ,
etrafta oturan 2-3 arkadaşıma kadar herkes ;
-Serenacım üşümicen mi orda ? Anahtarını mı unuttun ?
sorularıyla beni ne kadar düşündüklerini gösterdiler.
sonra aklıma birden küçükken anahtarımı unutup kapının önünde saatlerce
annemi beklemem geldi.
heralde dedim o zamandan beri akıllarında bu olay.
hayırlı rezidans sakinlerinin çoğu ve ayrıca dükkan sahipleri hepsi beni davet etti.
ama ben zaten dışarda oturup , düşünmek istiyodum.
tekliflerini nazikçe geri çevirip hiç bir problem olmadığını söyledim.
bu olay yaklaşık 12 kez tekrarlandı.
sıkılmadım sorulardan.
çünkü 'ilgi isteği' her insanın içinde var.
oturduğum yeri çok seviyorum.
insanlarını,parkını,hayvanlarını ve ağaçlarını hatta evlerin etrafındaki demirleri bile.
serena kalp gayrettepe.
s*
6 Nisan 2009 Pazartesi
a o *

evvet.
yıllar sonra icq ya girdim.
numaramı hatırladım hatırlamasına da nasıl bi ezberse bu.
kazınmış kafama resmen.
o sırada elifle idili de razı ettim icq ya girmeye.
tam tamına 2 online'ım vardı.
eski 'a o' sesini beklerken ekolu bi sesle karşılaştım ama olsun.
hepsi teker teker aklıma geldi.
daha bağlanırken yeşil olmaya çalışan icq çiçeği,
biri online olunca çıkan tık tık sesi(beni en heycanlandıran ses),
update info pls. mesajları,
current adress ya da city yazan yerlerin karşısına yazılan kız arkadaş isimleri,
infolardaki özlü ve romantik sözler,
garip şekilli nick name'ler,
sende kaç online ? sorusu.
hepsi teker teker aklıma geldi.
icq , resmen bir 'era' idi.
bitti.
msn messenger ne kadar güçlüymüş ki bu kadar büyük bir icadı yerle bir etti.
bazen düşünürüm ne zaman icq dan msn e geçtik diye.
bunca şey ne zaman oldu , hangi ara ?
icq chatlerdeyken nasıl geçtik msn dünyasına ?
olmuş işte serena.
daha ne soruyosun ki.
bizim jenerasyon birçok yeniliğe şahit oldu daha da olmaya devam ediyo.
değişiklikleri izlerken , eskileri ne kadar çabuk unuttuğumuzu görme şansım da oluyo..
olsun.
zamanı gözlemleyebilmek , detayları farkedebilmek.
işte en güzeli o.
barack'la çay saati*
sabah uyandım , baktım bi cevapsız aramam var
değişik bi numaraydı merak ettim geri aradım.
telefonu açınca hemen kim olduğunu anladım
barack'tı.
sesi heycanlı ve sevgi dolu geliyodu.
-serenaaa! nerdesin ya o kadar Türkiye'ye geliyorum bi aramak sormak yok.
haklıydı sitem etmekte.
bende dedim ki bugünkü toplantıların bitsin buluşalım , rositayla mendi de çıkmak istiyodu dışarı zaten onları da alırız.
-tamam bi saate sendeyim dedi.
yok dedim şimdi makam arabaları falan uraşmayalım ben alırım seni.
neyse aldım rositayı sonra saat 2 gibi de barack'ı aldık , doğru mendilere.
onu da aldık falan ama nası eğleniyoruz arabada şarkılar türküler.
gittik bi yerlerde oturmaya.
rosita krem peynirli bagel aldı , mendi bi kapuçino aldı ben de bi çay.
ama barack çok özlemişti burayı hemen şöle en güzelinden bi menemen ve yanında çay söyledi.
yedik içtik sohbet muhabbet.
sonra mendilere döndük.
scrabble oynadık beraber , youtube'dan videolar izledik.
tabi youtube'un açık olmadığını görünce biraz üzüldü barack ama yapıcak bi şey yok tabi vtunneldan paşa paşa girdik.
biraz dans ettik , saklambaç oynadık eski günlerdeki gibi.
tabi 4 ümüz bi araya gelince bizi tutabilene aşkolsun !
anılar ve yaşananlar o kadar aklımızdaydı ki.
saat 7 gibi çıktık mendilerden.
barack bu sefer 'ben öne oturucam' dedi.
rosita buna biraz bozulsa da kabul etti.
neyse bi trafik bi trafik sormayın.
tabi barack ben ve rosita bi aradayken sıkılmak bize yakışmazdı.
açtık eski şarkıları arabada nası eğleniyoruz anlatamam.
şarkıları hareketlerle anlatarak söylüyoruz deli gibi bağırıyoruz.
neyse profilo'nun ordan dönerken yol tıkandı.
baya bi zaman geçtiğinden 3 ümüz de açtık tabi ki.
rosita hemen atladı pastaneden sıcacık börekler , tuzlular tatlılar aldı bize.
malum trafikteyiz.
barack'ın geliceğini bildiğimden en sevdiğimiz şarkılardan karışık CD yapmıştım önceden.
halen trafikte olduğumuzdan 'bunlar meşrubatsız gitmez' dedi barack ve hemen atlayıp marketten içiceklerimizi de aldı.
nası yardımseverdir bi bilseniz.
zaten bizim dostluğumuz hep böyleydi hepimiz birbirimize yardım ederdik.
halen de öyle.
neyse yiyeceklerimizi yedik.
bu trafik bize çok iyi gelmişti.
barack , rosita ve ben en sevdiğimiz şarkı 'duydum ki unutmuşsun' çalarken hafif bi ağlamaklı olduk.
bu kadar gülmenin üstüne hafif bi hüzün iyi gelmişti tabi ki.
neyse sonra trafik biraz açılınca rositayı bıraktık.
sımsıkı sarıldılar.
sonra barack'ı oteline bıraktım.
bende aynı şekilde sarıldım çünkü çok özlemiştim.
uzun süre de göremeyeceğimiz için bu anları hep değerlendirmemiz gerekiyodu.
nitekim öyle yaptık.
bi güzel , özlem dolu gün daha böylece bitiverdi.
eve geldim.
bu satırları yazarken onun yarın öbür gün gidicek olması beni çok üzse de dostluğumuzun her şeyin üstünde olduğunu bilmek beni çok mutlu ediyo.
Yine gel barack.
kendine çok iyi bak.
s*
değişik bi numaraydı merak ettim geri aradım.
telefonu açınca hemen kim olduğunu anladım
barack'tı.
sesi heycanlı ve sevgi dolu geliyodu.
-serenaaa! nerdesin ya o kadar Türkiye'ye geliyorum bi aramak sormak yok.
haklıydı sitem etmekte.
bende dedim ki bugünkü toplantıların bitsin buluşalım , rositayla mendi de çıkmak istiyodu dışarı zaten onları da alırız.
-tamam bi saate sendeyim dedi.
yok dedim şimdi makam arabaları falan uraşmayalım ben alırım seni.
neyse aldım rositayı sonra saat 2 gibi de barack'ı aldık , doğru mendilere.
onu da aldık falan ama nası eğleniyoruz arabada şarkılar türküler.
gittik bi yerlerde oturmaya.
rosita krem peynirli bagel aldı , mendi bi kapuçino aldı ben de bi çay.
ama barack çok özlemişti burayı hemen şöle en güzelinden bi menemen ve yanında çay söyledi.
yedik içtik sohbet muhabbet.
sonra mendilere döndük.
scrabble oynadık beraber , youtube'dan videolar izledik.
tabi youtube'un açık olmadığını görünce biraz üzüldü barack ama yapıcak bi şey yok tabi vtunneldan paşa paşa girdik.
biraz dans ettik , saklambaç oynadık eski günlerdeki gibi.
tabi 4 ümüz bi araya gelince bizi tutabilene aşkolsun !
anılar ve yaşananlar o kadar aklımızdaydı ki.
saat 7 gibi çıktık mendilerden.
barack bu sefer 'ben öne oturucam' dedi.
rosita buna biraz bozulsa da kabul etti.
neyse bi trafik bi trafik sormayın.
tabi barack ben ve rosita bi aradayken sıkılmak bize yakışmazdı.
açtık eski şarkıları arabada nası eğleniyoruz anlatamam.
şarkıları hareketlerle anlatarak söylüyoruz deli gibi bağırıyoruz.
neyse profilo'nun ordan dönerken yol tıkandı.
baya bi zaman geçtiğinden 3 ümüz de açtık tabi ki.
rosita hemen atladı pastaneden sıcacık börekler , tuzlular tatlılar aldı bize.
malum trafikteyiz.
barack'ın geliceğini bildiğimden en sevdiğimiz şarkılardan karışık CD yapmıştım önceden.
halen trafikte olduğumuzdan 'bunlar meşrubatsız gitmez' dedi barack ve hemen atlayıp marketten içiceklerimizi de aldı.
nası yardımseverdir bi bilseniz.
zaten bizim dostluğumuz hep böyleydi hepimiz birbirimize yardım ederdik.
halen de öyle.
neyse yiyeceklerimizi yedik.
bu trafik bize çok iyi gelmişti.
barack , rosita ve ben en sevdiğimiz şarkı 'duydum ki unutmuşsun' çalarken hafif bi ağlamaklı olduk.
bu kadar gülmenin üstüne hafif bi hüzün iyi gelmişti tabi ki.
neyse sonra trafik biraz açılınca rositayı bıraktık.
sımsıkı sarıldılar.
sonra barack'ı oteline bıraktım.
bende aynı şekilde sarıldım çünkü çok özlemiştim.
uzun süre de göremeyeceğimiz için bu anları hep değerlendirmemiz gerekiyodu.
nitekim öyle yaptık.
bi güzel , özlem dolu gün daha böylece bitiverdi.
eve geldim.
bu satırları yazarken onun yarın öbür gün gidicek olması beni çok üzse de dostluğumuzun her şeyin üstünde olduğunu bilmek beni çok mutlu ediyo.
Yine gel barack.
kendine çok iyi bak.
s*
5 Nisan 2009 Pazar
farketmez*
kendini kırıyor
kendini kırıyor çünkü..
içinde öyle büyük patlamalar var ki..
dışa vurması yasak olan.
yasaklar o kadar delinemez ki.
anlaşılması bu kadar mı zor?
kuruyor.
sürekli kuruyor.
kırıldıklarını düşünüyor.
kırıldığı konuları düşünüyor ve kuruyor.
sonra duruyor..
tekrar tekrar düşünüyor..
karşısında duvarlar yerine tüller var..
tüllere bakıyor..
çünkü tüllerin gece loş ışıkta dalgalanması çok hoşuna gidiyor..
arkada hafif bi müzik var..
acaba müzik mi sakinleştiren onu ?
yoksa başka bi şey mi diye onu da düşünüyo..
detaylar her tarafında..
her sözcükten , her notadan her 'tın' sesinden bişeyler çıkarmaya çalışıyor..
sabahlamak istiyor..
ama sonra günlerin gecelerin birbirine gireceğini ve her gün ' bugün hangi gün ? ' diye soracağını adı gibi biliyor..
farkediyor.
kendini kırıyor çünkü..
içinde öyle büyük patlamalar var ki..
dışa vurması yasak olan.
yasaklar o kadar delinemez ki.
anlaşılması bu kadar mı zor?
kuruyor.
sürekli kuruyor.
kırıldıklarını düşünüyor.
kırıldığı konuları düşünüyor ve kuruyor.
sonra duruyor..
tekrar tekrar düşünüyor..
karşısında duvarlar yerine tüller var..
tüllere bakıyor..
çünkü tüllerin gece loş ışıkta dalgalanması çok hoşuna gidiyor..
arkada hafif bi müzik var..
acaba müzik mi sakinleştiren onu ?
yoksa başka bi şey mi diye onu da düşünüyo..
detaylar her tarafında..
her sözcükten , her notadan her 'tın' sesinden bişeyler çıkarmaya çalışıyor..
sabahlamak istiyor..
ama sonra günlerin gecelerin birbirine gireceğini ve her gün ' bugün hangi gün ? ' diye soracağını adı gibi biliyor..
farkediyor.
4 Nisan 2009 Cumartesi
yerlere basmadan geç*
pratik olucaksın.
40 saatte bi şey anlatmicaksın.
karşındakine anlattıkların uzarsa eğer konsantrasyonu kaybedersin.
ya çok hızlı anlatmalısın, ya da kısa ve öz.
karşındaki insanı sıkmaktan daha kötü bi şey olamaz.
çünkü öyle akılda kalırsın.
bazense karşındakinin sıkıldığını görüp sıkılmak.
işte o en kötüsü.
rahat olmalı.
bırak sıkılsın sanane ?
o onun kendi derdi aslında.
karşındakinin sıkılıcağını düşünüp sıkılmaya başlamak,karşındaki kişi sıkılmıyosa bile gerçekten onu sıkmakta birebirdir.
ne limon olmalı , ne sıkıcağı.
hadi.
40 saatte bi şey anlatmicaksın.
karşındakine anlattıkların uzarsa eğer konsantrasyonu kaybedersin.
ya çok hızlı anlatmalısın, ya da kısa ve öz.
karşındaki insanı sıkmaktan daha kötü bi şey olamaz.
çünkü öyle akılda kalırsın.
bazense karşındakinin sıkıldığını görüp sıkılmak.
işte o en kötüsü.
rahat olmalı.
bırak sıkılsın sanane ?
o onun kendi derdi aslında.
karşındakinin sıkılıcağını düşünüp sıkılmaya başlamak,karşındaki kişi sıkılmıyosa bile gerçekten onu sıkmakta birebirdir.
ne limon olmalı , ne sıkıcağı.
hadi.
1 Nisan 2009 Çarşamba
çocuk ve doğduğu gün*
yazdıklarını dikkatlice takip etmemi söyledi
onu anlamam için bunu yapmam lazımmış
bir blogu olmasını diledi ve anlatmaya başladı..
pazartesi martın 30 u.
hummalı bir koşuşturma onu bekliyodu.
ertesi gününe teslim etmesi gereken bir röportajı olduğunu ama henüz bir röportaja sahip olmadığını söyledi.
günler öncesinden ayarlanmıştı randevu.
bir semtin Saray muhallebicisinde buluştular.
gayet sakin ve hoş bir yer.
bir beyefendiydi karşısındaki.
istanbul'u karış karış gezmiş büyük bir kültür adamı.
'okulu kırdım' dedi çocuk.
devam etti.
kendisinin soru sormayı becerememesi ve karşısındaki adamın 1 saat susmadan konuşup istanbul'u anlatması onu ondan almış..
'ya bi de soru sorsaydım..' diye düşünmüş.
röportajı bitince uzun zamandır yapmadığı bi şeyi yapmış..
elinde fotoraf makinesi.. boğazı seyreden insanları izlemiş.
bir uçtan bir uca defalarca yürümüş.
yavaş.
sadece 3 tane resim çekmiş.
gözleriyle insanları seyretmiş.
o andan sonra insanların gözlerinden boğaza bakabilmeyi öğrenmiş.
sevgililerin , aşıkların birbirine verdiği simitleri görmüş..
hoşuna gitmiş.
sonra vapura bindi.
yukarda teras dediği açık alanda oturdu.
rüzgarı çok sevdi.
sonra koşan insanları gördü karaya inince..
canı çekti o da koştu.
sanki treni kaçırmışçasına..
ama biliyodu..
eski zamanlardan..
o tren saatinde kalkmayacak ve koştuğuna değmeyecek.
nitekim öyle olmuş.
oturdu etrafına bakarken yaşlı bir çiftin trene bindiğini gördü.
dedim ya o gün farklıydı.Klişelerin göze bu kadar güzel geldiği o gün.
kimse yerinden kıpırdamayınca çifte yer verdi.
yaşlı dedenin sevgisini kazandı.
indiğinde içi huzur dolmuştu.
eve geldi.
geç oldu.saat 01.32 de annesinin onun için ayırdığı mantı geldi aklına.
büyükbaş hayvanlar gibi yedi.
röportajını düzeltmesi 4.30 u buldu.
doğumgünüydü artık.
sabah uyandı.
karşıya geçtikten sonra shuttle'ı kaçırdı.
kaçırması iyi oldu.
dünden kalma farklı gününe devam etti.
kulaklarına o kadar çok ses geliyodu ki , daha evvel farkında olmadığı bir gürültüyle karşılaştı.
yürüdü.sinemaya bilet aldı.salona girdi.
koridorlarda , okullarından kaçmış genç çiftleri gördü.
tebessüm etti.
görevlininin istediğiniz yere oturabilirsiniz demesi yüzündeki tebessümü hafif bir gülümsemeye çevirdi.
kocaman salon.kimse yok.istediği koltuğa oturdu.
hesap yaptı film baslayana kadar uyumak için.
film bitti.
dışarı çıktı.
doğum günü olduğu aklına geldi.
beşiktaşa gitti bir arkadaşına.
çok keyiflendi.
aynı şekilde eve döndü vapurun terasında.
kardeşiyle yedi.
canım ailemi seyretti..
annesi babası geldi.
pasta üfledi , sarıldı ..
sonra bana bunları anlattı.
kimi yerde -miş kimi yerde -di kullandım.
ama olsun.
çocuk uzun zamandır yaşamadığı güzellikleri 2 güne sığdırdı.
bir blogu olmasada farketmez.
duygularını ifade edebildikten sonra..
s*
onu anlamam için bunu yapmam lazımmış
bir blogu olmasını diledi ve anlatmaya başladı..
pazartesi martın 30 u.
hummalı bir koşuşturma onu bekliyodu.
ertesi gününe teslim etmesi gereken bir röportajı olduğunu ama henüz bir röportaja sahip olmadığını söyledi.
günler öncesinden ayarlanmıştı randevu.
bir semtin Saray muhallebicisinde buluştular.
gayet sakin ve hoş bir yer.
bir beyefendiydi karşısındaki.
istanbul'u karış karış gezmiş büyük bir kültür adamı.
'okulu kırdım' dedi çocuk.
devam etti.
kendisinin soru sormayı becerememesi ve karşısındaki adamın 1 saat susmadan konuşup istanbul'u anlatması onu ondan almış..
'ya bi de soru sorsaydım..' diye düşünmüş.
röportajı bitince uzun zamandır yapmadığı bi şeyi yapmış..
elinde fotoraf makinesi.. boğazı seyreden insanları izlemiş.
bir uçtan bir uca defalarca yürümüş.
yavaş.
sadece 3 tane resim çekmiş.
gözleriyle insanları seyretmiş.
o andan sonra insanların gözlerinden boğaza bakabilmeyi öğrenmiş.
sevgililerin , aşıkların birbirine verdiği simitleri görmüş..
hoşuna gitmiş.
sonra vapura bindi.
yukarda teras dediği açık alanda oturdu.
rüzgarı çok sevdi.
sonra koşan insanları gördü karaya inince..
canı çekti o da koştu.
sanki treni kaçırmışçasına..
ama biliyodu..
eski zamanlardan..
o tren saatinde kalkmayacak ve koştuğuna değmeyecek.
nitekim öyle olmuş.
oturdu etrafına bakarken yaşlı bir çiftin trene bindiğini gördü.
dedim ya o gün farklıydı.Klişelerin göze bu kadar güzel geldiği o gün.
kimse yerinden kıpırdamayınca çifte yer verdi.
yaşlı dedenin sevgisini kazandı.
indiğinde içi huzur dolmuştu.
eve geldi.
geç oldu.saat 01.32 de annesinin onun için ayırdığı mantı geldi aklına.
büyükbaş hayvanlar gibi yedi.
röportajını düzeltmesi 4.30 u buldu.
doğumgünüydü artık.
sabah uyandı.
karşıya geçtikten sonra shuttle'ı kaçırdı.
kaçırması iyi oldu.
dünden kalma farklı gününe devam etti.
kulaklarına o kadar çok ses geliyodu ki , daha evvel farkında olmadığı bir gürültüyle karşılaştı.
yürüdü.sinemaya bilet aldı.salona girdi.
koridorlarda , okullarından kaçmış genç çiftleri gördü.
tebessüm etti.
görevlininin istediğiniz yere oturabilirsiniz demesi yüzündeki tebessümü hafif bir gülümsemeye çevirdi.
kocaman salon.kimse yok.istediği koltuğa oturdu.
hesap yaptı film baslayana kadar uyumak için.
film bitti.
dışarı çıktı.
doğum günü olduğu aklına geldi.
beşiktaşa gitti bir arkadaşına.
çok keyiflendi.
aynı şekilde eve döndü vapurun terasında.
kardeşiyle yedi.
canım ailemi seyretti..
annesi babası geldi.
pasta üfledi , sarıldı ..
sonra bana bunları anlattı.
kimi yerde -miş kimi yerde -di kullandım.
ama olsun.
çocuk uzun zamandır yaşamadığı güzellikleri 2 güne sığdırdı.
bir blogu olmasada farketmez.
duygularını ifade edebildikten sonra..
s*
dönüşüm muhteşem olucak*
evet bugun 1 nisan.
her sene yoğun çabalarla arkadaşlarımı kandırıp,
sonra müthiş bir haz duyduğum o kutsal gün.
3 kadim dostuma attığım mesajın özeti ;
annemler artık seninle görüşmemi istemiyolar...
la baslayıp giden bir hikaye..
ve cevaplar ;
melis:ben de seninle bu konuyu konuşucaktım, bence gerçekten ayrı tellerden çalıyoruz bir süre görüşmeyelim.
idil:nasıl yani? nasıl olur böyle bi şey ? 4. ayın ilk günü diye olabilir mi acaba ?
sinem: cevap vermedi.
*kısacası bu insanlar , benim geçen sene evlendiğime inandıktan sonra bu sene kendilerini hazırlamışlar belli ki.
*sonuç: daha yaratıcı olmalıyım.
seneye herkes kendine dikkat etsin , bomba gibi geliyorum.
s*
her sene yoğun çabalarla arkadaşlarımı kandırıp,
sonra müthiş bir haz duyduğum o kutsal gün.
3 kadim dostuma attığım mesajın özeti ;
annemler artık seninle görüşmemi istemiyolar...
la baslayıp giden bir hikaye..
ve cevaplar ;
melis:ben de seninle bu konuyu konuşucaktım, bence gerçekten ayrı tellerden çalıyoruz bir süre görüşmeyelim.
idil:nasıl yani? nasıl olur böyle bi şey ? 4. ayın ilk günü diye olabilir mi acaba ?
sinem: cevap vermedi.
*kısacası bu insanlar , benim geçen sene evlendiğime inandıktan sonra bu sene kendilerini hazırlamışlar belli ki.
*sonuç: daha yaratıcı olmalıyım.
seneye herkes kendine dikkat etsin , bomba gibi geliyorum.
s*
30 Mart 2009 Pazartesi
29 Mart 2009 Pazar
acı sos*
.jpg)
marka isimleri vermeden anlatacağım iki acı sosun ilki A markası ikincisi ise B markası.
yaklaşık 2 sene evvel bütün yemeklerimize ailecek acı sos koymaya başladık.
A markasına bayılıyor , sürekli tüketiyor idik.
Bugüne kadar öyleydi.
A markası sıvıya daha yakın bir sos.
B ise bugün keşfettiğimiz , fiyat olarak uygun olan sos.
Ailecek yeni kararlar aldık çünkü ben bu yeni sosa alışamayacağımı ve A markasına sadık olduğumu söyledim.
Annemle babam B markasını beğenmiş olacaklar ki anlata anlata bitiremiyolar.
Biz bu kadar zamandır nasıl görmedik ahh ahh! diyolar.
Neyse ev halkı olarak alışmamız için bikaç okazyon bulduk şöyle ki ;
-annem her eve geldiğimizde acı sos kullanılmış kanepeler sunucak.
-annem her eve geldiğimizde tepsilerde acı sos shot 'ları hazır bulundurup bize sunucak.
-akşam annem yemekte kullandığı acı sosun markasını sölemicek.Biz tahmin edicez.
-soslar şişelerden başka kaplara alınacak.Kimse anlamasın diye.(Ama annem bilicek)
sonuç olark biz buna alışma dönemi diyoruz.
bakalım A markasına sadık mıyız ? değil miyiz ?
yoksa gerçekten B markasını beğendik mi.
Hepberaber bekleyeceğiz ve göreceğiz.
25 Mart 2009 Çarşamba
ne kadar sallarsan salla yine de çalışmicak*

n'oldu ?
evde bi alet mi bozuldu ?
önce hafifçe bir dokunuruz.
sonra daha hızlı şekilde pat pat pat vurmak.
en sonundaysa tekme tokat girişmek.
zavallı aletler neye uğradığını şaşırır.
kimisi korkudan çalışır
kimisi pes eder orda öyle kalır.
aslında vurduğumuz için düzelmiyolar ki
sadece içindeki teller falan darbeden birbirine yaklaşıyo.
birazdan yine aynı şey olucak.
bu yazıyı yazıyorum çünkü masa lambam ve yatak lambam aynı anda mefta oldular
ve bunu gören ben tam tamına bize uygun olarak lambalarımı yerden yere vurdum
yumrukladım, açıp kapadım, salladım, en son olarak duvara vurmaya başlamıştım ki
annem beni durdurdu.
o kadar kendimden geçmiş olmalıyım ki çıkan seslerin bile farkına varmadım.
sonuç tavanda yanan loş ışığımla takılıyorum şu anda.
niye ?
delirip lambalara kötü davrandığım için.
bu da bana bi ders olsun.
hıh!
22 Mart 2009 Pazar
durumkomedisispontanesitcom*
odamda oturuyorum şu an.
arkamdaki curcunayı anlatmam mümkün değil.
ama biraz çıtlatabilirim.
kardeşimle annem jimnastik yaparken , babam bacak kaslarını kuvvetlendiriyor.
dialogları duymanız gerekli.
öğreten annem , dinleyen kardeşim olunca ..
aklıma direk chlorex vakası geldi.
seneler evvel bi sabah kardeşim okula gitmek için hazırlanırken YANLIŞLIKLA boğazının ağrıdığını beyan etti.
bunu duyan annem hemen fısfıs sıkmamız gerektiğini yoksa bütün gün ağricağını söyledi.
fakat annem kardeşimin ağzını doğru açamadığını düşündüğünden 15 dakika boyunca ağız açıp bademciklerini göstermenin kolay yollarını anlattı.
daha sonrasını tahmin edersiniz.
simdi jimnastikleri biten ailem derin bir spor sohbetine daldılar.
bende bu yazıyı burda bitirirken son bir söz söylemek istiyorum.
-senelerce pilates hocalığı yaptım.
iyi günler.
arkamdaki curcunayı anlatmam mümkün değil.
ama biraz çıtlatabilirim.
kardeşimle annem jimnastik yaparken , babam bacak kaslarını kuvvetlendiriyor.
dialogları duymanız gerekli.
öğreten annem , dinleyen kardeşim olunca ..
aklıma direk chlorex vakası geldi.
seneler evvel bi sabah kardeşim okula gitmek için hazırlanırken YANLIŞLIKLA boğazının ağrıdığını beyan etti.
bunu duyan annem hemen fısfıs sıkmamız gerektiğini yoksa bütün gün ağricağını söyledi.
fakat annem kardeşimin ağzını doğru açamadığını düşündüğünden 15 dakika boyunca ağız açıp bademciklerini göstermenin kolay yollarını anlattı.
daha sonrasını tahmin edersiniz.
simdi jimnastikleri biten ailem derin bir spor sohbetine daldılar.
bende bu yazıyı burda bitirirken son bir söz söylemek istiyorum.
-senelerce pilates hocalığı yaptım.
iyi günler.
18 Mart 2009 Çarşamba
kişiye özel özür mektubu 2*
adı kişiye özel özür mektubu olabilir ama bu seferki değil.
sadece bi devamlılık yakalamak istedim.
bi yerde haklı olabilirsin
evet sana 2 dakika 18 saniye verdim.
ve tam dolmadan , doldu diye yalan söyledim.
belki burda haklısın.
ama beni özleyip , özlemediğini bilmemek ve arada kalmak.
bu büyük bi suç.
bana kendini affetirmen gerekiyor.
söyliceklerim bu kadar , iyi sıhatte inşallah.
esen kal.
s*
sadece bi devamlılık yakalamak istedim.
bi yerde haklı olabilirsin
evet sana 2 dakika 18 saniye verdim.
ve tam dolmadan , doldu diye yalan söyledim.
belki burda haklısın.
ama beni özleyip , özlemediğini bilmemek ve arada kalmak.
bu büyük bi suç.
bana kendini affetirmen gerekiyor.
söyliceklerim bu kadar , iyi sıhatte inşallah.
esen kal.
s*
kayb-ı dost*
dost kaybetme
dost kaybetme ama
kafanı kır
kötü not al
sınava çalışama
en sevdiğin vazon kırılsın
yemeğini yesinler
çantanı çalsınlar
uykun kaçsın
telefonunun şarjı bitsin
taksi bulama
temiz temiz yıkanmışken yağ kokusu sinsin üstüne
saçların fönlüyken yağmur yağsın
binlerce kilo al
bilgisayarın bozulsun
mp3 ünün kulaklıklarından biri çalışmasın
tam tamına 3 milyon 250 bin tutsun taksi ama sende 50 milyon olsun
yemeğine tuz dökerken birden kapağı kırılsın ve hepsi dökülsün
lokantada istediğin yemeğin adını telaffuz edeme
saçlarını yanlış renge boyat
tam yıkanırken sular kesilsin sabunlu kal
ya da arabanın lastiği patlasın
ama sakın dost kaybetme
başına ne gelirse gelsin
ne olursa olsun
hiçbir dosttan önemli değildir.
serena 'o6
dost kaybetme ama
kafanı kır
kötü not al
sınava çalışama
en sevdiğin vazon kırılsın
yemeğini yesinler
çantanı çalsınlar
uykun kaçsın
telefonunun şarjı bitsin
taksi bulama
temiz temiz yıkanmışken yağ kokusu sinsin üstüne
saçların fönlüyken yağmur yağsın
binlerce kilo al
bilgisayarın bozulsun
mp3 ünün kulaklıklarından biri çalışmasın
tam tamına 3 milyon 250 bin tutsun taksi ama sende 50 milyon olsun
yemeğine tuz dökerken birden kapağı kırılsın ve hepsi dökülsün
lokantada istediğin yemeğin adını telaffuz edeme
saçlarını yanlış renge boyat
tam yıkanırken sular kesilsin sabunlu kal
ya da arabanın lastiği patlasın
ama sakın dost kaybetme
başına ne gelirse gelsin
ne olursa olsun
hiçbir dosttan önemli değildir.
serena 'o6
16 Mart 2009 Pazartesi
herşeybiandaoldu*

bir gün bir sofra için herkes bir araya gelmiş.
domatesler bi köşede, makarnalar paketlerinde, tavuklar bir kapta, galetalar ayrı bir yerde
göbek salata yaprakları suyun içinde keyif yapıyolar,
sivri biberler dedikoduda,
sular birazdan kaynicaklarından,
yağlar da birazdan cozurdicaklarından habersiz olarak heycanla bekleşiyolardı.

menü tahmin ettiğiniz gibi domates soslu makarna , schnitzel ve salata.
domatesleri ikna etmek çok zor olmamış.
çünkü onlara sos olmanın ne kadar güzel bişey olduğunu anlatan makarnalar da durumun çok farkında değillermiş.
bakın üsttesiniz, renk verirsiniz, tadınız bizi mükemmel yapar demiş makarnalar.
sıra makarnalara gelmiş.
bu sefer suda keyif yapan göbek salata yapraklarındaymış ikna sırası.
demişler ki siz olmazsanız bizimle hayatta doymazlar.
hem asıl yemek sizsiniz biz sadece yandaki süsüz.
makarnalar da ikna olmuşlar.
en zoru ise minicik parçalara ayrılıcak olan galetalarmış.
neyse ki galetalar çok pratik zekalı olmadıklarından bunu bir eğlence olarak görmüşler.
miksere girerken bile yüzleri gülüyomuş.
tavuklar ise en ağırbaşlı olanlarıymış.
galetalara bulanıp yağda cısss şeklinde ses çıkaracaklarını taa önceden biliyolarmış.
kümesteyken öğrenmişler bunları.
onları besleyen adamları konuşurlarken duymuşlar.
ve o günden beri kendilerini bu duruma hazırlamışlar.
o yüzden sakinlermiş.
salatalar ise sudaki keyiflerinin bitmesini hiç istemiyolarmış.
çünkü bittiğinde parça parça ayrılıcaklarmış da ondan.
sivri biberlerin en çok üzüldükleri şey ise içlerinde sakladıkları minik topçuklardan ayrılmakmış.
çünkü biberlerin arasında en çok topçuğa sahip olan biber en cool biber seçilirmiş.
tabi salataya koyulucakları için topçuklarıyla vedalaşmışlar.
kısacası salatanın içinde her sivri biber birbirine eşit olmuş.
bu hikaye de burda bitmiş.
bizlere afiyet olsun, onlara cennette gün doğsun.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)


